Atatürk, iç kalenin ne kadar önemli olduğuna binaen sözlerine
devam eder: “-Bizim üç aracımız vardır. Bunlardan birisi ve en temeli, en önemlisi
doğrudan doğruya ulusun bütünüdür. Hayat ve bağımsızlığı için kalp ve
vicdanında beliren arzu ve emellerin gelişmesindeki sağlamlık ve kuvvettir.
-Ulus bu gönülden
arzusunu ne kadar kuvvetle göstermeyi başarırsa ve ne kadar bu vicdani emelini ve
bu emelin gerçekleşmesinde kararlılık ve inancı göstermeyi başarırsa
düşmanlarımızın saldırılarına karşı o kadar kuvvetli bir savunma aracına sahip
olduğumuza inanabiliriz.
-İkinci savunma
aracımız; bu ulusun gerçek ve yetki sahibi temsilcilerinden oluştuğundan,
yüksek kurulumuzun arzusu ve ulusal gerçeği göstermekte ve kanıtlamakta ve
bunun gereklerini bütün inancımızla uygulamada göstereceğiniz kararlılık ve
kahramanlıktır.
Yüksek kurulunuz bütün
dünyaya karşı ne kadar çok dayanışma ve birlik halinde bu ulusal arzuyu
gösterirse, hiç kuşku duymamalıyız ki, Düşmanlarınızın saldırılarına karşı çok
kuvvetli ve en kuvvetli savunma aracına sahip oluruz.
-Efendiler, yine ulusun
silahlı evlatlarından oluşan düşman karşısında toplanmış bulunan ordumuzdur. Bu
kuvvetlerle düşmana karşı tasarlanmış olan cepheler, hepimizce bilinmektedir
ki, ikiye ayrılabilir. Herkesin bildiği bir değişle anlatayım; iç cephe,
görünüşteki cephe. Dış cephe, temel cephe, bütün ülkenin aynı görüşte olarak,
tek vücut olarak kurdukları cephedir.
-Görünüşteki cephe,
doğrudan doğruya ordumuzun düşman karşısında göstermekte olduğu cephedir. Bu
görünüşteki cephe, ordu cephesinin değişmesi, sarsılması, yenilmesi, hiçbir
zaman bir ulusu yok edemez. Bunun hiçbir önemi yoktur. Asıl önemli olan ve
ülkeyi temelinden yıkan ve halkını tutsak eden, iç cephenin düşmesidir.
-İşte bu gerçeği bizden
daha iyi bilen düşmanlarımız ki, başta en alçak düşman olan İngiliz asıl bu
cepheyi yıkmak için iki üç yıldan beri ve yüzyıllardan beri çaba harcamaktadır.
-Bildiğiniz gibi bizim
eski Osmanlı değimimizde, “Kale içten yıkılır.” İşte düşmanlarımız bizi içten
yıkmaya çalışıyorlar. Düşmanlarımızın bilinen bilinmeyen daha çoktur kuşkusuz.
Bilinebilen zehirli girişimleri korkunçtur. Hiç kuşkusuz iddia edebiliriz ki, Her
birinize ulaşabilecek mikroplara ve araçlara bile sahiptir. Ne yazık ki
düşmanlarımız bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamaktadırlar. Çünkü demin
belirtmiştim, Türkiye’nin yok edilmesi kendi hayatlarıyla karşılıklı bir durum
oluşturuyor. Bu yüzden en çok önem verdikleri, ulusal girişimleri içinden
yıkmak ve iç cepheyi yıkmaktır. Bu arada dikkati çeken olaylar bulunduğu için
söyleyebilirim ki, güneydoğu cephemizde bir Kürdistan sorunu ortaya çıkarmak ve
oradaki masum halkın kafasını karıştırmak ve bozmak ve genel birliği bozmak
için her türlü çabaya girmişlerdir. Kuşku yok, hükümetimizce bunların önüne
geçmek için gereken önlemler de alınmıştır ve bu cephe korundukça tabii ki
görünüşteki cephe de ufak tefek yaralar olsa bile bunları derhal onarmak mümkündür.”
Bu yazıları sizlere 520 sayfalık; Atatürk Atatürk’ü Anlatıyor “Savaşan Meclis” kitabından
aktarıyorum. Olur ya ola ki birileri okur da ders çıkarır niyetiyle.
Çözüm süreci saçmalığında devletin şerefini yerlerde
süründüren, yüzlerce şehit vermemize sebep olan bedbahtlar, Cihan savaşından çıkıp kurtuluş savaşıyla bir
yurt kuran Mustafa kemal Atatürk, İngiliz’in Fransız’ın at oynattığı Güneydoğu’da
Kürt meselesini kısa zamanda nasıl halletmiş okuyup öğrensinler.
Not: Bu yazı serimiz bu sayıyla son bulmuyor, zaman zaman
yine devam edeceğiz.
Sağlıklı kalın