Serdengeçti… Geldi Geçti

59

Muharrir, edip ve hatip Yavuz Bülent Bakiler, kitabı hakkında şunları yazıyor:

1955-1960 yılları arasında sabahtan öğlene kadar fakülteye gidiyor, öğleden sonraları hemen hemen her gün vaktimi Serdengeçti yazıhanesinde geçiriyordum. Oraya, çok çeşitli kişiler geliyordu. Bazen hiç bilmediğim, duymadığım, okumadığım konular konuşuluyor, tartışılıyordu. Osman Yüksel de çok nüktedan bir kimse idi. Nükteler, onda bir Akdeniz bereketiyle sıradaydı. Anlattıklarını yazıyordum. Doğrusu bu kitapta okuyacaklarınız ondan dinlediklerimdir.

Osman Yüksel, Türkçü-Turancı düşünceler içinde yaşayan bir kimse idi. Şiddetli ölçüler içinde bir antikomünistti.

Mücadeleci bir mizaca sahip olduğu için Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin son sınıfında okurken fakülteden kovulmuş, sıkıyönetim mahkemesine verilmiş, tabutluklarda büyük çileler çekmişti.

Bütün suçu, komünizme karşı olmak, Anafartalar’daki Adliye binası önünden Ulus Meydanı’na kadar komünizmi tel’in eden cümleler atarak yürümek, sonra Ulus Meydanı’nda İstiklal Marşımızı söyleyerek dağılan fakülteli arkadaşlarıyla birlikte olmaktı.

Yavuz Bülent Bakiler, lise tahsilini Sivas’ta tamamladıktan sonra Hukuk Fakültesi’nde okumak üzere babası tarafından Ankara’ya uğurlanırken ‘Ankara’da fakülteye kaydını yaptırdıktan sonra ilk işin Osman Yüksel’i bulmak olmalı. Sonra da Türk Ocağı’na gidip kendine çevre edinmelisin.’ Tembihatı ile yola çıkmıştı.

Tam bir Müslüman-Türk edebiyle yetişen Bakiler söylenilenleri aynen yaptı. Hukuk Fakültesi’nde meslekî eğitimine devam ederken, Serdengeçti’nin nezdinde hayat eğitimi de başladı. Serdengeçti’nin; evi, işyeri, dergi idarehanesi, misafir kabul mekânı olan; hacmi küçük, fonksiyonu; gönülleri ve zihinleri, cihanı ve ummanları dolduracak kadar muazzam ölçülerdeki dergâhı adeta bir akademi gibiydi. Yavuz Bülent Bakiler’in; babasının söyledikleriyle ve okuttuğu makalelerle teşekkül eden fikir dünyası, dünya görüşü, meselelere bakış açısı o akademide ve Türk Ocakları Genel Merkezi ile aynı binada faaliyet gösteren Türk Ocakları Ankara Şubesi’nde gelişti ve kökleşti. Fıtratından ve aile çevresinden gelen hususiyetlerini kaybetmeden… Çünkü Bakiler, ‘mücadeleci‘ olmakla, ‘kavgacı‘ olmak arasındaki sınırları, Sivas’ta iken kalın hatlarla çizmişti. Ankara’da fikir hamûlesini tamamladığı çevredeki bazı insanların, kılık kıyafetlerinden, rahat hareketlerinden hiç etkilenmedi. Saygılı, ölçülü, düzgün görünümlü ve saygı telkin eden, samimi olmakla birlikte belli belirsiz mesafe koyan davranışları hep aynı kaldı. Elbette sövene dilsiz hakaret edene sessiz, vurana elsiz değildi. Fakat hiçbir zaman dilini, sesini ve elini, muhataplarının seviyesinde kullanmak mecburiyetinde kalmadı. O, muhatapları üzerinde müessir olmak için bağırıp çağırmaya lüzum olmadığını Tevfik İleri’den öğrenmişti.

