A l i Ş î r N e v â î Hayatı, Sanatı Eserleri

90

Ali Şir Nevâî (1441-1501) Orhun abideleri ile kemâle eren, Kutadgu Bilig ve Divan Lugati’t-Türk ile gelişen Türkçeyi, yüksek bir sanat dili hâlinde işlemeye çalışan, bu görüşü savunan, Doğu Türk Çağatay edebiyatının en büyük şairi ve edibidir.  Türk diline değer kazandıran üstün bir bilgin ve devlet adamıdır. Emir Timur’un torunu Herat hükümdarı; ilim, sanat ve edebiyat dostu Hüseyin Baykara’nın çocukluk ve mektep arkadaşı idi. Hükümdarın merkezden ayrıldığı dönemlerde devletin idaresini üstlendi. Her yönüyle mükemmel bir insandı. Ailesi çok zengindi. Devletten hiç maaş almadığı gibi devlete yardım da etti. Ali Şîr Nevâî topluma ve insanlığa hizmet etmekten büyük bahtiyarlık duyardı. Bu düşünceden hareketle çeşitli vakıflar kurdu. Edebiyat ve sanatla daha yakından alakadar olabilmek için devlet görevinden ayrıldıktan sonra, 500 yıl sonra bile değerini kaybetmeyen eserler telif etti. Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse’si ile Türk edebiyatının ilk hamse yazarı Ali Şîr Nevâî’nin divanlarından hariç 18 ayrı eseri daha vardır. (Hamse: 5 adet Mesnevîyi içine alan eserdir.)

O’nun hepsi doruklarda yer alan eserlerinin bercestesi olan ‘Muhâkemet-ül-Lugateyn’ isimli eseri hacim bakımından küçük olmakla birlikte, muhtevasının değeri ile deryalar kadar engin ve derindir. Kitabın adı: ‘İki dilin yargılanması, karşılaştırılması, muhakeme edilmesi’ m^$anasında bir terkiptir.  demektir. Türkçenin Çağatayca şivesi ile yazılmıştır. Nevâî bu eserinde edebî dil olarak Çağatayca’nın Farsçaya nazaran üstün olduğunu ispat etmiştir. O dönemde ‘batı dillerinin esamisi okunmadığından İngilizceden bahis yoktur. Fakat eseri inceleyenler, Türkçe ile ilim yapılamayacağını iddia edenlere verilecek cevapları, Ali Şîr Nevâî’nin bu eserinde bulabilirler.  

Edebiyat Öğretmeni Sâmi Bülbül, 13 X 21 santim ölçülerindeki 336 sayfalık eserinde Ali Şîr Nevâî’yi; Hayatı, San’atı ve Şahsiyeti ile ve derinlemesine incelemek suretiyle büyük bir hizmet gerçekleştiriyor.

Eserde ele alınan bahis başlıkları şöylece sıralanabilir:

*Çağatay Edebiyatı, *Ali Şîr Nevâî’nin Hayat Hikâyesi, Ali Şîr Nevâî’nin Yaşadığı Yer ve Çağ   , *Yetiştiği Sanat ve Edebiyat Çevresi      , *Ali Şîr Nevâî’nin Dil Bilinci, *Türkçeciliği ve Muhâkemetü’l Lugateyn, *Nevâî’nin Eserleri, *Ali Şîr Nevâî’den Tezkireler, *Hal Tercümeleri, Hatıralar, *Dil ve Edebiyat Eserleri, *Dinî Eserleri, *Târihî Eserleri, *Belge Niteliğindeki Eserleri       , *Eserlerinden Metin Örnekleri, *Şiirlerinde Söz Sanatları, *Çağatay Türkçesinin Dil Özellikleri, *Nevâî’nin Osmanlı Sahası Şâirlerine Etkileri, *Çağatay Türkçesini Öğreten Sözlükler

Denilebilir ki Sâmi Bülbül’ün eseri, tıpkı Nevâî’nin ‘Muhâkemet-ül-Lugateyn’i gibi, muhtevâsı hacmini kat be kat aşan bir kitaptır.

