Faiz sebep “nas”ından ne çıkar?

179

 “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tartışması aklıma,
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın 1757 tarihli Marifetname’sindeki bir bölümü
getirdi. İbrahim Hakkı Hazretleri, ay ve güneş tutulmasından, geometriden,
özetle tabiat olaylarının bilim yoluyla açıklanmasından söz ediyor. Sonra da
dine dayanarak bilime itiraz edenlere şöyle söylüyor:

 

“Bu durumda, o kimse ki söylenmiş bu işleri çürütmekte
tartışmayı dinin gereklerinden zanneder; o kimse dine zarar vermiş olur. Çünkü,
bu işlerin olmasına geometrik ve matematiksel deliller yol gösterir. Bir kimse
ki onu öğrenmiş olup soruşturmasına gücü yeter, sebebinden ve vaktinden,
miktarından ve süresinden haber verir. Ona denilse ki ‘Bu şeriata aykırıdır’
buna rağmen o kimse, kesinlikle bildiği bu işte şüphe etmez. Belki şeriattan
şüphe eder ki ‘Kesin bilgiye aykırı şeriat nasıl olur?’ diye tereddüde başlar.
Şimdi, şeriata, yoluyla sövenlerin zararından, yolsuz yardım edenlerin zararı
daha çoktur. Nitekim ‘Akıllı düşman, akılsız dosttan iyidir’ demişler.”.
(Marifetname, Prof. Durali Yılmaz sadeleştirmesi, Ataç Yayınları 2013.)

 

 İbrahim Hakkı, yazdıklarının bir kısmını İmam Gazali’den
tercüme ettiğini söylüyor, fakat tırnağın nerede açılıp nerede kapandığı pek
belli değil. İster kendi fikri, ister alıntı olsun, gayet yerinde hükümler.

 

O kilidin anahtarı öbür kilidi açmaz

Başımıza gelenlerin önemli bir kısmı elimize geçirdiğimiz
bir anahtarla, o anahtara ait olmayan kilitleri açmaya çalışmamızdan
kaynaklanıyor. Dini bilim yerine koyamazsınız. Bilimi de din yerine. Din
değerler için anahtardır. İslam’ın peygamberinin dediği gibi, “Güzel ahlâkı
tamamlamak için” gelmiştir. Ekonomiyi idare etmek veya ay ve güneş
tutulmalarının zamanını tahmin etmek için değil. Bilim de tam bunlar için
anahtardır; dini açıklamak, ahlâk kuralları koymak için değil.

 

Ülke ekonomisini nasla, daha doğrusu sizin nas sandığınızla
idare etmeye kalkışmak, insanı, tam da yukarıdaki alıntının işaret ettiği
sonuca götürür. Faiz düşünce enflasyon düşmemişse şimdi insanlar neden
şüpheleneceklerdir? Veya şöyle sorayım: Neden şüphelenmelerini istersiniz?
Nastan mı sizden mi?

 

Sonra şu soru sorulabilir: Nassı en iyi Müslümanlar bilir ve
uyar. Diğer dinler ve dinsizler ne bilir ne de uyar, dolayısıyla onlar
eksiklidir. O hâlde Müslüman ülkeler dünyanın en refahlı, en zengin,
vatandaşlarının en mutlu yaşadıkları ülkeler olmalı değil mi?

 

Medine’yi beğenmeyen muhacirler

Maalesef kesinlikle biliyoruz ki öyle değil!

 

O kadar değil ki bizim sığınmacılara “Hangi ülkeye gitmek
istersin?” diye sorulduğunda hiç biri nassın, şeriatın hâkim olduğunu iddia
eden bir ülkeyi söylemiyor. Nastan, dinden, imandan haberi olmayan Batı
ülkelerine gitmek istiyor. Hani bizimkiler kendilerine “ensar” diyorlar ya. Ve
sığınmacıları, Mekke’deki müşriklerden kaçan Müslümanlara benzetiyorlar; muhacirlere…
Eh biz de ensar oluyoruz bu durumda. Yani Medine’de muhacirlere yardım edenler.
Fakat bakınız, bizim sığınmacılar “Medine”de kalmak istemiyor. Akılları,
zorları Bizans’ta! Bugün Bizans yok, o yüzden ABD’ye, Avrupa’ya, en azından
Yunanistan’a gitmeye çalışıyor ve bu yolda boğulmayı göze alıyorlar.

 

Suudî Arabistan’da bulunduğum 80’li yıllarda Araplar,
İsrail’in kendilerini çevire çevire dövmesinden son derece şikâyetçi ve
tabiatıyla bir miktar da eziktiler. Hele başında bir kadının, Golda Meier’in,
bulunduğu bir devletin bunu başarmasını açıklamakta güçlük çekiyorlardı. Bir
toplantıda, bir arkadaşım, “Birçok şeyi yanlış yapıyor olabiliriz ama bakın
biz, hiç olmazsa ‘La ilâhe illAllah‘ diyoruz. Onlar daha temelden yanlış. O
hâlde niçin kaybeden biz oluyoruz?” diye isyan etmişti. Kadınların
yönetimindeki bir ülkenin de huzura kavuşmayacağına dair bir “nas”ı da
söylüyordu.

 

 Tıpatıp aynı hata. Dinle dünya işlerini yönetmeye çalışmak!
Ve tersi de aynı derecede yanlış. Fizikten, kimyadan, özetle dünyaya ait
bilgilerimizden, dünyaya ait bilimlerden dini çıkarmaya çalışmak! Dinle dünya
işlerinin ilişkisi, inananların dünyadan ibret alması olabilir. Asıl,
dindarların doğru, dürüst ve ahlaklı davranışları için dinden ilham almaları.
Bunun ötesi dine de bilime de yarar değil, zarar verecektir.

 

NOMA: Laiklik mi sekülerlik mi?

Sevdiğim bir bilim adamı, Stephen Jay Gould, bu duruşa, NOMA
diyordu. İngilizce açılımı, Örtüşmeyen Müfredatlar (Non Overlapping
Magisteria): Dinin müfredatı ile biliminkinin örtüşmemesi. Bu düşüncenin en
şiddetli karşıtı, ateizmin imanlı savunucusu Richard Dawkins’di.

 

NOMA’ya laiklik de diyebilirsiniz, sekülerlik de. Bizde
laiklik aleyhine pek konuşulmuyor ama sekülerlik nedense açık hedef. Hâlbuki
tarihte laiklik, sekülerliğin biraz eli sopalısıdır. Birincide kilise
karşıtlığı vardır; ikincide yoktur. Ancak bu tutumu, saygı duyduğum din
âlimlerinde de gözlüyorum. Herhâlde benim bilmediğim bir sebep var veya
kelimelere aynı anlamları vermiyoruz. https://millidusunce.com/faiz-sebep-nasindan-ne-cikar/

Önceki İçerikProf. Dr. Yümni Sezen’e Armağan
Sonraki İçerikAnadolu Demokratlığı –III
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)