“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” anlayışı;
¾ ‘Cahillik
mutluluktur’ cehaletine nasıl dönüştü?
“Yaratılanı severiz Yaratan’dan dolayı”
anlayışından;
¾ Nefret,
öfke diline ne zaman geçiş yaptık?
“Cennet anaların ayakları altında”
anlayışından;
¾ Kadının
metalaştırıldığı, kendi malı sayan mallaşmaya nasıl geldik?
“Emaneti ehline teslim et” anlayışından;
¾ Dalkavuklara,
eşe – dosta ve akrabaya mansıp dağıtmaya nasıl gelindi?
“Komşu, komşunun külüne muhtaçtır” dan;
¾ ‘Aç
yatan komşu bu mahalleden değildir’ nasıl diyebildik?
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”
fikrinden;
¾ ‘Üç
maymun’a nasıl evrildik?
“Yarın kıyamet kopacağını bilsen de ağaç dik”
anlayışından;
¾ Betonarme
kafaları nasıl çıkardık?
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir”
anlayışından;
¾ Kilo
almamak için midesine tüp takılan topluma nasıl dönüştük?
“İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz”
den;
¾ Emek
hırsızlarının ödüllendirildiği gecelere nasıl seyirci olduk?
“Helâl kazancın kutsallığı”n dan;
¾ ‘Haramzâdeler’in
övüldüğü topluma nasıl dönüştük?
“Devlet malının yetim hakkıyla eşit” olduğu anlayıştan;
¾ ‘Devletin
malı deniz yemeyen keriz’e nasıl gelindi?
“Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz” ilkesinden;
¾ Altı
– yedi yıldızlı otellerdeki iftarlara nasıl gelindi?
“Adalet mülkün temelidir” anlayışından;
¾ Temelin
sadece inşaat kazığı olduğunu söyleyen merteklere ne zaman dönüştük?
“İIim, iIim biImektir / İIim, kendin biImektir”
tevazusundan;
¾
Bencilliğin,
kibrin nirvanasına nasıl ulaştık?
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dan;
¾ İnsanı
kullanışlı materyale, ‘ekonomik hayvan’a ne vakit dönüştürdük?
“Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi
için
Dost’un evi gönüllerdir / Gönüller yapmağa geldim” diyen Yunus bakışından;
¾ Cinnet
halindeki, düşmanlaştırılan/ötekileştirilen karşı mahalle yaratmayı nasıl
başardık?
İçeriklerini vicdanların derinliklerine,
kendisini çerçevelere mahkûm ettiğimiz, anlamlarını tersyüz ettiğimiz bu
sözleri günümüz dijital dünyasında güzel söz sitelerinden kes-kopyala-yapıştır
tekniği ve çirkin emojilerle süsleyip ‘hayırlı cumalar/kandiller,
Ramazan ve Kurban Bayramları sosyal medya mesajlarına kurban ettik. Kullanım
ömürlerini bir tık zaman dilimi boyutuna indirgedik.
II. Viyana’dan
bu yana sadece toprak kaybettiğimizi anlatıp durmuşuz; asıl kaybedilen maddi toprağın
kaybı değildi, üstünde yaşayan insanı ve insanî değerlerimizi yitirmekti.
İçselleştirmemiz gereken değerler uzak bir hayâlde, yaldızlı sözlerde kalmış.