Konudan Konuya (5)

94

     “Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed Mekke’yi fetih eylemiş,

     Kâbe’de put
ilâhlarını bir bir temizlemiş ve Kâbe’nin anahtarlarını,

     Hz. Ali’den gidip
almasını ve kendisine getirmesini istemiştir.

     Kâbe’nin
anahtarları o an için Müslüman olmamış

     Ve hâlâ müşrik (Allah’a
ortak koşucu) olan Osman b. Talha’dadır.

     Hz. Ali
Peygamberimizin bu isteği üzerine Osman b. Talha’yı bulur

     Ve Kâbe’nin
anahtarlarını geri vermesini ister.

     Kâbe’nin
anahtarlarının yıllarca kendi soylarında olduğunu

     Ve Kâbe’nin
korumalığının kendi sülâlesi tarafından yürütüldüğünü,

     Hz. Muhammed’in
peygamber olduğuna da inanmadığını açıkça söyleyerek

     Kâbe’nin
anahtarlarını vermeyi ret eder.

     Hz. Ali ısrarlı
davranır ve bu isteğin, Hz. Muhammed’in emri olduğunu

     Osman b. Talha’ya
hatırlatarak, ‘Bu anahtarı her ne şartlarda olursa olsun alacağını’ söyler.

     Osman b. Talha’nın
bileğini bükerek, anahtarı elinden alır.

     Canı yanan Talha
anahtarı vermek mecburiyetinde kalır.

     Anahtarı Osman b.
Talha’nın elinden zorla da olsa alan Hz. Ali,

     Hızlıca
Efendimizin yanına gelir ve anahtarı uzatarak Efendimize verir.

     Peygamber
Efendimiz anahtarı Hz. Ali’den teslim alır.

     Anahtarı tekrar
geriye Hz. Ali’ye uzatarak, bunları gerisin geriye tekrar teslim etmesini
ister.

     Hz. Ali şaşkınlık
içerisinde kalır ve Efendimize sorar:

     ‘Ey Allah’ın
Resulü! Biraz önce emrinizle gidip anahtarları alıp getirdim ve size teslim
ettim.

     Şimdi de emrinizle
yine aynı şahsa anahtarları götürüp teslim etmemi emrediyorsunuz.

     Bunun sebebi
hikmeti nedir o zaman?’

     ‘Ya Ali! Sen
anahtarları yolda bana getirirken Cebrail bana vahiy getirdi:

     ’Muhakkak ki
Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında

     Hakemlik
yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder…’ (Nisa: 58)

     Emaneti ehline
vermek sünnettir.

     Kâbe’nin
anahtarları uzun süreden beri Osman b. Talha’nın soyunda idi.

     Onlar Kâbe’nin
nasıl temizleneceğini ona nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirlerdi.

     Emanetin ehilleri
onlardı.

     Git ve anahtarları
emanet ehli olan Osman b. Talha’ya teslim et.’ buyurdu.

     Bunun üzerine Hz.
Ali, Osman b. Talha’yı bulur.

     Önce helâllik
ister ve sonra da anahtarları ona teslim eder.

     Bu defa hayret
etme sırası Talha’dadır. Anahtarları teslim alan Talha sorar:

     ‘Ya Ali!
Anahtarları az önce elimden zorla ve canımı acıtarak alan sen değil miydin?

     Niçin geri
getirdin?’ der. Hz. Ali olanları Talha’ya anlatır.

     Peygamberimize
(Allah size, emanetleri ehline vermenizi…emrediyor. – Nisa / 58 – mealinde)

     Vahiy geldiğini,
gelen vahye göre de anahtarları sana geri gönderdiğini söyler.

     Osman b. Talha bu
olay üzerine…müslüman olur.” (Mehmet Kaçar)

     Hz. Muhammed,
aldırdığı Kâbe’nin anahtarlarını,

     Sırf o işin ehli
ve lâyığı olduğu için, yine Osman b. Talha’ya geri verir.

     Evet değerli okur!
Osman b. Talha müşrik olduğu, putperest bulunduğu halde,

     Sırf işin ehli
olduğu için, Hz. Muhammed, onu eski vazifesine / görevine iade eder.

     Bu muhteşem bir
örnek.

     Hz. Muhammed, işin
ehli oluşunu, her şeyin üzerinde tutar.

     Meselâ şöyle
demez: “Eğer Müslüman olursan, anahtarları tekrar sana verebilirim.

     Ama dediğim gibi Müslüman
olman şartıyla…”

     Hayır böyle bir
şart şurt ileri sürmüyor o büyük, fahri kâinat / kâinat ve evrenin övüncü olan

     Efendiler Efendisi
Muhammed Mustafa Hazretleri.

     Ehil oluşunu
yeterli buluyor, hepsi o kadar.

Önceki İçerikMeseleler
Sonraki İçerikİneği Tanımak
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.