SSCB yıkılmaya başladığı
yıllarda, Gürcü kökenli bir doktor
arkadaşım Gürcistan’a akrabalarını
ziyarete gitmişti. Dönüşte anlattığı bazı olaylar bana çok tuhaf gelmişti.
“Akrabalarımızın evinde uygun
banyo olmadığından, birlikte Osmanlı’dan kalma hamama gittik. Hamamın büyük salonunun bir tarafında kadınların, bir tarafında erkeklerin çırılçıplak
yıkandığını görünce içeri girmek istemedim. Peştamal istedim, yoktu. Akrabalarım
‘insanın doğal haliyle görünmesinde ne
var ki?’ dediler. Ben de, onlar yadırgasa da, mecburen yanımdaki mayo ile
girdim.”
“Daha sonra çarşı içinde gezerken
umumi tuvaletlerde hiç kapı olmadığını,
içinde ihtiyaç gideren insanların görünmekten hiç rahatsız olmadığına şahit
oldum.”
“Biz aynı soydan gelsek de
akrabalarımla farklı bir kültür ve
medeniyete ait olduğumu fark ettim” demişti.
Belki de şimdi Gürcistan’da bu
anlayışlar değişmiştir. Ama bu hatıradan tuvalet
ve banyo kültürünün bir medeniyet anlayışı olarak ne kadar köklü etkileri
olduğunu fark etmiştim.
****
Romalılarda
Umumi Tuvaletler
Küresel
virüs salgınının başlangıcında Avrupa
ve ABD süpermarketlerinde tuvalet kâğıdı
reyonları adeta yağmalandı. Bunun sebebi bu ülkelerde tuvalet sonrası su ile taharet alışkanlığının olmaması
ve bu yüzden bol tuvalet kâğıdı kullanılmasıydı.
Ortaçağ Avrupa’sının ömür boyu
yıkanmama anlayışı çoktan yıkıldı ve bu ülkelerde insanlar çok sık banyo yapar
oldular. Fakat halen Avrupa’da (ABD ve Uzakdoğu ülkelerinde de) tuvalet sonrası su ile taharet alışkanlığı yok.
Oysaki Batı Medeniyetinin kökeni
olan Romalılarda bile, mahremiyet anlayışı olmasa da, bugün
bize çok garip gelen, bir taharet / temizlik alışkanlığı vardı.
Roma devrinde zengin
vatandaşların evinde sandalye şeklinde taşınabilir
tuvaletler vardı. Zengin Romalıların ziyafetlerinde bile tuvaleti gelen
biri, kölesine işaret edip yanına bir oturak ya da kap getirtip ihtiyacını
oracıkta giderebilirdi. Zamanla kanala bağlı tuvaletler yapıldı.
Roma medeniyetinin göstergesi
olan antik kentlerde ilginç
bulgulardan biri “LATRİNA” denilen umumi
tuvaletlerdir. Şehir hayatının vazgeçilmez ihtiyaçlarından olan bu umumi
tuvaletlerin bizi en çok şaşırtan özelliği “def-i
hacet” yapan insanların arasında
bölme olmaması idi. Dahası insanlar buraları küçük veya büyük abdestini
yaparken birbirleriyle sohbet ettikleri bir
nevi sosyalleşme mekânı olarak kullanıyorlardı.
“Romalılar latrinalarda toplanıp
bir yandan ihtiyaç giderirken, bir yandan da komşularıyla dedikodu yapıyor,
siyaset tartışıyor ve iş anlaşmaları yapıyorlardı.”
Sandalye yüksekliğinde U şeklinde, taştan veya ahşaptan
yapılmış, bir sedir düşünün. Kaynaklara
göre, aralarında birer adım mesafe ile açılmış deliklerin üzerinde, insanlar mahremiyet kaygısı olmadan oturup,
sohbet ederek dışkı ve idrarlarını boşaltırlardı. Ayaklarını bastıkları kısmın
az önünde yapılmış, U şeklindeki dar su kanalından devamlı su akıtılır, bir
değneğin ucuna sarılmış bez veya sünger bu suyla ıslatılarak mahrem yerlerin taharet/
temizlik işlemi yapılırdı. Her tuvalete gelene ucunda bez veya sünger sarılı bu
değnekten verilir, çıkarken de görevliye geri verilirdi.
