Kelimelerin Dünyasında KKTC’deki Uzay Şairi

118

Şarkılarını dinliyorum cüce beşparmak! 
Şarkılarını dinliyorum binlerce kilometre uzakta 
Taymis`in süt mavi sisleri ortasında 
Evrensel sevgi, ümit ve gerçekten 
Beş bin müzik yılı sonra gelecekten 
Koparıp zevkimize armağan ettiklerin: 
Defne kokan, laden kokan bestelerin 
Öyle renkli, öyle candan, öyle derin 
Ezgilerin, sezgilerin, çizgilerin 
Senin. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde iki defa Nobel’e aday
olmuş en etkili ve milli sanatçı-edip olmayı hak eden şair Osman Türkay’dır
(Girne/Ozanköy 1927-2001) Beşparmak Melodileri şiirinde böyle sesleniyor.
Kendisini 40’a yakın ülkeden şairlerin katıldığı ve Bursa’da tertip ettiğimiz Türkçe’nin
Uluslararası Şiir Şöleni’nde tanımıştım. Osman Türkay çalışmalarındaki
mesajında insanları, dünyanın dengesi içini barışa ve uyuma çağırır, dolayısıyla
dizelerini buna endekslemiştir. Şiirlerinde Türk mitolojisini, kainatı, bilimi,
Yunus ve Mevlana’daki hoş görüyü, insana olan sevgi ve saygıyı öne çıkarır. İyi
bir şair olduğu kadar denemeleri, tiyatro eserleri ve eleştiri yazıları da
dikkat çeker.

 

Pandemi dolayısıyla beş aydır kaldığım Ozanköy Meydanındaki
Osman Türkay anıt ve parkı önünden her gün geçerim. Osman Türkay’ı anıtı
üzerine serpiştirilmiş dizelerini okur, rahmet ve minnetle anarım.

 

1974 Barış ve Özgürlük harekâtından sonra Kuzey Kıbrıs’a
onlarca defa gittim. Hala da oradayım. Ramazan, Kurban, Barış ve Özgürlük
Bayramlarını bu defa daha fazla coşkuyla birlikte Girne’de kutladık. Rahmetli Osman
Türkay’la tanıdığımda, KKTC’de Maarif Koleji Müdürü Işılay Arkan ve kardeşi
Atay Bey, Bayrak Radyo Televizyonu Genel Müdürü merhum Özer Berkem (sonra TGRT
Genel Müdürü), iş adamı Erhan Arıklı (Öğretim üyesi Prof. Dr., Yeniden Doğuş
Partisi Genel Başkanı, milletvekili ve bakan), Zorlu Töre (Milletvekili ve KKTC
Meclis Başkan Vekili), Oktay Öksüzoğlu (Basın Yayın, Information Genel Müdürü)
hemen aklıma gelen dostlarımdı. TRT Kıbrıs Bürosu temsilciliğim sırasında
dostlarımla hukukumuz daha da arttı.

 

Hele bu yurtseverlerin okuyan, yazan, memleket ve millet
meselelerinde endişesi olan aydınların olması bana daha cazip geliyordu. Hem
KKTC ile ve hem dostlarımla hiç irtibatımız kopmadı. Bütün Türk Dünyasında
olduğu gibi KKTC’de de hala sürüyor.

 

Din Adamlarının
Divanı Olduğu Ülke

 

Kıbrıs Türkleri okuyan, düşünen, sorgulayan ve okutan bir
toplum.

Bilmiyorum bunda; Kıbrıs ilk feth (1571) edildiğinde kurulan
Mevlevi Tekkesinin etkisi var mıdır? Ne de olsa tasavvuf ve tekke edebiyatı klasik
edebiyatımız içinde kendine özel bir fasıldır. Tuhfe-i Naili adlı eserde
Osmanlı Coğrafyasının 5000 şairi arasında 10 tane de Kıbrıslı sanatçı yer
alıyor (1949 baskısı). Osmanlı Cihan Devleti’ni son dönemdeki en önemli
padişahlarından Sultan 2. Mahmut (1785-1839) zamanında Sultan’üs Şuara ünvanlı
günümüzdekilere pek benzemeyen Kıbrıs’ın duayen ve önemli Şairi Müftü Hasan
Hilmi Efendi’nin (1782-1847) şiirlerine bakıldığında edebiyatın düzeyi kendini
hemen belli ediyor. Kıbrıs’ta üst görevlerde bulunan divan sahibi Şair Handı (?-1860)
ile Hala Hatun Tekkesi Şeylerinden Divan Şairi Mehmet Şem’i Efendi (1808-1881) ve
yine divanı olan aynı dönemde bir başka şair Hasan Nesibi hatırlandığından
Kıbrıs Türklerinin divan edebiyatı geleneğinin izleriyle buluşabiliriz.

