Bir bilim kurgu romanının içinde yaşıyor gibiyiz. Covid-19 adı verilen bir virüs türü bütün dünyalıların hayatını değiştirdi. Oysaki bu elle tutulur, gözle görülür olmayan yaratıkla ilgili pek bir şey bilmiyoruz.
Virüsün etkisine dair duyduklarımız da hep belli kaynaklardan çıkan bilgilerin yayılmasıyla bize ulaşıyor. İnsanlar bu bilgilerin bir kısmına güvenip inanırken, bazılarını güvenilir bulmadığı için inanmıyor.
Koronavirüs (Covid-19) salgınının gerçek olduğunu ve çok ciddi sonuçları olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Salgının sadece sağlık sorunları, kitlesel ölümler yanında ekonomik etkilerinin de ölümcül olabileceği anlaşılıyor.
Ben günlerdir medyada her yönüyle tartışılan bu konuları değil, başka bir hususu düşünmeden duramıyorum.
Hastalık salgını, biyolojik saldırı ve başka konularda kamu otoritelerinin manipülasyon yapması halinde ne gibi sonuçları olabileceğini düşündükçe aklıma “Başkanın Adamları” isimli 1997 yapımı film geliyor.
*****************************
Sanal Bir Dünya Yaratmak
Robert de Niro ile Dustin Hoffman’ın başrollerini oynadığı, Başkanın Adamları (orijinal adı “Wag The Dog”) filmi yönetimlerin halkı manipüle etme gücünün nerelere varacağını göstermeye çalışır.
Bu film devleti yönetenlerin bir gerçeği gizleme veya yapay bir gerçeklik yaratma isteği ile kitlelerin duygu ve düşüncelerini etkileyebileceğini, davranışlarını yönlendirebileceğini, bunun için sanal bir dünya yaratabileceğini anlatır.
Filmin konusu şöyle: ABD Başkanlık seçimlerine 11 gün kala, bir kız Başkanın kendisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasında bulunur. Panik içindeki Başkan yakın adamlarından sorunun çözümünü ister.
Çünkü onlara göre, “devlet birilerine yıllarca büyük paralar öder ve bunun sonucunda gerektiğinde o kişiler devleti ve devlet büyüklerini içlerinde bulunduğu darboğazdan kurtarırlardı.”
“Siyaset oyunları sahneye koymayı da, skandalı, gafı örtmeyi de bilen” bu profesyonel ekipten bir danışmanın çözüm teklifi kabul edilir.
Kamuoyunun ilgisini skandaldan uzak tutmak için “kurgusal bir savaş” çıkarmaya karar verirler. Bunun için Hollywood’un ünlü yapımcılarından biriyle ve işinde profesyonel olan kişilerle anlaşarak bir kurgu üzerinden algı yönetimi işine girişirler.
ABD kamuoyunun pek tanımadığı Arnavutluk ile ilgili özel hazırlanmış senaryolara göre kısa haber filmleri çevrilir. Kamuoyu Arnavutluk’un “zalim ve düşman yönetimi” tarafından bir ABD askerinin esir edildiğine inandırılır. Özel hazırlanan resimler, haber filmleri, müzikler, siyasi tartışmalar vd medya teknikleriyle savaş psikolojisine sokulan kamuoyunun milliyetçi duyguları kabartılır.
Herkesin ülkenin bir savaşın eşiğinde olduğuna inanması ve bu ortamda mevcut yönetimin değişmesinin doğru olmayacağı şeklinde düşünmesi sağlanır.
Son olarak da sözde esir asker için sanal bir kurtarma operasyonu ile ABD halkının gönlü kazanılır.
*****************************
Çağdaş Yöntemler
“Başkanın Adamları” filmindeki gibi dünyayı veya bir devleti yönetenlerin tek taraflı bilgilendirme ile halkı manipüle etmesi günümüzde de mümkün müdür?
Bu filmin hala tazeliğini koruyor olması, devleti yönetenlerin kişisel hırs ve istekleri doğrultusunda kitleleri yanıltabilmesini ve bunun halkın kaderi üzerindeki etkilerini gösteriyor olmasındandır.
“Bu durum bilgi edinme kaynakları çok çeşitlendiği için günümüzde geçerli olamaz” diye düşünebilirsiniz. Ama kitlesel iletişim araçlarının çoğunu yönlendirme imkânına sahip uluslar arası güçler veya bir devleti yönetenler varsa belli alanlarda halen geçerli olabilir.
“Koronavirüs Salgını sanal bir gerçekliktir” diyebilecek durumda değilim. Böyle bir konuda bütün ülkeleri içine alan bir operasyon yapılması çok zordur ama imkânsız da değildir.
Dünyayı yönetenler veya bir Devlet Başkanı hâkim olduğu medya gücü ile halka neyi sunarsa halk onunla yetinmek durumda ise Başkanın Adamlarının toplumu ikna edemeyeceği çok az sanal gerçeklik vardır.
Hatırlayalım, ABD’nin Irak’a müdahale için kullandığı “Saddam’ın nükleer silahları var” iddiasının böyle bir manipülasyon olduğu açığa çıkmıştı. Yine ABD’nin kendi yarattığı IŞİD ile savaşmak bahanesiyle Suriye’ye yerleşmesi de böyle bir operasyondur.
Kuş gribi vakası, Oktar Babuna’nın topladığı kan örneklerinin ABD’ye gönderilmesi ve Türk halkının genetiğini çözme çalışmalarında kullanılması gibi vakaların böyle operasyonlardan olma ihtimali büyüktür.
Yerel bazda Gezi Olayında kullanılan “cami içinde bira içtiler, başörtülü bacımın üstüne deri giysili insanlar işediler” gibi iddiaları da böyle bir manipülasyon çabası sayanlar var.
CHP Genel Başkanının, iktidarın 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında kullandığı bazı argümanlar ve yaptıklarını eleştirirken kullandığı, “16 Temmuz’da sivil darbe gerçekleştirildi” iddiası da böyle bir bakış açısının eseri olsa gerektir.
Koronavirüs Salgınını değerlendirirken, Çin Dışişleri Bakanlığının, “virüsü Vuhan’a Amerikan askerleri taşıdı” iddiasını ve salgının bir “biyolojik saldırı” olma ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.
SON SÖZ: Evhama gerek yok ama şüpheci olmakta fayda var.