***

Yakın Plan Yayınları’nın 181. kitabı olarak yayınlanan 13,5 X 21 santim ölçülerinde 302 sayfalık eserinde Bakiler, bu akademideki günlerini anlatıyor. Oradaki atmosferi günümüze ve yarınlara aktarıyor.

***

Türkçe ile alakalı ilk dersi Serdengeçti’den alıyor:

Annenin babanın, konu komşunun bilmediği, anlamadığı kelimeleri sakın kullanma. Doğrudur, dil canlı bir varlıktır. Zamanla dile birtakım yeni kelimeler girer. Birtakım kelimeler de dilden çıkar. Amenna! Ama sakın yenilik olsun diye milletimizin bin yıldan beri kullandığı, şiirine, nesrine, türküsüne, atasözüne kattığı tamamen Türkçeleştirdiği kelimeleri dilimizden çıkarıp atma! Bu, 500 yıllık bir çınarı kökünden söküp atarak, ‘Bu Osmanlı devrinden kalmadır!’ diyerek yerine bir akasya fidanı dikmeye benzer. Böyle bir anlayışın bize dünyalar kadar zararı olur da, kıl kadar faydası dokunmaz. Bizim dilimiz Türkçedir. Türkçe asırların ve milletimizin dilidir. Bir de öz Türkçe vardır ki, belirli bir topluluğun lakırdısıdır. Sakın öz Türkçe denilen köksüz, öksüz lakırdılara meyletme. Zamanla göreceksin, bu öz Türkçeciler İslâmiyet’e düşman oldukları için İslâm’la gelen, yerleşen, dal budak salan kelimelerimize de düşmandırlar. Bin yıllık Arapça asıllı kelimeler yerine zıpçıktı tilcikler uyduruyorlar.

Serdengeçti’den espriler:

Baskılara dayanamayıp halasının ‘İsmet‘ adındaki kızıyla evlenmek mecburiyetinde kaldı. Ahmet Sâlim adı verilen oğlu, daha ‘baba‘ diyemeden, yanlış beslenme sebebiyle öldü. Serdengeçti üzüntüsünü veciz bir espriyle Yavuz Bülent Bakiler’e duyurdu: ‘Nedir benim bu İsmetlerden çektiğim? Bir İsmet (İnönü) hürriyetimi yok etti. Öteki İsmet, zürriyetimi bitirdi.’

*

Serdengeçti’ye takılmaktan zevk alan bir arkadaşı, bir gün O’nun damarına bastı:

Sen sağ mısın, sol musun?

Serdengeçti, anında cevap verdi:

Yaşadığım müddetçe sağım.

*                                                                                                                                                                                 146-176. Sayfalar arasında Serdengeçti’nin Bakiler’e gönderdiği mektuplardan 9 tanesi var. Diğerleri ‘başımıza dert olur‘ endişesiyle Bakiler’in babası tarafından 12 Eylül 1980 darbesinden hemen sonra yakılmış. 21 Haziran 1979 tarihli son mektubundaki şiir, ‘ağıt’ gibidir:

Manastırlar, Plevneler bizsizdir

Yosun tutmuş camilerin ıssızdır

Boynu bükük minareler öksüzdür

Açmaz olmuş kızanlığın gülleri

Biz neyledik o koskoca elleri

Zafer zafer der eserdi yelleri

Biz neyledik o koskoca elleri…

Sonraki sayfalarda Serdengeçti’nin hastalığı, ‘Ayasofya’ başlıklı şiiri yer alıyor.

Osman Yüksel Serdengeçti, Türk doğmakla iktifa etmemiş, Türklük için Türk’ce ve Türkçe düşünmüş, Türk olarak yaşamış, kendisi gibi insanların yetişmesine vesile olmuş bir insandı. Yavuz Bülünt Bakiler’e Mehmet Âkif Ersoy’u sevdiren O’dur. 27 Mayıs’ın ihtilâl değil, âdi bir hükümet darbesi olduğunu, Thomas Carlyle isimli Fransız yazarın varlığını, Kâzım Karabekir’in Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasındaki mühim rolünü ve Turancılık fikrini pekiştiren de…

267-275. Sayfalarda Serdengeçti’nin 3 şiiri bulunuyor.

