Emekli Din Görevlisi AHMET YÜTER Hoca ile Ramazan ve Bayram Hakkında Konuştuk.

69

Oğuz Çetinoğlu: İradeleri merhametle eğiten oruç ibadetinin yerine
getirildiği Ramazan ayı hakkındaki düşüncelerinizle sohbetimizi açabilir miyiz?

Ahmet Yüter: Ramazan;
eskimez öğüt ve çağrısıyla her dönem insanlığı aydınlatan, rehberliğiyle
insanlığı saadete ve huzura götüren, taşıdığı değer ve mânialar, getirdiği
ahlâk ve faziletlerle, iyi güzel ve doğru alışkanlıklar kazandıran Kur’ân-ı
Kerîm’in indirildiği aydır.

Ramazan ayı, cihanşümul mesajını anlamak üzere Kur`an-ı Kerim`in
daha çok okunduğu, insaâî ve ahlâkî faziletlerin daha güçlü bir şekilde hayata
aksettiği, sosyal yardımlaşmanın ve paylaşmanın arttığı, birlik ve beraberlik
ruhunun canlandığı müstesna bir zaman dilimidir.  

Ramazan, İslam’ın rahmetle yoğrulmuş adâletini, bilgi ve
hikmetle bütünleşmiş güzellikleri bütün insanlığa gösteren Allah Rasulü’nün, ‘İnanarak ve karşılığını yalnız Allah’tan
umarak ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları bağışlanır
(Buhârî, İman 28;
Müslim, Siyam 203)
müjdesinin gerçekleşeceği rahmet ve bağışlanma
ayıdır.

Özetle Ramazan, maddî ve manevi sayısız güzelliklerin
yaşandığı bir aydır.

Çetinoğlu: Koronavirüs sebebiyle mahzun bir Ramazan ayı yaşadık…

Yüter: Hiçbir
musibet, hiçbir felâket yoktur ki daha büyüğü olmasın… Doğumdan ölüme
yaşadığımız bu dünya, bir imtihan yeridir. Bütün insanlık bir imtihandan
geçiyor. Salgın felâketinin daha hafif atlatılabilmesi için evimizde kaldığımız
günlerde, kendimizle hesaplaşma imkânı bulduk. Hatalarımızı, noksanlıklarımızı
tespit etmeye çalıştık. Bir iç hesaplaşma yaşadık. Bu hesaplaşmayı Salih akılla
yapabilenler mutlaka kazançlı çıkacaklardır. 
Felâketler ve musibetler, bazen hayırlara vesile solur. Müminler,
evlerinde mahsur kaldıkları günlerde, ibadetlerini noksansız ve hatta bolca
yapma fırsatı buldular. Bu fırsattan faydalanarak ibadet ve dua etmeyi
alışkanlık hâline getirebilenler dünya ve ahretlerini güzelleştirmiş olurlar.   

Çetinoğlu: Bu senenin Ramazan ayında, mümin kardeşlerimizin
hayır-hasenat işlerinde daha cömert davrandıkları müşahede ediliyor…

Yüter: Evet:
Müminler biliyorlar: Küçük bir sadaka, büyük belâlardan korur. Cenâb-ı Allah,
Duâ edenlere isteklerini verir. Geçmiş yıllarda pahalı iftarlarda sarfedilen
kaynaklar, bu sene daha geniş kütlelere yardım etmekte kullanıldı. Ümit edilir
ki sonraki ramazanlarda da bu şekilde devam eder.

Çetinoğlu: Bayramla alâkalı sorulara geçmeden önce Ramazanla alâkalı
mesajınızı seslendirir misiniz?

