“Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!”
Nihal Atsız
Türkiye, son yıllarda büyük ölçüde “Beyin Göçü” kâbusu yaşıyor. Bunların başında Türkiye’nin en iyi
okullarından mezun olmuş genç mühendisler ve doktorlar bulunuyor. Bunlara genç
öğretmen adaylarını da eklemek mümkün ancak onların maalesef mesleki açıdan
doktor veya mühendis gençler kadar şansları yok.
Hâlbuki daha önceki konuşmalarında cumhurbaşkanı Erdoğan;
ülkemize tersine göçün başladığını, hatta kaliteli yabancı teknik adamlarında
ülkemizi tercih ettiğini söylemişti.
Ama ülkemizde görünen tablo hiçte cumhurbaşkanının söylediği
gibi değil. ABD deki NOBEL ödüllü bilim insanımız Prof. Dr. Aziz Sancar
ülkemizi ziyarete geldiğinde “Türkiye’de
çalışmak ister misiniz” sorusuna: “Hayır
Türkiye’nin bu konularda çalışmak için yeterli altyapısı yok” cevabını
vermiştir.
Peki, ama nedir bu “Beyin
Göçü”nün altında yatan gerçekler hiç düşünülmüyor mu? Öyle ya siz devlet
olarak 6-7 yaşındaki bir çocuğu alacaksınız ilkokul, ortaokul, lise, üniversite
okutacaksınız, bu çocuk aradığı iş imkânlarını yurtiçinde bulamayınca,
kendisine okuduğu müddetçe beş kuruş harcamayan yabancı devletlere hizmet
vermek için gidecek! Yazık değil mi bu çocuklara, yazık değil mi dişinden
tırnağından artırıp vergileriyle onların okumasını sağlayan bu gariban millete.
Türk Milli Eğitimi son yıllarda büyük bir çıkmazın
içerisinde. İki yüzden fazla üniversite açtık ama bunların birkaç tane eski
üniversitemiz hariç diğerlerinin ne tam teşekküllü laboratuvarı, ne de yeterli
miktarda öğretim elemanı kadrosu var.
Eğitim ve öğretimin yanında üniversitelerin kuruluş
nedenlerinden biri de yükseköğrenimin köylerdeki gençleri şehirlileştirmek
amacı taşıyordu. Ancak biz bunun tam tersini yaptık, her vilayete her kasabaya
üniversite açmakla üniversitelerimizi köylüleştirdik!
İki yüz üniversitenin yerine büyük şehirlerimizde on
bilemediniz on beş tam teşekküllü üniversite açılmış olsaydı hem daha nitelikli
insanlar yetişir, hem de teknik lise açılması suretiyle sanayinin ihtiyacı olan
ara eleman sıkıntısı çekilmezdi.
Üniversitelerimizin durumu bu vaziyetteyken, iyi okullardan
mezun kendini yetiştirmiş KPSS de 90-95 puan almış gençlerimizin puanları
mülakatta 50-55’e düşürülüyorsa, henüz hayatlarının baharında bu yetenekleri hayata
küstürmeğe, gurbetin göç yollarına düşürmeğe kimin hakkı var?
Türkiye’nin bugün ki Politik, Sosyolojik ve Ekonomik yapısını
isabetli şekilde tahlil etmek için dönüp gerilere bakmakta fayda var sanıyorum.
“Daha ileriye ulaşmak
için birkaç adım geri gitmeyi öğrenmelisin. Çünkü en ileri sıçrayışlar, iki
adım geriden başlar.” Der Almanların ünlü şairi Goethe
Sayın Erdoğan sık sık “CHP zihniyeti”nden bahsediyor haklı.
Evet, CHP’nin bir zihniyeti vardı ama aydın, kendisini yetiştirmiş yetenekli
elemanlardı bunlar. Hatta bunları, CHP iktidardan düştükten 25-30 sene sonra gelen
hükümetlerin dahi devlet kadrolarından temizlemesi kolay olmamıştı.
Peki, AKP’nin 20 Yıllık iktidarında kadrolaştırdığı buram
buram NEPOTİM(Kayırmacılık) kokan liyakatsiz,
yeteneksiz makam arabalarında pudra şekeri koklayan kişilerin devlet kadrolarından
kaç yılda temizleneceğini sanırsınız?