 

1890 yılından itibaren Kıbrıs’Ta din ve dil ağırlık bir
edebiyat akımının yaşadığını görürüz. Ziya Paşa (1825-1880) mutasarrıf olarak
Kıbrıs’a atandığında şiirlerini de yanında mı getirdi? Vatan Şairi Namık Kemal
görüşlerinden dolayı Magosa’ya sürgüne gönderildiğinde şiirleri kendinden önce
mi Kıbrıs’a ulaşmıştı? Namık Kemal’in (1840-1888) yakın dostu Kaytazzade Mehmet
Nazım (1857-1924) bu çizginin devamı niteliğindedir. Kıbrıs’ta 20. Asrın
başlarında edebi ve sosyal etkinlikler artar. Ahmet Refik Efendi’nin Eski Şeyler
adlı kitabı bu dönemin ip ucudur. Edipler Türk Dünyasıyla da özellikle alakadar
oluyorlardı.

 

İngilizler Taç
Kolonisi Diyordu

 

Dünya dönmesini sürdürürken, Osmanlı Cihan Devleti’nde
birinci ve ikinci meşrutiyetin ilanı, 31 Mart İsyanı, Trablusgarp ve Balkan Savaşları,
Osmanlı bölgesindeki isyanlar, Girit ve Mora’nın elden çıkışıyla bölgede tek
bir Müslüman kalmamacasına yapılan Türk katliamları, sonra İstiklal Savaşı’mız
ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, sosyal, kültürel, siyasal
değişimler Kıbrıs Türkü’nün yakında takip ettiği, en sonunda Ankara ile
güvenceye kavuştuğu bir zaman dilimi. Lozan anlaşmasıyla Kıbrıs Türkiye’den
tamamen koparıldı, Büyük Britanya’nın taç kolonisi (crowon colony) olarak
İngiltere’ye verildi (1925). Kıbrıs Türkleri için üçüncü bir göç dalgası
başladı böylece. İngilizlerin Adadaki 50. Yıldönümlerinde görkemli kutlamalar
yapıldı ve Ada latin harflerine geçti (1929). Adada Rumlar İngilizlere karşı isyan
başlattı (1931). Kıbırs’ta edebi hareketlenme de böylece filiz verdi. Kıbrıslılara
örnek olsun diye Lise Müdürü, ünlü edebiyat tarih araştırmacısı İsmail Hikmet
Bey (Ord.Prof. Dr.Ertaylar) Efenin Düğününü yazdı, Korsanın Gözdesi sahneye
konuldu. Türkiye’de Romanlar yazılması, 1940’larda garip akımının başlaması,
Kıbrıs Türkleri üzerinde etkili oldu. Heceden serbest vezne geçti sanatçılar. Hikmet
Arff Mapolar (1919-1989) dikkat çekti.

 

2. Dünya savaşından sonra Osman Türkay’ın şiirleri
gazetelerde yayınlanmaya başlanınca isminden söz ettirir. Önceleri hece veznini
kullanan Osman Türkay, daha sonra serbest vezne geçer. Şair Osman Türkay Batık
adlı şiirindeki dizelerinde şunları söylüyor;

Ulur içimde, ulur bir görkemli, birçok
güzel su.
Ulur sürekli uğultularla liman liman, kıyı kıyı:
Girne`de bir at nalı, Magosa surlannda güvercinler u! u! u!
Ulur koşaraktan bir daha, ulur bir daha:
Ufuktan ufuğa şimşek şimşek çakan kahkaha!

Sular zincirini kırmış, sular özgür
Sular mavi mavi, sular püfür püfür
Her an biraz daha hırçın, biraz daha gür:
Ben tutsağım zamana,
Sular beni öncesizden sonrasıza götürür!
Sular gürül gürül, sular özgür.

Aşar başımın üstünden mor dalgalar,
Aşar da gene aşar, gene aşar;
Uzun yeleli deniz atlatınca
Bir bitmeyen koşuda
Ellişer ellişer, altmışar altmışar 

Onur Mührü Alan Şair

 

Kıbrıs Türklerinin önemli ve maruf şairi Osman Türkay
İngiliz okullarında okudu. Sonra İngiltere’de gazetecilik ve felsefe eğitimi
gördü. Daha ortaokul talebesi iken yazdığı şiirler Varlık ve Beşparmak
dergilerinde yayınlandı. Londra’ya yerleşti. Şiirlerinin çoğuna yakını başta
İngilizce olmak üzere bazı dünya dillerine tercüme edildi. Şiirlerinde insanın
kainattaki yerini göstermeye çalışır. Bu bakımdan kendisine uzay şairi de
deniyor. Albert Einstein Özel Şiir Ödülünü aldı. Edebiyat doktorası unvanı
verildi.