Yüter: Asırlardır
din ile bağını koparmadan devam ettiren, İslâm’ın emir ve yasaklarını hayatına
rehber edinen milletimiz, ramazan ayının esenliğini, insanlığı mutluluğa
erdiren manevi atmosferini nefislerinde, ailelerinde ve toplumlarında yaşamış
ve yaşatmış, sevinçleri ve üzüntülerini aralarında paylaşmış, sofralarını ve
gönüllerini muhtaçlara açamamış olsalar bile onlara kendi yuvalarında zengin
sofralar açmalarına imkân sağlayan nakdî ve aynî yardımlarda
bulunmuşlardır.  Ramazan ayını sâdece dinî
değil, sosyal ve kültür hayatları için de canlı bir dönem hâline
getirmişlerdir. Hak Teâlâ, hepimizi dertsiz günlere, aylara ve yıllara tez
zamanda eriştirir inşallah.

Çetinoğlu: Bayram hakkındaki değerlendirmenizle, demiryolu çalışanları
gibi makas değiştirip aynı istikamete devam edelim. Bayram nedir?

Yüter: Ramazan
bayramı, Hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu
da ilk defa Hicretin ikinci yılında farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren Eni’minler
Ramazan ayından sonra gelen Şevval ayının ilk üç gününü bayram olarak
kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama ‘Ramazan
Bayramı
’ denilmiştir. Ramazan Bayramını da bu mâniada bir gün olarak kabul
etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir. Bu sır
içindir ki, Ramazan Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Herkes bir gün
önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de O’nun rızasına uyarak orucunu
açar. Ve O’nun gerçek nimet Sâhibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir
şükre yol bulur. Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük
iftarların sünnet türünden adabı, bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu
tatlı bir şeyle açmayı âdet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam,
Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir
tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. Ramazan
Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini
insanlara melekler veriyor. Ramazan Bayramı sabahı melekler insanlar arasına
karışır ve şöyle seslenirler:

‘Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin
rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol
mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz.
Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz,
mükâfatınızı alınız. (el-Tergibve’t-Terhib,
Trc. 2, 232)

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel
koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek sünnettir.

Bayram günü yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle
selâm vermek, fakirlere bolca sadaka dağıtmak, İslamiyet’e hizmet edenlere
yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek,
bu bayramda olduğu gibi ziyaret etme imkânı bulunmazlarsa teknik vasıtalarla
iletişim kurmak, onları hatırlamak ve gönüllerini hoş etmek sünnettir.

Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması
gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına
bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan, yâni mümin, herkesle iyi geçinir.
Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır.
Bir kusurundan dolayı kimseye darılmamak gerekir.

 Çetinoğlu: Yüce
dinimiz, insanlık için vazgeçilmesi mümkün olmayan bir kurumdur. O, insanlıkla
birlikte doğmuş ve onunla birlikte devam edecektir. Ramazan ayında dolu dolu
yaşanan kısa süreli dinî hayattan sonra Ramazan Bayramına erişeceğiz. Ramazan
bayramındaki alışkanlıklarımızın, buruk olsa bile bayramla gelen sevincini ve
huzurunu yaşayacağız. Bu cümlelere ekleyecekleriniz vardır mutlaka…

Yüter: Buyurduğunuz
gibi bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve
saygı, hislerinin mü’minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden
biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır. Bayram insanları
kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir. Bu bayram maddeten
bir araya gelemesek bile çok gelişen iletişim araçlarıyla gönüller, kalpler
arasında irtibatlar kurarak manen bir araya geleceğiz.

Ebedî âleme intikal etmiş aile fertlerimiz, arabalarımız,
dostlarımız, komşularımız için edilecek duaların, okunacak Fatihaların
muhatabına ulaşması için her hangi bir maddî iletişim aracına ihtiyaç yoktur.
Cenâb-ı Allah, dünyanın öbür ucuna hatta ahrete kadar kadar ulaştırır. Ulaşım
için bizden bir talepte bulunmaz. Talepte bulunmadığı gibi mükâfatlandırır da…

Çetinoğlu: Ramazan Bayramının hususiyetleri hakkında birkaç cümle
lütfeder misiniz?

