Halîfe Ömer ibni
Abdülaziz (717 – 720), sırf âhiret adamı idi.
Hilâfetin ağır
yükü altına girmekten çok korkardı. İster istemez halkdan bey’at / olur aldı.
Ömer ibni
Abdülaziz âlim, fâzıl ve ilmiyle âmil / bildiğini yapan, işleyen çok fazîletli
biriydi.
Âlimler, Ömer ibni
Abdülaziz’in yanında talebe gibiydi.
Ömer ibni
Abdülaziz’e öğretmek için gelenler ona talebe olurdu.
Halîfeler:
Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Ömer ibni Abdülaziz olmak üzere beşdir.
Her kavmin bir
necîbi / soyu ve nesli temiz olanı vardır.
Benî Ümeyye’nin
necîbi ise Ömer ibni Abdülaziz’dir.
Kıyamet günü o,
yalnız başına bir ümmet olarak ba’s olunacak / diriltilecektir.
Emeviye devleti
asrında, Ömer ibni Abdülaziz’in hilâfet zamanı, bir yağız atın alnındaki beyaz
gibidir.
İki sene beş ay
devam eden hilâfeti sırasında nice sünneti tatbike ve uygulamaya soktu.
Yerleşmiş ve
kökleşmiş nice kötü âdetleri kaldırdı.
Zulümler yapılan
âlemi; adaletle doldurmuştur.
Hilafet zamanı,
dört halifenin hilafet günlerinin, geri dönüşü gibidir.
Kendisi de Râşid
Halifelerin beşincisi olarak görülür.
Ne yazık ki zulüm,
tecavüz ve her türlü yolsuzluklara alışmış olan Emevî idarecileri, onun
adaletinden rahatsız oldular. Ona suikast yapmayı bile düşündüler! Nitekim ona
halef olan Yezid, onun adalet şeklini birden bire değiştirmiştir.
Ömer ibni
Abdülaziz, Hulefa-yı Râşidîn tarzında ve Ömer ibni’l-Hattab tavrında işe
başlayarak büyüklüğünü gösterdi.
İlk hutbesinde,
halktan arz-ı hâl edemiyecek olanların hâlini arz ve ifade etmelerini,
Hayırlı işlerde
kendisine yardımcı olmalarını,
Kendisini hayra
yöneltmelerini,
Gıybet
etmemelerini,
Mâlâyâ’ni / boş
şeyler ile uğraşmamalarını istedi.
Böylece şair ve
hatiplerin övgülerine mazhar oldu.
Zâhid / zühd
sahibi zâhidlerin ve fukaha / fakihlerin / hukukçuların etrafında toplanmasını
sağladı.
Kendisine bey’at
olunduktan / olur verildikten sonra, hilafet konağına götürülmek üzere Hilafete
ait bineklere / alay atlarına bindirilmek istendiğinde, kendi atına binmeyi
tercih etmiş, üstelik konak boşalana kadar kıl çadırım dediği evinin yolunu
tutmuştur.
Doğudan batıya
kadar olan Müslümanların hukukunu ifa edecek olmanın ağırlığını, kendisinde hep
hisseder oldu.
İlk işi, eşi
Fâtıma binti Abdülmelik’den; ziynet ve mücevherlerini, beytü’l-mâl-i Müslimîne
/ İslâm devlet hazînesine teslim etmesini istedi.
Bunun üzerine eşi,
bütün ziynet ve mücevherlerini beytü’l-mâle / devlet hazinesine gönderdi.
Fâtımetü’z-Zehra gibi, mânevî süsler ve ruhî meziyetler ile yaşamağa karar
verdi.
Emîrü’l-mü’minîn
Ömer ibni Abdülaziz, önce adaletini kendinde ve evinde gösterdi.
Önceki Emevî
idarecileri tarafından ortaya konmuş olan bid’atları / sonradan çıkarılan
âdetleri kaldırdı.
O yolda her tarafa
ferman ve emirler gönderdi.
Allah’ın kendisini
şiddetle hesaba çekeceğinden korktuğunu belirtti.
Tüm ümeraya /
emirlere adaleti yerine getirmelerini tavsiye etti.
Zâlim olan,
zulmeden emir ve memurları azledip, lâyık olanları iş başına getirdi.
Bütün islâm
ülkelerinde, hutbelerde Hz. Ali’ye sövme gibi kötü bir âdeti kaldırdı.