Osmanlı bir cihat devletiydi.
O zamanın gereği olan dış düşmanlara karşı, harice, hariçten gelecek
Ve gelebilecek tehlikelere karşı fiilen,
Eylemli olarak cihat etmiş yani savaşlarda bulunmuştur.
Bu uğurda kan dökmüş, can vermişti.
Şehit düşmüş, gazi olmuştu.
Düşmanın zarar ve tehlikesini savmak için,
Çok zaman düşmandan önce davranmış.
Düşmanın vatan harimi ismetine girmesine fırsat vermemiştir.
Çünkü savaşın espri ve ruhu buydu.
Savaş, nefsi müdafaa ve savunmanın ta kendisiydi.
Üstelik savaş hileydi. Baskın basanındı.
Vatan savunması; zaman olur, baskını gerektirir.
Zaman olur, hücum ve taarruzu icap ettirirdi.
Osmanlı hep tetikte kalmış.
Düşmanlara aradıkları fırsatı vermemek için
Elinden geleni yapmıştır.
Gerçi son zamanlarda, durumlar yazık ki, ters dönmüş.
Osmanlı Devleti güç durumlar yaşamış.
Düşmanla vatan topraklarında boğuşmak zorunda kalmıştır.
Bu ayrı bir mes’ele, ayrı bir konudur.
Osmanlı, zaman zaman küçük cihat denen, düşmanla savaşı yerine getirirken; asıl savaşı,
Yani büyük cihadı; fert ve birey olarak, millet olarak, devlet olarak hep yapmış.
Yapmaya çalışmış. Asıl savaş, asıl harp olan büyük cihadı, hiç ihmal etmemiştir.
Osmanlı toplumu, yedisinden yetmişine kadar bu topyekûn, yurt içi savaşından
Yani büyük cihadından hiç geri kalmamıştır.
Çünkü bu topyekûn savaş; hayatın her deminde, her ânında vardı.
Bu kapsamlı cihat, hayat ve yaşayışın her alanını içine alıyordu.
İşte Osmanlı toplumunun, bugün artık tarih olmuş;
Bizlere emanet kalmış eserlerinde,
Hep bu büyük cihadın izleri ve eserleri vardır.
Bu eserler, bu kalıntılar, bu ecdat, bu ata yâdigârları,
Bizleri de bu büyük cihada teşvik edip, özendirmekte.
Bu büyük çağrıya kulak vermeye çağırmaktadır.
İşte bugün de biz Osmanlı torunlarından istenen ve beklenen budur.
Ecdâdımıza, atalarımıza, geçmişimize
/ Mâzimize sahip çıkmak.
Onların yanlışlarından ibret alıp,
Aynı hatâlara düşmemeye dikkat etmek.
Güzel, doğru ve iyi vasıf ve nitelikleriyle de bezenmek.
Çünkü Osmanlı Devleti’nin sarıldığı cihat,
Kur’anı Kerîmin Hac sûresi 78. ayetinde belirtilen cihattır ve şöyle ifade edilir:
“Allah yolunda hakkıyla cihat ediniz.”
Bu hakikat şöyle de dile getirilmiştir:
“Biz öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişiz ki;
Güneşten daha parlak. Cennet gibi güzel…
Ve saadeti ebediye / sonsuz saadet ve mutluluk gibi şirindir / tatlıdır.”