Yine Yasaklar ve Cezalar

98

  Muhterem okuyucular ehemmiyetine
binaen şu hususu ifade edeyim ki,  Benim
yazdıklarım, bundan önceki yazdıklarımda da olduğu gibi tamamen hayatın içinden
alınmış hadiselerdir. Maksat ve gayem hiçbir şahsı veya kurumu tenkit etmek
olmayıp, Halkın içinden sade bir vatandaş olarak, bildiklerimi ve gördüklerimi
Siz değerli okuyucularıma intikal ettirmekten ibarettir. Tabii ki,  takdir Sizlerindir.

            Yazacağım
birinci husus, sokağa çıkma yasağını ihlal edenlere verilen para cezaları ile
alakalıdır. Bildiğiniz üzere, yasağı ihlal edenlere 3.150.oo TL. Para cezası
verilmektedir. Türkiye şartlarına göre verilen bu cezalar çok yüksektir.
1.500.oo TL. Emekli aylığı alan yüz binlerce kişi bulunmaktadır. Bilhassa, Bağ
Kur Emeklilerinin tamamına yakını bu gruba girmektedir. Hasbelkader bu yasağı
ihlal etmek gafletinde bulunanlara, hiç gözünün yaşına bakılmadan bu ceza
kesilmektedir. Kesilen 3.150.oo TL ceza, bir emeklinin en az iki aylık maaşına
tekabül etmektedir. Bu ceza onun için adeta yıkım olup, bir nevi onu açlığa
mahkum etmek manasına gelmektedir. Bu itibarla,  önemli olan husus şudur ki, her ne sebep ile
olursa olsun kendisine ceza kesilenler ister istemez iktidar muhalifi olmaktadır.
 Bu arada çok fevri, haksız uygulamaların
da yapılmakta olduğunu görüyoruz ve duyuyoruz. Bir Kaç gün önce kendisine
inanıp güvendiğim, bir arkadaş anlattı. Mahallelerinde oturduğu apartman
dairesinde sıkılıp,  evinin önüne çıkan
birisine 3.150.oo TL. Ceza kesmişler. Allaha aşkına bu işin tasvip edilir bir
tarafı var mıdır? Genelgenin uygulayıcısı olan, vazifeli memurlar maalesef vur
deyince öldürüyor. Şimdi kapısının önünde ceza kesilen adamın durumunu bir düşünün.
 Kendimizi onun yerine koyalım. Bu adama
ne denirse densin onu ikna etmek mümkün olmayacaktır. Bu hadiseye, münferit bir
mesele olarak bakmamak lazım. Zira, Memleketin bir çok yerlerinde her gün buna
benzer bir çok hadise meydana geldiğini duyuyoruz. İki hafta öce konulan iki
günlük sokağa çıkma yasağında, yasağı ihlal eden 20.000 kişiye, bir hafta sonra
ki, sokağa çıkma yasağında ise, 35.000 kişiye ceza kesildi haberini duyunca
yüreğim cız etti. Yüreğim nasıl cız etmesin ki. Bu 55 bin kişinin aile
fertlerini dikkate aldığımız takdirde bu husus en az yüz elli bin kişiyi
alakadar eder hale gelmektedir. Bu uygulama bundan sonra da devam edeceğine
göre, durumun vahametini artık siz hesap edin Seçimlerde bazı yerlerde çok az
bir fak ile seçimin kaybedildiği nazarı itibara alınacak olursa. Bu rakamların
ne kadar ehemmiyetli olduğu kolayca anlaşılacaktır.  Böyle bir uygulamadan ise, muhalefetin
ziyadesiyle memnun olacağı muhakkaktır

            Acizâne kanaatime göre, alınan bu kararlarda ve yapılan bir tuzak olma
ihtimalinin olabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir taraftan da
diyorum ki, karşımızda Halkın %50 sine yakınının oyunun almış bulunan bir
İktidar Partisi bulunmaktadır. Birçok müşaviri ve her konuda uzmanları olduğuna
göre, her hal de alınan kararların ne getirip ne götüreceğini enine boyuna
tartışıp, muhakemesini yapmışlardır diye düşünüyorum. İnşallah böyledir. Bu hususta
söyleyeceğim husus şudur. Bu cezalar bu kadar yüksek olacağına, makul bir
miktar olsa daha iyi olurdu herhalde.  Yasakları ihlal etmeye niyeti olanlar, nasıl
olsa öyle de olsa, böyle de olsa, ihlal ediyorlar.

            Bir de
Sokağa çıkma yasağı konulan 65 yaşın üzerinde bulunan vatandaşların maruz
kaldığı mağduriyetler var. Bu mağduriyetler nasıl telafi edilecek bilmiyorum,
Şöyle ki, Bugün 65 yaşın üzerinde bulananlar, getirilen yasaklar sebebiyle sağlıkla
alakalı hiçbir meselelerini halledemiyor. Kesin
olarak iddia ve ifade ediyorum ki, bu yaş grubunda olanların en az % 90 nın
muhtelif sağlık kurumlarında ya randevusu vardır,
veyahut da devam eden tedavileri bulunmaktadır. Bu gün bırakınız bir
sağlık kurumundan yeni bir randevu almayı, eski tarihlerde almış oldukları
randevuları dahi iptal edilmektedir. Ben kendime göre az çok sağlıklı birisi sayılırım.
Bu durumu, beni tanıyanların bildiğini tahmin ediyorum. Allah’a şükürler olsun ki,
yaşıma göre, akli melekem yerinde olup, hareket kabiliyetimde hiç bir şey
kaybetmedim diyebilirim. Fakat dış görünüşüm böyle olmak ve bilinmekle beraber,
Ben şimdi görünmeyen, bilinmeyen tarafımı
olduğu gibi anlatayım.