Yüter: Ramazan
Bayramının müminler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her
gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun
toplu bir iftar sevincini ifâde eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, nefislerine
oruç tutturan müminler, sabır imtihanını vererek mânevî sorumluluktan
kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar. Bu sevinci
akrabalarla, dostlarla, kalabalık gruplar hâlinde bir arada yaşamak suretiyle
kutlamak gerekmez. Telefon, mesaj ve e-mektupla bir araya gelmiş gibi kutlamak
mümkündür.

Çetinoğlu: Bayram aynı zamanda barış günüdür…

Yüter: Evet. Kimseye
darılmamalı, dargınlık olduysa, 3 günden fazla sürmemeli, bayrama kadar süren
bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır.

***

Röportajımızı okuyan Saygıdeğer kuyucularımız!

Ben ve Yüter Hocamız, dostluk ve kardeşliğin arttığı güzel
günler niyazıyla Ramazan Bayramınızı tebrik eder, milletimize, İslâm âlemine ve
insanlığa hayırlar getirmesini Yüce Mevlâdan niyaz ediyoruz.

 

 

AHMET YÜTER

1963 yılında Amasya ili Merzifon ilçesi Yakacık
köyünde doğdu. 1983 yılında, Merzifon’a bağlı köylerde imam hatip olarak göreve
başladı. 1989’dan itibâren İstanbul Zeytinburnu Müftülüğü bünyesindeki
camilerde görev yaptı.

Güzel bir gönül ekibi ile cami ekseninde ‘Kürsüden Akademik Sohbetler
platformunu oluşturarak Türkiye’de çok mühim bir ilke imza attı. Vazifeli
bulunduğu Topkapı Teknik Oto Sanayi Sitesi Çinili Cami Kürsüsünü
akademileştirdi. Böylece, görevli bulunduğu camide aydınlarla halkı buluşturdu.
Tıp, hukuk, ilahiyat, iktisat, fizik, kimya, biyoloji, astronomi, tarih,
edebiyat, sanat, spor, müzik… gibi birçok sahalarda uzman akademisyen ilim
adamı, âlim, araştırmacı ve yazarları konuşturdu. 1994’den günümüze kadar
850’yi aşkın hatibin kürsüden hitap etmesine vesile oldu. Ayrıca yapılan
konuşmaları kayda alıp, çözüp, konuşmacıların tashih ve onayından sonra
kitaplaştırarak belgelendirmiştir.

Görevinden arta kalan zamanlarını;  piyes, şiir, deneme, makale yazarak
değerlendirmektedir. İlk piyesini Elazığ Harput Diyanet Eğitim Merkezi’nde
kursta iken yazıp yönetip arkadaşlarıyla oynamıştır. İlk şiiri 1981 yılında
Can Kardeş Dergisi’nde, ilk yazısı da Yeni Düşünce Gazetesi’nde yayınlandı.
Sonraki yıllarda ürünleri; Sur, Ribat, Hakses, Diyanet, Yörünge, Cuma,
Mektup, Vahdet, Vuslat, Can Kardeş, Bedesten dergileri ile Türkiye, Yeni
Nesil, Ortadoğu, Millî Gazete, Akit, Zeytinburnu Tercüman, Yeni Taşova,
Zeytinburnu Bulvar ve Haklı Görüş gibi gazetelerde yayınlandı.

Ahmet Yüter, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Dâvut Paşa
Kampüsü içerisindeki camide bir müddet görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle
emekli oldu. Gazete ve dergilerde yazı yazmak, kitap hazırlamak suretiyle
hizmetlerine devam ediyor.

Diyanet-Sen’in, Eskader’in ve Türkiye Yazarlar
Birliği’nin üyesidir. Evli ve üç çocuk babasıdır.

Önceki İçerikHey Koca Gazi!
Sonraki İçerikDarbe mi Dediniz?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.