Yan Yana, Kol Kola, Göz Göze, El Ele, Diz Dize

97

Kurgusuna iyi çalışılmış bir Reality Show’un ortasında gibiyiz

Hayat bizi öyle bir noktaya getirdi ki şaşırma refleksimiz artık köreldi. COVID-19 Salgını psikolojileri yeterince bozuyorken şimdi Çernobil dolaylarındaki patlama düştü dünyanın gündemine henüz resmi bir açıklama gelmedi umuyorum medyada abartıldığı kadar ciddi bir durum yoktur. Eminim ki tarihe tanıklık etmek çoğu insanın hayatta tecrübe etmek istediği bir durumdur. 20 Yaşında olduğumu varsayarsak ve geride bıraktığımız 20 senede yaşanan olaylarda canlı olduğumu da göz önünde bulundurursak ben tarihe hakkıyla tanıklık etmişim, biz nesil olarak tarihe hakikaten tanıklık etmişiz. Ben ara sıra tarihin akışını değiştiren ve beni de derinden etkileyen kimi olayları düşünerek keşke o gün orada olsaydım diye düşünürüm. Sanıyorum epey yürekten dilemiş olacağım ki seneler sonra birilerinin yerinde izlemek isteyeceği kimi olayları HD kalitede izleme fırsatım oldu. Kendi kendime ‘’Tarihe tanıklık etmeye cidden bu kadar gerek var mıydı be oğlum ?’’ diye bir kısa süreli bir sorgulama yapmadım da değil. Seneler seneler sonra bugünleri yaşamamış olan gençlerle sohbet ederken, bana anılarımı anlattırdıklarını hayal etsenize. ‘’Gençler siz 15 Temmuz’u bilir misiniz peki ya 15 Nisan’ı hadi bunları bildiniz COVID-19 salgını yüzünden evlere kapandığımız günlerde dünyaya meteor çarpma tehlikesi atlattığımızı, ikinci Çernobil felaketinin eşiğine geldiğimizi veya dev eşek arılarının istilası ihtimaliyle burun buruna geldiğimizi bilir misiniz ?’’ diye konuştuğumda dinleyen gençlerin içinden ‘’Ziya, atma Ziya !’’ diye geçmesi emin olun işten bile değil veya beni Demans hastası zannedip kafa falan da yapabilirler, tüm bunlar mümkün tabii. Şakası bir yana biliyorsunuz bugünlerde evde canımız çok ama çok sıkılıyor, ben bu süreçte epey işle uğraşsam da bazen bunalmaktan kendimi alamayarak sıkıntıya düşüyorum. Ama şükürler olsun ki bu ırmağının akışını sevdiğim memlekette yaşıyorum, yaşıyorum ve inanır mısınız insan can sıkıntısını giderecek bir şey istemese de buluyor. Ana Haber bültenlerimiz skeçleri andırmayı başladı bana artık bazen diyorum ki acaba Levent Kırca ölmedi de ölmüş gibi yapıp haber kanallarıyla mı kafa yapıyor ? Çünkü inanın Olacak O Kadar skecinde olacak olayları televizyonlarda izliyoruz. Bilmiyorum abartıyor muyum ama cidden artık işler boyut aştı, kurgusu üzerinde iyi çalışılmış bir Reality Show’un ortasında gibi hissediyorum kendimi.

Kimsesizlerin kimi, mazlumların sesiyiz!