Bu ülkelerde kahraman olursun, bu millet içinde sahip-kıran olursun diyen 15. yüzyıl Türkistan coğrafyasındaki yazılı edebiyatımızın kahramanı Türkçenin sahipkıranı (söz ve mânâlar sultânı) Ali Şîr Nevâî’nin şiirleri edebî söz ve ses sanatları bakımından çok zengindir. Bunu sağlayan Nevâî’nin dili dikkatle işlemesi; Türk milletinin söylemek istediklerini belli bir usule göre söyleyerek sözün daha iyi anlaşılmasını istemesi, sözü gediğine koymaya çalışması, ahenkli söyleyişi yeğ tutması, Türkçenin ezgili bir dil olması ve en önemlisi Türkçemizin tabîi yapısıdır. Nevâî, devrinin ağız ve şivelerine hâkim olduğu gibi çadırdaki Türk’ün Türkçesinden saraydaki Türk’ün Türkçesine kadar her kesimin diline hâkimdir. Hatta Türkçenin o döneme kadar oluşmuş yazılı kaynaklarına vâkıf olan Nevâî, Türkçedeki bütün söyleyiş inceliklerine yüksek zekâsını da katarak dilimizi işlemiş; hitap ettiği kesimlere göre kimi zaman ağır kimi zaman sâde bir dille ama her zaman akıcı bir üslupla yazmıştır.

Nevâi, söz sanatlarını çok ustalıklı kullanmıştır. O’nun şiirlerini okuyanlar, sanatkârın herhangi bir mecaz, tenâsüp veya istiâre yapmak için asla zaman harcamadığını, yapmacıklığa düşmediğini ve Nevâî’nin böyle hünerli bir ifâdeyi sözün Eserden tadımlık bir bölüm:

tabîi akışı içerisinde söyleyiverdiğini, okuduklarından da zevk alarak anlarlar.

Nevâî’nin şiirleri sehl-i mümteni* örnekleriyle doludur. Aruz, kafiye, redif ve ses tekrarlarını dengeli bir şekilde kullanan şâirin şiirleri ahenklidir; sözden çok mûsıkîye yakındır. Nevâî’nin şiirlerinde son derece güçlü bir ses vardır. O’nu bu anlamda farklı ve yaratıcı kılan çok değişik ve özgün redifler bulabilmesidir. Nevâî, Türkçenin sesine uygun aruz kalıplarını da kolayca kullanmıştır.

Sâmi Bülbül, Nevâî’nin şiirlerinde faydalandığı söz sanatlarını; ‘Teşbih / benzetme’, ‘Tenâsüp sanatı / Uygunluk sanatı’*, ‘Telmih / hatırlatma sanatı’, istihfam sanatı / şüpheye düşürme sanatı’, ‘Hüsn-i talil sanatı / Güzel sebep bulma sanatı’*: Herhangi bir olayı gerçek sebebinin dışında daha güzel ve hayâlî bir sebebe bağlayarak açıklama sanatı’dır. ‘Ses sanatı / bir kökten türemiş kelimelerin bir cümle veya beyitte kullanılması sanatı.’ ‘İştikak sanatı / Türetme): Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır. Örnek: Dünyada sevilmiş ve seven nâfile bekler. Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Ali Şîr Nevâî / Hayatı, Sanatı Eserleri isimli kitap, Türk edebiyatının inceliklerine, san’atına, zarâfetine ve derinliklerine doyumsuz hazlarla dolu seyâhat  etmek isteyenlerin başucu kitabı mesâbesindedir.                                                                                                      

*Sehl-i mümteni:  Söylenmesi kolay görülen fakat benzeri yapılmak istendiğinde güçlüğü ortaya çıkan söz. Bu tür sözler sâdedir fakat ve derin mânâları vardır. Örnekler: 1-Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm  (Yunus Emre), 2-Belâ dildendir ol dildâr elinden dâdımız yoktur. (Gönüldendir şikâyet kimseden feryâdımız yoktur.                                                                                                                                              *Tenâsüp sanatı / Uygunluk sanatı: Mânâ itibariyle birbiriyle bağlantılı kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır. Zıt mânâlı kelimelerin bir arada kullanılması tenasüp değildir. Dîvân şâirleri, tenâsüp sanatında, türlü ilim terimlerini, mitoloji, târih ve mesnevi kahramanlarını, hayvan, bitki ve çiçek adlarını bol bol kullanmışlardır. Şiirimizin vazgeçilmez sanatlarındandır.                                                                                                                                                                           *Hüsn-i talil sanatı / Güzel sebep bulma sanatı’: Herhangi bir olayı gerçek sebebinin dışında daha güzel ve hayalİ bir sebebe bağlayarak açıklama sanatıdır. 