Bu tuvaletler ve yapılan işlemler
bize çok garip gelse de, umumi
tuvaletlerin yapılması ve taharet için su kullanılması önemli bir medeni
aşama sayılıyor.
****
Avrupa’da
Tuvalet ve Banyo
Putperest Roma Medeniyeti
yıkıldıktan sonra yerine gelen Ortaçağ Hıristiyan Avrupa’sında temizlik daha da
kötü hale gelmiş. Evlerinde tuvalet ve
banyo olmayan Hıristiyan Avrupalıların lazımlıklara
tuvalet ihtiyacını giderdikleri, su ile
taharet yapmadıkları ve lazımlıkları
sokaklara döktükleri biliniyor.
“Halt
etmek” tabiri lazımlıkları
evlerin pencerelerinden sokaklara dökenlerin, geçenleri uyarmak için “halt” (dur) diye bağırmasından doğmuş.
Fransa’nın meşhur Versailles (Versay) Sarayında bile tuvalet olmadığı için uzun yılların getirdiği bir
kokunun olduğunu gezenlerden duydum. Topuklu
ayakkabı ve parfümün icadının sebebi de sokakların pislik içinde olması
imiş.
Fransa Krallarının dar bir taht
biçiminde yapılmış oturaklarının üst kısmına zil monte edilmesinin
amacı da ilginç. Kral oturağı kullandıktan sonra zil ile hizmetçileri
çağırır, mahrem yerlerinin temizliklerini yaptırırmış.
Türk ve İslam medeniyetinde ise evlerde tuvalet ve
banyo alışkanlığı hep vardı. Şehirlerde ise cami avlularında muhakkak
umumi tuvaletler yapılırdı. Bu tuvaletlerde mahremiyet ve su kullanımı olmazsa
olmaz özelliklerdir.
İslam toplumlarında sabunun,
deterjanın, kaşığın, çatalın olmadığı devirlerde el yıkansa bile tam hijyen
olmayacağı düşünülmüş olmalı ki, taharet için sol elin, yemek için sağ
elin kullanılması geleneği oluşmuş.
Türkler klozet kullanmaya
başladığında ilk yaptıkları şey bu kullanışlı eşyaya bir taharet musluğu monte etmek oldu. İran ve
Azerbaycan’da ise bir spiral boru ucuna takılmış kollu bir musluk türü
geliştirilmiş.
Günümüzde Müslüman olmayan
ülkelerde tuvalet sonrası temizlik için “Bide”
denilen bir eşya kullanılmakta. Bide tuvaletin yanında olur ve biraz ona biraz
da lavaboya benzer. En çok Japonya, Güney Kore, Güney Avrupa ve Latin Amerika
ülkelerinde kullanılmaktadır.
Ama Avrupa veya ABD’de hala
klozetlerde taharet musluğu yoktur. Çoğu tuvalette de “bide” bulunmaz. Bu
yüzden bu ülkelerde umumi tuvalete, yanında bir şişe su ile giren birini
görürseniz biliniz ki O büyük ihtimalle Türk’tür.
Salgın sebebiyle öğrendik ki, temizlik
alışkanlıkları çok önemli.
Bizim insanımızın yemekten
önce ve sonra olduğu gibi tuvaletten sonra da mutlaka
elini sabunlu su ile yıkamasının sağladığı faydaları virüs
salgını dolayısıyla iyice öğrendik.
Son zamanlarda unutmaya
başladığımız, gelen misafirlere hemen kolonya ikram edilmesi âdetinin
güzel bir davranış olduğunu öğrendik.
Uzun süre evden dışarı çıkmayınca
böyle “siyaset dışı” konuların da “önemsiz” olmadığını öğrendik.
Öyleyse suya sabuna dokunmaya
devam edeceğiz.