Bir gün 24 saattir ve insanların alışılagelmiş bir rutini vardır, örneğin insanlar sabah 8.00 gibi falan kalkıp kahvaltı ederler. Sonra spora düşkün olanlar sporunu yapar kimi daha enerjikler de sporu kahvaltının önüne alır. Efendim daha sonra yetişkinler iş güç peşine, gençler ve çocuklar da ilim irfan peşine düşerler. Daha sonra eve gelinir akşam 17.00 – 18.00 gibi akşam yemeği yenir, yemekten önce ya da sonra da alışveriş yapılır. Sonra bireyler eve getirdikleri sorumlulukları varsa onlarla alakadar olur; bunlar tamamlanınca televizyon izleyen izler, internette sörf yapan yapar, kitap okuyan kitap okur, müzik dinleyen müzik dinler. Bir sorun yoksa da insanlar aynı rutini enerjik şekilde tamamlayabilmek adına saat 22.00 – 23.00 gibi yataklarına ilişirler. Şimdi bu olağanüstü kafa karıştırıcı bilgileri neden sizinle paylaştım diye düşünüyorsanız şunu hemen hatırlayın, bu ülkede bir sokağa çıkma yasağı kararı alındı ve bu karar yasağın başlamasından 2 saat önce saat 22.00’da ilan edildi. Koskoca 24 saatin içinden hele ki bu bahsettiğim olağan rutinin yerini insanların boş zamanlarının dolup taştığı bir düzen almışken yasak ilan etmek için gece saat 22.00 seçildi. Tüm samimiyetimle söylüyorum muhalif genç olma sevdasını da geride bıraktım, etkileyici yazı kaleme alma arzumu da bir kenara attım. Hanımlar, beyler, gençler ve kendini hala genç hissedenler Allah aşkına biri bana bu yapılanın mantığını açıklayabilir mi ? Dünya sosyal izolasyon diye yıkılıyor, uzmanlar her günün her saatinde televizyonlarda mesafenin öneminden bahsediyor, Bilim Kuru

diye bir kurul oluşturuldu burada Türkiye’nin sağlık alanındaki kıymetli hocaları bulunuyor, bu hocalarla sürekli toplantı da yapılıyor herhalde bir sohbet dönüyordur diye tahmin ediyorum. Tüm bunlara rağmen, yasak açıklamasından 2-3 saat önce Sağlık Bakanı çıkıp vakur bir tavırla kamuoyunu bilgilendirmeye gayret ederken siz saat 22.00’da yasak ilan ediyorsunuz. Sizin tuzunuz kuru olabilir, yandaşların sırtı pek olabilir ama bu ülkede evladını doyurmak için halen evine ekmek götürmeye mecbur olan milyonlar var. İnsanlara 2 günlük sokağa çıkma yasağını öyle kafanıza esen saatte bildirme lüksüne sahip değilsiniz, 18 senede ülkeyi soktuğunuz ekonomik buhranda öyle hesapsız iş yapma şansına sahip değilsiniz. Herhangi bir lisenin öğrenci meclisi başkanı dahi böyle skandala bir karara imzasını atmazdı biliyor musunuz? Neyse farkımız şeklimiz, tüm dünya COVID-19’tan köşe bucak kaçarken biz verdiğimiz kararla virüse dünyanın başka yerinde kolay kolay bulamayacağı yaşama imkânını verdik. Ne çabuk unuttunuz, biz ne diyorduk ‘’Mazlumların sesi, kimsesizlerin kimi olacağız! ‘’ diyorduk. Bu sevimli gudubet COVID-19’u da tüm dünya eziyordu, eziliyordu ve COVID-19’un sesini kimse duymuyordu, kör kuyulara atılmıştı COVID-19! Ama Türkiye ona sahip çıktı ve yedi düvele mazlumların sesi olacağını bir kez daha gösterdi! Zorunuza gidiyorsa gitsin, efendim Allah yaratmadı mı bu virüsü? Biz her yaratılanı severiz, yaratandan ötürü! Biz kimsesizlerin kimi ve mazlumların sesiyiz! İktidarı bu kararlı duruşundan dolayı, biyolojik sınıflar arası keskin ayrımı ayaklar altına alışından dolayı ve tüm organizmaları sahiplenen kuşatıcılığından dolayı tebrik ediyorum.

 

