Hatırlanacağı
gibi,30 Kasım 2015, Paris’te “Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi” için
dünya liderleri toplanmıştı. Bu toplantının başlayacağı güne kadar, dünyanın
her tarafında sivil toplum kuruluşlarının organizasyonlarıyla binlerce insan,
dünya liderlerine “küresel ısınma” başta olmak üzere çevre
meseleleriyle ilgili gereken kararları almaları için ses getirebilecek çeşitli
faaliyetlerle çağrılarda bulunmuşlardı.
Çevre
meseleleri geniş bir konudur; üzerinde önemle durulmalıdır. Bugün dünyanın
karşı karşıya bulunduğu çevre afetlerinin en başta gelenleri:
1
– Küresel ısınma,
2
– Ozon tabakasındaki deliğin büyümesi
Olarak
ifade edilmektedir.
Küresel
ısınma, bilhassa fosil yakıtların fazla kullanılması sebebiyle atmosferde artan
CO2 (karbon dioksit) gazının, sera etkisi yaparak dünyanın ortalama sıcaklığını
arttırması; bunun neticesi olarak da kutuplardaki çok büyük buz kütlelerinin
zamanla eriyerek, okyanusların ve denizlerin seviyesini yükseltmesi ve
sahillerdeki yerleşim yerlerinin sular altında kalması tehlikesidir.
Küresel
ısınma tehlikesinden ve buna karşı alınabilecek tedbirlerden son zamanlarda
çeşitli bilimsel toplantılarda ve medyada çok bahsedilmiştir. Yanma ürünü
olarak atmosferde fazlası küresel ısınmaya sebep olabilen CO2 gazını hiç
meydana getirmeyen ve sadece su buharı meydana getiren hidrojen gazına “temiz
enerji kaynağı yakıt” denilerek önem verilmesi, bu sebeptendir.
Ozon
tabakasındaki deliğin büyüme sebeplerine örnek verirsek;
Çeşitli
amaçlar için üretilen kloroflorokarbonlar (CFC) ozon tabakasını inceltmekte,
bunun sonucunda çevre ve insan sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Ozon
molekülleri atmosferde bulundukları yere göre farklı karakteristik özellikler
gösterirler. Stratosfer tabakasındaki ozon canlılar için yararlı olup, buna
karşılık dünya yüzeyine yakın atmosfer tabakasında (troposferde) bulunan %10
oranındaki ozonun yıkıcı etkisi bulunmaktadır. Atmosferdeki diğer moleküllerle
reaksiyona giren ozonun, bitki ve hayvanların canlı dokularına çeşitli
zararları bulunmaktadır. Atmosferdeki ozonun yaklaşık %90′ı yeryüzünden
itibaren 10-40 km. arası yükseklikte ve stratosfer tabakasında bulunur. Bu
bölgedeki ozonun özelliği; tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve tarımsal
ürünleri olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınlarını absorbe etmesidir.
Ozon yoğunluğunun ultraviole ışınlarını tutma görevini yapamayacak kadar
azalması, “ozon tabakasının delinmesi” olarak adlandırılmaktadır. Ozon
tabakasının incelmesi sonucunda; UV-b radyasyonu artmakta ve insanların
bağışıklık sistemleri zarar görmekte, görme bozukluğuna ve deri kanserine yol
açmaktadır.
Ozon
tabakasının incelmesine sebep olan ve kloroflorokarbon ihtiva eden maddelerin
başında klor türevleri, plastik köpükler (strafor), spreyler, aerasoller ve
yangın söndürücüler gelmektedir
*
Görüldüğü gibi, hayatın lükse yönelik sadece
bir kısmı olan cazibeyi içerir çılgın üretimin pazarlanması sonucu ortaya çıkan
çılgın tüketimin bile çevreye verdiği onarılamaz en büyük zararın lokal değil
global olmasıdır. Söz konusu çevre sorunları din, dil, ırk, yaşlı-genç,
kadın-erkek, zengin-fakir, akademisyen-çiftçi, köylü-şehirli gibi bir ayrıma
gitmeden herkesi etkiler. Bundan dolayı çevrenin korunması sadece çevrecilerin
veya çevre eğitimcilerinin görevi değildir. Çevreninin korunması hepimizin
görevidir.
O
halde çevre sorunları çevre ile alakalı eğitim kurumlarının yanı sıra Sivil
Toplum Kurumlarının da ana görevleri arasında yerini almalıdır.