 

Şiirleri Yedi Telli, Beethoven’la Aydınlığa Ulaşmak, Evrenin
Düşünde Gezgin, Kıyamet Günü Gözlemcileri, Variation, Seçme Şiirler, Gaipten
Gelen Sesin Haritası adlı kitaplarda toplanmıştır. Dünyanın değişik
ülkelerinden 50 kadar ödül ve unvan almıştır. Bunlardan bazıları şöyle; Evrende
Rastgele Bir Gezinti adlı şiir kitabıyla Amerikan Başarılar Enstitüsü Yılın
Adamı seçildi. Bir Yılın Şöhretler Sarayı Ödülü’ne sahip oldu. ABD Biyografi
Enstitüsü Altın Plak Ödülü yanında Başkanlık Onur Mührü verildi. Avustralya’da
ise Uçan Altın Kumru Ödülüne layık görüldü. İtalya’da 1987-1988 Şiir ödülü
aldı, iki ayrı üniversiteden fahri doktora verildi.

 

Yaşlılığa bağlı olarak organ yetmezliğinden hayata gözlerini
kapayan Osman Türkay dünyada en çok fazla mektup olan bir şairdi. Hayranları
arasında Tayland Prensi Vemulchadra, ünlü Tükoloğ Prof. Dr. Anna Masala,
Hindistan eski Başbakanının eşi Sheila Gürjal isimleri hemen akla gelen
okurları. Şair Osman Türkay Besmele dizelerinde de şöyle anlatır;

 

Ne ün, ne onur, ne şan
Besmele besmele büyüdü kafam
Ne bulut ne ufuk ne yıldız 
Besmele besmele gerindi akşam

Ne sinir, ne pazu, ne kemik, ne kan
Besmele besmele uzadı kollarım bacaklarım

Ağzım, gözlerim, kulaklarım 
Alıcı ve verici cihazlarım

Besmele besmele başıboş 
Yapayalnız

Esirgeyen bağışlayan Tanrı adıyla 
Uzanıp samanyoluna yatıyorum

Sanat, Edebiyat,
Kültür Ve Medeniyet Hareketi Devam Ediyor

 

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı (1927-1993) sivil toplum
kuruluşumuz adına bir defasında Çankaya Köşkünde ziyaret etmiştik. Kültürel,
sosyal, edebi ve ilmi uluslararası sempozyumlar konusunda sohbet ediyorduk.
Demez mi “Arkadaşlar ulusların hükümetleri değişir. Bunu takiben de
başkentlerinin siyaseti yeni bir hüviyete girer. Fakat ülkelerin değişmeyen
politikaları kültürel, sanat ve medeniyet hareketidir. Bunda başarılı olan
kazanır. Ancak bunun için de saygın ve ses getirebilecek aydın sanatçılara,
kültür adamlarına, bu organizasyonu yapabilecek beklentisiz gönüllü kuruluşlara
gerek vardır. Mesela bunu siz yapabilir misiniz?” İyi ki o gün “evet” demişiz
merhum cumhurbaşkanımıza. Gerçekten de 70 yıllık Sovyetler döneminde hükümetler
değişti ancak sanat, kültür, edebiyat, spor, ilim, çevre ve şehircilik
politikaları değişmedi, başta Rusya hala eski üye ülkelerde artarak devam
ediyor. Demokratik ülkelerde de, diğerlerinde de öyle. Uzak doğu ve
Hindistan’da Beydeba, İran’da Sadi, Yunan’da Sokrat, Eflatun vs, Fransa’da
Baudelaire, Moliere, İngiltere’de Shakespeare, İspanya’da Cervantes, İtalya’da
Dante, Rusya’da Puşkin hala ülkelerinin tanıtımına katkıda bulunuyor.

 

KKTC’de de Osman Türkay onlardan biri.

 

Kıbrıslı Şair Osman Türkay Çocuğun Sabah Duasında şöyle
diyor;

 

Tanrım ne olur bir ömür boyu
Gönül yanığı türküler söylesin çobanlarımız
Unutulsun tarla tarla yeşeren sızılarımız
Hora tepsin halay çeksin oğlaklar
Kaval çalsın kuzularımız

Tanrım ne olur ulu aydınlıklarla
Uçur bizi iri çiçeklerin gönlüne mutlu
Dağdan dağa savrulsun kelebek tozlarımız
Anaç tavuklar açsın kapımızı
Çalar saat gibi vaktinde ötsün
Uyku sersemi horozlarımız