 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI:

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr  www.bilgeoguz.com.tr

 

SÂMİ BÜLBÜL:

     1 Nisan 1965 tarihinde Burdur ili Bucak ilçesi Karacaören köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Bucak İmam Hatip Lisesinde, fakülteyi Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi Edebiyat Öğretmenliği Bölümünde okudu. Lisans bitirme tezini Bağdatlı Ruhi Divanından bir bölümü inceleyerek yaptı. 1987 senesinde mezun oldu, aynı yıl yapılan yeterlilik ve yarışma imtihanı sonucunda Afyonkarahisar’da öğretmenliğe başladı. Sonrasında tâyin edildiği Çorum Osmancık Lisesinde görev yaparken askerliğe çağrıldı ve askerliğini yedek subay öğretmen olarak tamamladı.

     1994 senesinden beri Burdur’da çeşitli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yapan Sami Bülbül, evli ve üç çocuk babasıdır.

     Lise yıllarından beri memleket meselelerine kafa yoran, ‘Biraz okur-yazarımdır.’ diyen yazarımız gençlik liderliği, sivil kuruluşlarında yöneticilik, il temsilciliği ve başkanlık görevleri üstlendi.

     Basılmış ‘Ah’ ve ‘Felâh’ isimli iki şiir kitabı bulunan, şiir yazmaya devam eden şair ve yazarımızın sanat, edebiyat ve meslek dergilerinde; bâzı gazetelerde yönetim, eğitim, toplum ve sanat konularında yazıları yayınlandı. ‘Özgürlük Bar’ isimli bir kısa oyun ile ‘Kimliğimiz Türkçe’, ‘Esenlik Eğitimi’, ‘Yazıcıklar’ ve ‘Türkiye Konuşuyor’ isimli çalışmalarına devam ediyor.

     Sâmi Bülbül: ‘İstanbul’dan Kazan’a, Kaşgar’a Türkçenin bir alfabesi olmalı; bütün Türk yurtlarında Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Ali Şîr Nevâî ve Fuzulî ortak ders olarak okutulmalı.’ diyor.

Özenli bir araştırma çalışması olan Ali Şîr Nevâî incelemesiyle karşımıza çıkan yazarımız, Türk dünyasının kutup yıldızlarından birini işâret ediyor.

 

 

KUŞBAKIŞI

Kılıcın Efendileri: SAMURAY

Târihçi Erdal Küçükyalçın Osmanlı-Japon münâsebetleri hakkındaki çalışmaları ve konferanslarıyla tanınan bir isimdir. Her türlü târih okuyucusunun alâka ile okuyacağı 13,5 X 21 santim ölçülerinde, Ekim 2019’da yayınlanan 272 sayfalıkKılıcın Efendileri Samuray’ isimli eser, bu seriden hazırlanacak kitapların birincisidir. Yazarın eserinde Japon târihini şekillendiren savaşçı sınıf samuraylar ön plânda görülüyor. Giyimleri-kuşamları, hayat tarzları ve hayat felsefeleriyle insanlarımız tarafından merak edilen samuraylar gerçekten alaka çekicidir. Kitap, samurayların kuruluş felsefesini, inançlarını ve kendi toplumları içerisindeki durumlarını inceliyor.

TİMAŞ YAYINLARI:

Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00

e-posta: timas@timas.com.tr /  www.timas.com.tr

 

 

BAY ATAÇ GOCUNMASIN HİÇ

Türk Edebiyatında Unutulmayan Kavgalar

Emin Karaca 13,6 x 21 santim ölçülerindeki 376 sayfalık eserinde Türk edebiyat târihinde 1950’den günümüze kadar yaşanan kavgalardan bir demet sunuyor. 

Aralık 2019’da yayınlanan eserde; Fethi Naci – Vedat Günyol, Nurullah Ataç – Yaşar Nâbi Nâyır, Peyâmi Safâ Mehmet Fuat, Tahsin Yücel – Kemal Tahir, Vedat Türkali – Enis Batur… ve diğer ikililerin kavgaları yer alıyor.  