            1- Bundan beş altı sene kadar önce
Kocaeli Ünv. Hastanesin de bana kanser teşhisi 
koydular. O tarihten beri her üç ayda bir Üniversitenin HEMOTOLOJİ bölümüne tedavi ve kontrol
için gidiyorum. Bu Nisan Ayı içinde de Ultrason
filmi çektirdikten sonra yine gitmem icap ediyordu. Fakat şimdi, ne film çektirebiliyorum,
ne de Randevu alıp HEMOTOLOJİ bölümüne gidebiliyorum,  Halbuki benim kanser riski, verilen
raporlardan anlaşıldığına göre sınırda olup, biraz daha ilerlemesi halinde ilaç
tedavisine, veyahut da lüzumu halinde Kemoterapiye başlanması icap etmektedir.

            2 -En az 15 senedir Şeker Hastalığı ( DİYABET
) sebebiyle Kocaeli Ünv. Hastanesinin Diyabet bölümünde tedavi ve kontrollerimi
yaptırıyordum. Bu hastalığım için de yine Nisan Ayı  içerisinde randevu alıp gitmem icap ediyordu.
Fakat bütün randevu yolları kapalı olduğu için bir türlü randevu alıp
gidemiyorum. Bu hastalıkla alakalı kan ve idrar tahlillerini de yaptıramıyorum.

3 – Bundan iki
ay kadar önce yedi bin TL. Ödemek suretiyle, 
özel bir hastanede iki gözümden katarak ameliyatı oldum.  Fakat şimdi ise, ameliyat sonrası yapılması
icap eden lüzumlu kontrollerimi yaptıramıyorum.

4- 1980 yılından
beri GLAKOM hastasıyım. GLAKOM bir göz hasalığı olup, tedavisi
yapılıp, takip ve kontrolü yapılmadığı takdirde körlüğe sebep olmaktadır.

Bunun tedavi imkânı da yoktur. Bu hatsallığım sebebiyle bundan 6 ay kadar önce
zar zor 16. Nisan 2020 tarihi için randevu almıştım. Elimde randevu kağıdı bulunmaktadır..
Fakat buna rağmen, Nisan ayının başlarında Hastaneden telefon ederek “ Musa Bey Sizin 16. Nisan. 2020 tarihindeki
randevunuzu iptal ettik”
dediler. Peki benim durumum ne olacak diye
sorduğumda ise, biz bilemeyiz cevabını aldım. Hal böyle olunca, şu hususu samimiyetle ifade edeyim ki, tedavi
olamadığım için kör olup, kör olarak yaşamaktansa, kanser hastalığım ilerleyip,
aylarca yatakta yatmaktan ise, Allah yazdıysa Koronovirüs hastası olup, birkaç
gün içinde ölmeyi tercih ederim.
Şu da var ki, inancımıza göre bir insanın
ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini Cenab-ı Allah’tan başka kimse bilemez.

Benim durumum böyle olduğuna göre,
diğer 65 yaş üstünde olanların durumlarının benden daha beter olduğunu adım
gibi biliyorum. Şimdi, lütfen, yetkileri
sınırsız, mesuliyetleri sıfır olan, Bilim Kurulu üyelerine ve yasakları
koyanlara Soruyorum.
  Benim ve benim
gibi ayni durumda olan milyonlarca insanın durumu ne olacak. Masa başında
oturup, hiçbir ilmi araştırma ve anket çalışması yapmadan, ona yasak
koyun,  buna yasak koyun, riayet
etmeyenlere de şu kadar ceza verin demek, çok kolay. Hükümetin bu nevi tekliflere
aynen uymayıp, müdahale etmesinin faydalı olacağına kanaatinde bulunmaktayım.  Bir
önemli hususta şudur ki, bu yaşlı insanlardan bazıları, tedavi edilemedikler
için öldükleri takdirde, bunun vebali kime ait olacaktır

Son günler de çıkan haberlere göre birde 65 yaş
üstünde bulunanlara, sokağa çıkma yasağı olan günlerde olmak üzere, 3 saat izin
verilecekmiş. Ben buna şiddetle
karşıyım.
Sokaklarda İnlerin Cinlerin top oynadığı, her tarafın kapalı
olduğu bir günde yaşlılar deli danalar gibi sokaklar da dolaşıp da ne yapacaklar
ki. Çok affedersiniz, hani bazı hayvanları biraz hava alsınlar diye belli
saatler de sokaklarda gezdirir ya, ben verilecek olan 3 saatlik sokağa çıkma
iznini biraz ona benzetiyorum. Verilecekse doğru dürüst çarşının pazarın açık olduğu
bir günde verilsin. Hiç olmazsa bazı işlerimizi halledelim. Aksi takdir de, hiç
verilmesin daha iyi.