Rüşvet Ekonomiye Karşı

100

İnsanların neyi, kaça
satın alacakları, ekonominin ana konusudur. Bir aralık “tek sayfada ekonomi”
diye bir proje ortaya atılmıştı. Sonra bu “tek cümlede” ve nihayet “tek
kelimede ekonomi”ye dönmüştü. Yanlış hatırlamıyorsam, Milton Friedman’ın tek
kelimeye verdiği cevap, “Fiyat!” idi. Fiyatı kim tayin eder? Adam Smith’e göre
gizli el. Neyin çok, neyin az üretileceğine, neyin kaça ve ne kadar satılacağına…
Hepsine gizli el karar veriyordu; daha doğrusu hepsini gizli el düzenliyordu.
Gizli el sayesinde her şey olabileceğinin en iyisi hâline geliyor ve orada
dengeleniyordu. Bu düşünceye sonradan liberal kapitalizm dendi.

 

Benim sormak istediğim
soru şu: İnsanlar nereye yatırım yapacaklarına, nasıl karar verir? Bir iş
kurmak isteyen girişimci, iş seçimini nasıl yapar?

 

Ekonomi var, bir de rüşvet
ekonomisi var

 

Bu soruya biri ekonominin,
diğeri rüşvet ekonomisinin verdiği iki farklı cevap vardır. Öncelikle, kısaca,
eski ekonominin cevabına bakalım: İnsanların satın alacakları bir mal ve hizmet
bulunur. Bunun üretimi planlanır. Kuruluş masrafları, sonra işletmeyi ayakta
tutmak için gereken günlük giderler hesaplanır. Bunlar, yıllara göre bir
cetvele dökülür. Aynı cetvele, işten beklenen gelir de işlenir. Her yılın
gelir-gider farkı hesaplanır. Bu hesaba, projenin nakit akışı deniyor. Nakit
akışı bugünkü değerine indirgenir. Bugünkü değer ne demek? O yatırımı yapmasak
ve paramızı faize yatırsak o yıllarda kaç paramız olurdu? “İş mi kuralım, yoksa
faizle mi yetinelim?” sorusunun cevabı aranır. Hangisi daha kârlı çıkarsa o
yolun seçileceği var sayılır. Yatırım kararı sadece bir kâr/zarar hesabına
değil; o kârın veya zararın ne zaman gerçekleşeceğine de sıkı sıkıya bağlıdır.
Yalnız kurulacak işlerin değil, kurulu ve bugün devam eden işlerin,
şirketlerin, değeri de böyle hesaplanır.

 

Bu ekonomi teorisi. Peki,
rüşvet ekonomisinde? Sözüm ülkeden dışarı. Geçen ay Çin bahsinde küçük değil
büyük rüşvetlerin, yatırım kararlarını nasıl etkilediğini anlatmıştım.
Hatırlıyor musunuz? Bir önceki yönetim zamanında Çin, imalat sanayii
yatırımları yerine büyük alt yapı yatırımlarına ve inşaata dönmüştü. Niçin?
Çünkü imalat sanayiinde ürününüze pazar bulacak; piyasadaki diğer oyuncularla
rekabet edeceksiniz. Bunun için ya onlardan daha kaliteli ürününüz veya daha
verimli üretiminiz olacak. Yatırımınızı yukarıdaki gibi hesaplayıp
planlayacaksınız. Makine, teçhizat, fabrika, mühendis, işçi, ham madde temin
edeceksiniz… Zor işler.

 

Havada vurup tavada yemek

 

Hâlbuki sizi çok daha
hızlı servete kavuşturacak işler var. Mesela:

 

Otoriteyle müteşebbis bir
olup, imarsız bir arsanın müteşebbise satışı sağlanır. Satışın ertesi günü
otorite arsaya imar izni verir. Arsa alındığı değeri katlar. Çin’deki bir
örnekte değer, 35’e katlanmıştı. Arsa satılır. Bitti.

 

 

 

Otorite büyük projeleri,
on, yüz milyar dolarlık projeleri, ihaleye çıkarır. İhale kanunları müsaitse
ihaleyi bizim müteşebbisin kazanması ayarlanır. İhale kanunu müsait değilse,
kanunlar müsait hâle getirilir. İş, maliyetinin çok üstünde bir fiyatla,
müteşebbisimizde kalır. O da işi taşerona gerçeğe yakın bir fiyata yaptırır.
Aradaki fark otoriteyle müteşebbis arasında kırışılır.

 

Rüşvet ekonomisini
çalıştırmanın daha birçok yolu var. Yap-işlet- 
garantili kâr et gibi… Limana, gümrüğü yüksek mal getirip gemi boşalana
kadar gümrüğü sıfırlayıp sonra tekrar yükseltmek gibi biraz daha zahmetli
yolları da dâhil.

 

Rüşvet ekonominin yapısını
değiştirir

 

Bunlar bilinen
mekanizmalar. Benim dikkatinizi çekmek istediğim, rüşvet ekonomisinin başat
hâle geldiği ülkelerdeki yapısal değişmeler. “Yapısal değişme” ekonomistlerin
sevdiği bir ifade. İşte yeter sayıda otoriter-müteşebbis ikilisinin, üçlüsünün,
beşlisinin bulunduğu ülkelerde, yakın zaman Çin’indeki gibi ekonominin yapısı
değişir.

 

Nasıl? Mesela büyük
teşebbüslerin hacmi ve ekonomide tuttukları yer hızla büyür. Esnafa, küçük
girişimciye kredi de yatırımcı da kalmaz. Tarım örselenir. Kârsız hâle gelir.
Niçin? Bakın bakalım bunlarda hızlı kârlar mümkün müdür? Bunlardan rüşvet almak
kolay mıdır? İki ineği, bir traktörü, birkaç dönüm arazisi olan çiftçiden ne
kadar rüşvet alabilirsiniz ki? Tek tek almaya kalksanız, bu da zor. Bütün
çiftçileri bir organizasyonun içine toplasanız ve organizasyonu rüşvete
bağlasanız, belki… Ama zor iş. Rezil olmak da var. Bunun yerine, iki tane dev
proje çektiniz mi yedi sülalenize yetecek birikimi sağlayıverirsiniz.

 

 

 Bu felsefeye bir aralık, “Havada vurup tavada
yemek.” denirdi. Tek sıkıntınız bu kadar parayı nasıl, nerede tutacağınızdır.
Bakın Panama Belgeleri denilen skandal, bu yeni ekonominin hâkim olduğu
ülkeleri nasıl sarsmıştı. Panama, bu başarılı ve çok kısa vadeli yatırımların
gelirleri saklayan Mossack Fonseca firmasının bulunduğu ülkeydi. Çin’in yerli
ve millî arama motorunda yıllarca Panama maddesi bulunamıyordu. Geri geldi mi
bilmiyorum.

 

Bu anlattığım da yeni bir
teori. Eski teoriye göre yatırımı en kârlı alana yönelir. Yeni ekonomide,
rüşvet alması en kolay sektöre. Bu da ülke ekonomisinin yapısını imalat
sanayiinden, teknolojiden, tarımdan uzaklaştırır; büyük alt yapı yatırımlarına
ve inşaatlara çevirir. Kanser, nasıl hücrelerin yapısını değiştirirse,
yolsuzluk da ülkenin yapısını değiştiriyor./
https://millidusunce.com/rusvet-ekonomiye-karsi/