DOĞAN KİTAP:

19 Mayıs Caddesi Nu: 1, Golden Plaza Nu:1 Kat:10 Şişli 34360 İstanbul. Telefon: 0.212-373 77 00

Belgegeçer: 0.212-355 83 16  www.dogankitap.com.tr  e-posta: satis@dogankitap.com.tr 

 

 

OSMANLI SARAY DÜĞÜNLERİ VE ŞENLİKLERİ

Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından hazırlanan eser, 16 X 23 santim ölçülerinde, her biri 400-800 civarında sayfadan oluşan 8 ciltlik bir külliyattır.

800 sayfalık birinci ciltte, Manzum Surnâmeler bulunmaktadır.

Osmanlı saray düğünleri ve şenliklerini anlatan, Osmanlı devrinde yazılmış eserlere ‘Surnâme’ adı verilmektedir. Sûrnâmeler; şehzâdelerin sünnet düğünlerini, padişah kızlarının veya kız kardeşlerinin evlenme merâsimlerini, padişah çocuklarının doğumları vesilesiyle yapılan şenlikleri teferruatlı bir biçimde anlatan eserlerdir.

Külliyatın Birinci cildinde; Âlî, Nâbî, Rif’at, Es’ad, Hızır ve Tahsîn sûrnâmeleri vardır. 6 ayrı kitabın metinleri verilmiş ve bu orijinal metinlere dayanılarak yapılan incelemeler eklenmiştir. Her sûrnâmenin sonuna bir indeks bulunmaktadır. 

640 sayfalık ikinci cilt; ‘İntizâmî Surnâmesi’dir. ‘Surnâme-i Hümâyûn’ olarak da anılmaktadır. Sultan Üçüncü Murad Han’ın şehzâdesi Mehmed (Sultan Üçüncü Mehmed) için 1582 yılında yaptırdığı, Osmanlı târihinin gelmiş geçmiş en muhteşem sünnet düğünü, bu eserde mensur olarak anlatılmaktadır.

16. asrın pek bilinmeyen şâirlerinden İntizâmî tarafından kaleme alınan eser; târih, edebiyat, edebiyat târihi, folklor, sosyoloji, iktisat, devlet yönetimi, gelenek ve görenekler, Osmanlı kültür hayatı vs. açısından çok zengin bir kaynak durumundadır. Bu eserde, İntizâmî Surnâmesi’nin bilinen dört nüshasına ve bu konuda yazılan diğer muhtelif eserlere dayanılarak bu muhteşem sünnet düğününün geniş bir incelemesi yapılmıştır. Daha sonra ise eserin en mühim nüshaları olan Topkapı Sarayı ve Süleymaniye Kütüphanesi nüshalarının transkripsiyonlu metinleri verilmiştir.

Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri serisinin üçüncü kitabı olan ‘Vehbî Surnâmesi’nde, Sultan Üçüncü Ahmed’in şehzadeleri Süleyman, Mustafa, Mehmed ve Bâyezid için 1720 yılında yapılan ve 15 gün devam eden sünnet düğününü konu edinmektedir.

Seyyid Hüseyin Vehbî tarafından mensur olarak kaleme alınan eserin, diğer surnâmeler arasında hususî bir yeri ve emsallerinden ayrı bir önemi vardır. Bu eser, o devirdeki kıyafetler, muhteşem gösteriler, esnaf alayları, verilen hediyeler açısından olduğu kadar günümüze en fazla nüshası kalan surnâme olması bakımından da mühimdir. Ayrıca Lâle Devri’nin bu muazzam düğünle başladığı da söylenmektedir. Eserin önce geniş bir incelemesi yapılmış, daha sonra bilinen en eski nüshası olan İstanbul Üniversitesi’ndeki nüshanın transkripsiyonlu metni verilmiştir.

Sarayburnu kitaplığı tarafından hazırlanan serinin dördüncüsü asıl seride ise 4. ve 5. ciltlerdir.

Önceki İçerikGereğini Yapın Ziya Hocam!
Sonraki İçerikİktidarlar ve Medya
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.