Termometreye hohlasak oda ısınır mı?

90

Sistemlerin girdileri vardır; bir de çıktıları. Girdileri
değiştirerek çıktıları istediğiniz hale getirmeye çalışırsınız.

 

Mesela, güneşli bir gün, kaç pencerenizin perdesini açtığınız
girdidir. Çıktısı, odadaki ışık miktarıdır. Araba kullanırken gaz pedalına kaç
santim bastığınız girdidir; arabanızın hızı çıktıdır. Kaloriferdeki suyun
sıcaklığı girdidir; evinizin kaç derecede bulunduğu çıktı…

 

Gerçeğin otoritesi yerine otoritenin gerçeği

İstenilen çıktıyı almak için girdileri ayarlamak yerine,
çıktılarla oynamak, çıktıları gizlemek ahlâklı bir davranış mıdır? Nefesi
tıkanan arabanın hız göstergesini arkadan bir düzeneğe bağlayıp saatte yüz elli
kilometre gidiyoruz desek, yolcular mutlu olur mu? Hani bir zamanlar ikinci el
arabaların kaç kilometrede olduğu anlaşılmasın diye kilometre saati
ayarlanırdı.

 

Bir apartmanda bir dairemiz var diyelim. Apartman yönetimi
toplanan aidatları çarçur etmiş. Şimdi belediyeden gaz alacak parası yok.
Girdi-çıktı hikâyesine göre kalorifer kazanındaki suyu yeterince ısıtamıyor. Bu
durumun tek çaresi, çarçur ettiği paralar yerine para bulup gaz almaktır.
Girdiyi olması gereken seviyeye getirmek; dairelerde tekrar 20 küsur derece
sıcaklık sağlamak. Onun yerine çıktılarla oynamayı tercih ediyor. Önce nutuk
atıyor: Onlaaar 15 derece diyor ama sıcaklık 20’nin üstünde; bu kış gününde
komşular bizi kıskanıyor!

 

Mutluluk termometresi

Sonra homurtular artıyor. Parayı birlikte yok ettikleri
yardımcısı bir çare buluyor: “Bir tanıdığım, sıcaklık taksimatını istediğin
gibi ayarlayabileceğin termometre yapmış!” Hemen o termometreden birkaç tane
alınıyor. Gerçeğin 8 derece üstünde göstermeye ayarlanıyor. Koridora ve en çok
şikâyet eden daire sakinlerine veriliyor. “Bundan sonra sıcaklık ölçme
standardımız bu termometrelerdir. Bizim apartmanımıza soğuk diyenler, bize
düşmandır, kötü niyetlidir, dış güçlerdir.”

 

Bir gün, yönetici, kapıcıyı kovar. Niçin diye soranlara,
“Laf dinlemiyordu. Kaç defa söyledim, dairelerin soğumasının sebebi kazanın
içine gereğinden çok doğal gaz üflemektir. Dinlemedi…“, der.

 

 

 Bunlar misaller,
fanteziler. Yukarıdaki örnekler gibi “tek girdiye tek çıktı” sistemlerine gerçek
hayatta pek rastlanmaz. Apartmanın kalorifer kazanının ne kadar kireçlendiği,
kazandan çıkan su kadar, giren suyun sıcaklığı, pompanın debisi, duvarların ısı
tecridi, pencerelerin boyu ve tek cam-çift cam oluşu… Sonra girdilerin hepsini
canınızın istediği gibi değiştiremeyeceğinizi, çünkü bazılarının birbirinden
bağımsız olmadığını; biri değişirken öbürünün sabit kalamayacağını görürsünüz.

 

Bazen insana, eve, şehre, ülkeye, ekonomiye, hemen her şeye,
sistem gözüyle bakmak yararlıdır. Hangi girdileri daha kolay, daha düşük
maliyetle değiştirebilirsiniz? Hangi girdideki değişiklik çıktıyı en fazla
etkiler? Hangi girdiler birbirine bağlıdır? Mesela ekonomide, faiz, kur ve
enflasyonun üçünü birden kontrol edemeyeceğiniz belirlenmiştir. Ne kadar
konuşursanız konuşun.

 

 

 Ve termometreyle
oynayarak odanın sıcaklığını arttıramazsınız.

 

Laf kolay, gerçekler
zor

Biyolojiden ekonomiye insanlar sistemin içini bir kara kutu
gibi ele alırlar ve sadece dışarısıyla ilgilenirler. Bazen bu yaklaşım, maksadı
sağlamaya yetmeyebilir. O zaman sistemin içine girip onun işleyişini
değiştirmeniz gerekir. Kalorifer kazanını yenilemek… Arabanın motorunu tamir
etmek… Ekonominin borçlanarak büyür hâlini, ihracat yaparak büyür hale
çevirmek… Bunlar daha zor işlerdir tabi.

 

İşte hem neyin, hangi değişikliğin ne kadar etki yapacağını
belirlemekte bilim bize bir yol gösteriyor: Modelleme ve simülasyon. Yaşasın
bilgisayar! Böyle işler bir zamanlar aylar, yıllar alırken şimdi birkaç gün
içinde yapılabiliyor. Basit hallerde bir Excel tablosu yetiyor. Daha
karmaşıkları programlayabiliyorsunuz.

 

Modelleme, sistemin gözlediğiniz, tahmin ettiğiniz
işleyişini makinede kurmak demektir. Öyle ki bir kere kurdunuz mu girdileri
istediğiniz gibi değiştirip programın size ne sonuç verdiğine bakabilirsiniz.
Hatta girdilere göre çıktıların grafiğini bile çizebilirsiniz. Bir model
üzerinde bunları yapmaya da simülasyon diyorlar. Faiz şöyle olursa, döviz ve
enflasyon ne olur? Şu kadar gün kapanırsak, hasta sayısı nereye gelir? Halkın
yüzde 10, 20, 30, … 70’i bağışıklık kazanmışsa bulaşma hızı nereye düşer? Yüzde
kaçta bulaşma sayısı artık artmaz, kendiliğinden azalır?

 

 

 Bunları inceler ve uygularsınız. Veya kaputun altına girip
elinizle hız göstergesi üzerinde oynarsınız. Veya hasta sayısını az gösterir, hiç
bildirmezsiniz. Veya mevcut olmayan bir marketteki fiyatları enflasyona temel
alırsınız; almayan olursa da görevden alırsınız. (Alıntı: Milli Düşünce
Merkezi)