İnfaz Yasası oylamasında iktidar da muhalefet de sınıfta kalmıştır

Tebriği muhatabına teslim ettikten sonra ikazla devam edelim o halde, biliyorsunuz Cumhur İttifakı’nın ülkenin ihtiyaçlarıyla pek de alakası olmayan ve oturup düşündüğünüzde beyninizin hata vereceği hamlelerinin ardı arkası kesilmiyor. Bir İnfaz Yasası meselesi aylardır gündemi işgal ediyor, üzücüdür ki bu yasa aynı Başkanlık sevdasında olduğu gibi bilimden, akıldan, prensiplerden, devletimizin çıkarlarından yoksun bir tavırla baştan savma olarak hazırlanmış. Anayasa uzmanlarının değerlendirmelerini takip ederseniz daha en başından yasanın bir af yasası niteliği dahi taşımadığını göreceksiniz. Bu İnfaz Yasası denilen esasında bir torba yasa ve devletin infaz geleneğine korkunç zararları var. İktidara hâkimler üzerindeki baskısını yasallaştırmadan tutun, iğrenç vukuatlara karışmış suç makinelerini topluma doluşturmaya kadar feci sonuçları var. Benim canımı en çok yakan, kadın hakları konusunda ve Türk kadınlarının hakları için mücadele etmeye söz vermiş bir genç olarak canımı en çok yakan da bu aftan kadınlara türlü işkenceleri reva görmüş kimi suçluların yaralanabilecek olması oldu. Bir anneyi ağlatmanın, bir kız çocuğunun hayallerini ondan söküp almanın, bir kadını hayatından koparmanın affı yoktur ve olamazdır ! Biz kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin azaltılmasına yönelik daha kapsayıcı adımlar atılmasını umut ediyorken kadınlara hayatını özgürce yaşama hakkını fazla gören canilere af yolu açılıyor. Evet, doğrudur meclis aritmetiği bugün Cumhur İttifakı’ndan yana ama size sormak isterim vicdanın aritmetiği olur mu? Gözyaşının azı çoğu olur mu? Yitip gitmiş hayatların hesabı ahı gitmiş vahı gitmiş 2-3 oylamayla kapatılır mı? Bu ulus emin olun bu İnfaz Yasası’nı ve bu rezaleti kendisine reva görenleri unutmayacaktır. Cumhur İttifakı tüm ikazlara rağmen bildiğini okudu ve sonunda başardı, eminim şu anda başardıkları için mutludurlar. İktidar vidası gevşemiş vaziyette kopuk uçurtma gibi gidiyor anladık onu peki ya muhalefete ne demeli? Türkiye’yi ve bu ulusun geleceğini etkileyecek bir yasanın oylaması yapılırken muhalefet partileri neredeydi bileniniz var mı? Tüm muhalefet partilerinden toplam 51 tane milletvekili bu oylamaya katılıp ‘’ret’’ oyu verme tenezzülünde bulundu. CHP’nin 139, HDP’nin 61, İYİ Parti’nin 37, TİP’in 2, Saadet’in 1 ve DEVA’nın 1 milletvekili var mecliste. Sayın Vekillerim, emin olun biz de gayet iyi biliyoruz burada 51 ret oyu ile 241 ret oyu arasında resmiyette fark olmayacağını ve sonucun değişmeyeceğini. Ama biz diyoruz ki bu ülkenin karanlıklarla kararlı bir mücadeleye ihtiyacı var; bu mücadeleyi yürütme misyonu üstlenmiş muhalefet partileri böylesine kritik bir oylamada mecliste yalnızca 51 tane ret oyu veriyor ve psikolojik üstünlüğü iktidara hediye ediyor. Sayın Vekillerim, o oylama yapılırken mecliste kapı gibi durmalıydınız, o oylamada eksiksiz bulunmalıydınız, sağlığı bozuk olduğu herkesçe bilinen Devlet Bahçeli’nin gelip oy kullandığı oylamada siz orada olmalıydınız! Bu ülkede COVID-19 kapma ihtimaline rağmen evladının karnını doyurmak zorunda olan insanlar saatlerce fabrikalarda, madenlerde çalışırken ve sağlık çalışanlarımız canını dişine takıp bu savaşın ön saflarında sıra tutarken Belediye Başkanları sahada hiç durmadan koştururken siz bu salgını bahane ederek bu hatayı gizleyemezsiniz, özür kabahatten büyük olur ! COVID-19’un insan ayırma yetisi mi var da biz mi bilmiyoruz ki Cumhur İttifakı orada 280 vekille bulunurken sizler sıralarınıza oturamıyorsunuz? Sayın Vekillerim yapmayınız, etmeyiniz siz bunu yaparsanız biz bu devleti kimlere emanet edeceğiz? Sizler böyle yaparsanız bu ulus kimin etrafında birleşecek ? Kemi kümü, bahanesi yok muhalefet partileri vatandaşlara özür borçludur zira İnfaz Yasası oylamasında, muhalefet partileri de sınıfta kalmıştır.

İnfaz Yasası meselesinde iktidar da muhalefet de çuvallamıştır.

Yan yana, kol kola, göz göze, el ele, diz dize birlikte çuvallamıştır.