Sanat ve Hikmet İş Başında

98

Atom ve partiküler; maddenin en küçük yapı taşlarıdır. Bir hâlden başka bir hâle dönüşürler. Zerre ve atom hareketlerinin binlerce hikmetleri, onlarda tecellî edecek sayısız güzellikleri vardır. Bunlardan beklenen bir fayda da şudur: Zerre ve atomları nurlandırmak, ışıklandırmaktır. Onların ahiret âlemlerindeki yapılarına lâyık zerre ve atomlar hâline gelmeleridir. Bunun için canlı ve anlamlı bir hâl almalarıdır.

     Sanki atomların; hayvanların / canlıların bedenlerini teşkil etmeleri, insan vücudunda yer almaları, hatta bitkilerin cisimlerini meydana getirmeleri, oralarda görevlendirilmeleri; onların oralarda terbiye olunmaları, oralarda bir öğrenci gibi ders görmeleri içindir. Böylece hayvanlar, canlılar, insanlar ve bitkiler; bünyelerinde yer alan atomlar için bir misafirhane, bir konukevidirler. Atomların içinde yer aldıkları varlıklar, canlı cansız maddeler; onlar için eğitim gördükleri birer okuldur. Talim ve terbiye gördükleri birer kışladır.

     Nitekim cansız atomlar onlara girerler. Âdeta oralara kaydolurlar. Nurlanıp ışıklanırlar. Sonraki sonsuz âlem için burada bir güzel hazırlanırlar. Eğitim görürler. Sanki talim ve eğitime nail olup erişirler. İncelik, güzellik ve letafet edinirler. Buralarda birer görevde bulunmakla Beka / Kalıcı âleme uygun bir durum alırlar. Bütün cüz ve parçalarıyla, canlı olan ahiret ülkesinin zerre ve atomları olmak için liyakat ve uygunluk kazanırlar.

     Atomların hareketleriyle şu amacın bulunması ne ile anlaşılır? Bu nasıl bilinir? Denirse, deriz ki: Önce, bütün sanat eserleri hükmünde olan varlıkların hepsinin, düzgün oluşlarıyla anlaşılır. Sanat eserleri yerinde olan tüm varlıkların, faydalı oluşlarıyla bilinir. Sanatlı bir şekilde yaratıcı olan Sanatkâr Allah’ın gözettiği gayelerin saptanmasıyla bu gerçek sezilir. Çünkü en küçük bir şeye, kapsamlı fayda ve gayeleri takan bir hikmet var.

     Bu hikmet; kâinatın sel gibi akışı içinde, en büyük faaliyet ve hareketlilik gösteren zerreleri başıboş bırakmaz. Hikmetli, gayeli nakışların ortaya çıkmasına vesile olan zerre ve atomların hareketlerini hikmetsiz ve amaçsız kılmaz. Hem en küçük yaratıkları görevlerinden ötürü ücretsiz, maaşsız, gelişmeden mahrum ve yoksun etmez. Böyle bir hikmet, bir hâkimiyet; sayıca en çok olan, asıl memurlarını, hizmetlilerini; elbette nursuz, ücretsiz duruma sokmaz.

     İkinci olarak: Her işi hikmetle ve sanatla yapan Allah; unsur ve elementleri harekete geçiriyor. Onlara görev veriyor. Böylece mükemmellik ücreti olarak, onları madenler derecesine yükseltiyor. Madenlere mahsus, onlara has tespih yapmalarını; yani hâl diliyle yaratıcılarını övmelerini onlara bildiriyor. Madenleri harekete geçiriyor. Onları görevlendiriyor. Bu suretle onlara bitkilere ait hayat mertebesinin makamını veriyor. Bitkileri rızık ediyor. Harekete geçiriyor. Görevlendiriyor. Böylece hayvanların güzellik derecelerini onlara ihsan ediyor, veriyor. Hayvanlardaki yani canlılardaki zerreleri görevlendiriyor. Rızık yoluyla insan hayatı derecesine çıkarıyor.

     İnsan vücudundaki zerreleri süze süze saflaştırıp arıtıyor. Bu şekilde onlara lütufta bulunmuş oluyor. Böylece onları dimağ, beyin ve kalbte yerleştiriyor. Onlara buralarda yer aldıkları gibi en ince, en zarif ve en hoş yerlerde makamlar veriyor. İşte sanat ve hikmetle yaratıcı olan Allahın bütün bunları yapmasından bilinir ki, atomların hareketleri anlamsız değil. Şüphesiz kendilerine göre bir çeşit mükemmelliğe doğru koşturuluyorlar.

     Üçüncü olarak: Canlı cisimlerin atomları içinde bazı zerreler, parçacıklar vardır. Çekirdek ve tohumdaki gibi, bu bir kısım parçacıklar manevî bir nura, ışığa, bir güzelliğe, bir üstün özelliğe kavuşturulmuşlardır. Bu öyle bir mazhariyet, nailiyet ve eriştirilmişliktir ki; bu diğer zerrelere ve meselâ o koca ağaca bir ruh, bir sultan hükmüne geçer. Büyük bir ağacın bütün zerreleri içinde bir kısım zerreler böyle bir mertebe ve dereceye çıkarlar. Bu çıkışları, bu yükselişleri ancak o ağacın hayat tabakalarında çok devirler ve ince vazifeler görmeleriyle olur. Bu oluşları da gösteriyor ki, sanat ve hikmetle yaratan Allah’ın emriyle, yaratılış görevi içinde olan atomların, çeşitli hareketlerine göre, onlarda ilahî isimler tecelli etmiş ve görünmüş oluyor. İşte bu da gösteriyor ki, zerre ve atomlar; ilahî isimlerin hesabına, onlar adına ve ilahî isimlerin şerefine olarak, birer manevî letafet, birer manevî güzellik hâlini alıyorlar. Birer manevî nur hâline dönüşüyorlar. Birer makam sahibi oluyorlar. Birer manevî ders almış bulunuyorlar.

Önceki İçerik“Post-Modern” Büyü de Bozuldu
Sonraki İçerikSevenler Öldüğünde, Yüreklerindeki Sevda Nereye Gider?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.