Aslında İYİ Parti GİK seçimi hakkında hiçbir şey yazmayı düşünmüyordum. Çünkü her ne kadar geçtiğimiz yılbaşından hemen sonra üyeliğinden istifa etmiş de olsam hala devam eden duygusal bağlarımdan dolayı İYİ Parti hakkında “ulu orta” olumsuz yorumlar yazmak istemiyorum. Ancak, GİK seçimlerinde adeta bir demokrasi rüzgârı estiği yönünde bir hava estirildiği için bu yazıyı yazmak boynumun borcu oldu. Amacım İYİ Parti’yi eleştirmek değil, sadece gerçek demokrasinin ne olduğunu ve gerçek anlamda demokrasi rüzgârının esmesi için neler yapılması gerektiğini anlatmaktan ibarettir. Eleştirilerim ve çözüm önerilerim İYİ Parti’nin şahsında Türkiye’de faaliyet gösteren bütün siyasi partilere yöneliktir.
Siyasi Parti Üyeleri Ne İşe Yarar?
Evvela, delege sisteminin olduğu yerde demokrasi rüzgârı esemez. Siyasi partilerin her şeyden önce üyelerinin sadece bir sayısal çoğunluk olmadıklarını ve parti yönetiminde söz hakları bulunduğunu, bu söz hakkını da genel merkez yönetimini belirleyen seçimlerde oy kullanarak yerine getirebileceklerini kabul etmeleri lazım.
İngiltere’de Boris Johnson’un Muhafazakâr Parti’nin genel başkanlığına seçildiği olağan üstü genel kurulda 160 bin “ÜYE” oy kullandı. Dikkat edin “DELEGE” değil, “ÜYE”!!
Üye kayıt kampanyası yapan siyasi partilerin kulakları çınlasın. Sadece “çarşaf listeyle” demokrat olunmuyor. Demokrasi bambaşka bir şey.
Türkiye’de faaliyet gösteren bütün siyasi partiler, üyelerini sadece sayısal çoğunluktan ibaret görürler. Siyasi parti üyelerinin, parti üst yönetimlerini hatta üst yönetimleri bir kenara bırakın partilerinin il yönetimlerini seçmede bile söz hakları yoktur.
Siyasi parti üyelerinin genel seçimlerde kendi partilerinin milletvekili adaylarını belirleme gibi bir “lüksleri” asla yoktur. Aynı şekilde yerel seçimlerde de belediye başkan ve belediye meclis üyesi adaylarını belirleme gibi bir “lüksleri” de yoktur! Durum böyle olunca siyasi parti üyesi ile herhangi bir siyasi partiye üye olmayan herhangi bir seçmen arasında hiçbir fark kalmamaktadır.
Hâlbuki İYİ Parti’nin tüzüğünde ön seçimlere yer verilmiş ve gerek genel gerekse yerel seçimlerde ön seçim yapılacağı yani parti üyelerine kendi adaylarını belirleme hakkı tanınacağı ifade edilmiştir. Ancak bu önseçim meselesi şimdiye kadar gerçekleştirilen seçimlerde uygulanmadığı gibi “temayül yoklamasına” bile başvurulmamıştır.
O zaman ister istemez şu soruyu soruyoruz. Bu siyasi parti üyeliği ne işe yarar?
GİK Adayı Olmak İçin Neden Belli Sayıda Delegenin İmzasını Almak Gerekiyor?
İYİ Parti GİK seçimlerinde göze çarpan diğer antidemokratik uygulama ise GİK adayı olabilmek için ya delege olmanız gerekiyor ya da delege değilseniz belli sayıda delegenin imza vererek sizi aday göstermesi gerekiyor. Parti üyelerinin GİK adaylığının bu şekilde zorlaştırılması demokratik asla demokratik uygulama değil. Dolayısıyla daha aday belirleme aşamasında bile demokrasinin en ufak bir esintisi görünmüyor.
Katranı ezsek de olmuyor şeker…
İYİ Parti GİK toplantısından önce delegelerin cep telefonlarına “110’uncu sıra ile 150’nci sıra arasındaki adaylar için oy kullanılması” yönünde mesaj gittiği ve yine oy pusulasında adayların sıralamasının da buna göre yapıldığı görünüyor. Bu şekilde bir sıralama yapılması ve delegenin belli bir sıra grubu içerisindeki adaylara oy vermeleri yönünde telkin edilmeleri de çarşaf liste sisteminin fiilen uygulanmaması, tam tersine fiilen blok listenin oylanması sonuçlarını doğurduğundan demokratik teamüllere aykırı bir durum meydana gelmiştir.
Sonuç olarak İYİ Parti GİK seçimlerine bırakın demokrasi rüzgârını, demokrasinin hafif bir esintisi bile uğramamıştır. Ne diyebiliriz ki, katranı ezsek de olmuyor şeker…