Ankara Ulucanlar Cezâevi Müzesi’nde bulunan hâtıra kartpostalındaki şiiri:

Akşam olur kapılar kilitlenir

Kimi kumar oynar, kimi bitlenir.

Yıkılası hapishâne damları anam,

Yandım Allah yandım, daha mı yanam?

YAKIN PLAN YAYINLARI:

Cumhuriyet Mahallesi, Halaskârgazi Caddesi, Nu: 97-7 Osmanbey, Şişli – İstanbul. Telefon: 0.212-458 20 22 / Belgegeçer: 0.212-458 20 77 e-posta: bilgi@yakinplan.com.trwww.yakinplan.com.tr

SERDENGEÇTİ OSMAN YÜKSEL:

1917 yılında Akseki’de doğdu. 10 Kasım 1983 Perşembe günü Ankara’da rahmet-i rahmana kavuştu. Cenazesi, binlerce okuyucusunun dostunun ve de sevenlerinin iştirâkiyle Hacı Bayram Camii’nden kaldırıldı. Ne saygı duruşu ne çelenk, ne şu, ne bu… Tabutunu musalladan alanlar, bir süre O’nu başlarının üzerinde taşıdılar.

66 yıllık ömrü büyük fırtınalar içinde geçti. Çileli bir hayat yaşadı. Serdengeçti isimli dergisini 1947-1962 yılları arasında ancak 33 sayı çıkarabildi. (Serdengeçti Dergisi’nin bütün sayıları, tıpkıbasım olarak 528 sayfalık kitap hâlinde 2016 yılında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yayınlandı.

Serdengeçti hakkında, yazıları dolayısıyla 53 defa kovuşturma açıldı. 80 defa mahkemeye verildi. 8 defa hapishâneye düştü. 4 yıl 2 ay hapis yattı.

1965 yılında Antalya’dan Adalet Partisi milletvekili olarak Meclis’e girdi. 1967’de Meclis’e kravatsız geldiği, Atatürk ilke ve inkılâplarıyla bağdaşmayan tutum ve davranışlar içinde bulunduğu ve parti disiplinine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle Haysiyet Divanı kararıyla Parti’den ihraç edildi.

1949-1983 yılları arasında Serdengeçti Yayınları sâdece 32 kitap yayımlayabildi. Bu yayınlar arasında: *Bir Nesli Nasıl Mahvettiler? *Bu Millet Neden Ağlar? *Gülünç Hakikatler, *Mabedsiz Şehir, *Mevlânâ ve Mehmet Akif, *Müslüman Türk Çocuğunun Şiir Kitabı, *Radyo Konuşmaları, *Türklüğün Perişan Hâli, *Kara Kitap dikkat çekmektedir. (Sonuncu kitap Prof. Dr. Cemal Kurnaz tarafından derlenip bastırılmıştır.)

Hakkında yazılan kitaplar:

*Cemal Kurnaz: Deli Rüzgâr – Osman Yüksel Serdengeçti. Kurgan Edebiyat-Berikan Yayınevi, Ankara 2012 *A. Rahim Balcıoğlu: Osman Yüksel Serdengeçti. Mihrabat Yayınları, İstanbul 2016

 

YAVUZ BÜLENT BÂKİLER:

23 Nisan 1936 târihinde Sivas’ta doğdu, ilk ve orta öğrenimini Sivas, Gaziantep ve Malatya’da tamamladı. 1960’ta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Dört yıl Ankara Radyosunda çalıştı.

1969-1973 yılları arasında Sivas’ta avukatlık mesleğini icra etti. Bir süre Başbakanlık Toprak-Tarım Reformu Müsteşarlığı’nda Hukuk Müşavirliği görevinde bulundu.

1976-1979 yılları arasında Ankara televizyonunda görev aldı. TRT Kurumu’ndan Kültür Bakanlığı’na Müsteşar Yardımcısı olarak naklen tâyin edildi.

12 Eylül 1980 darbesinden bir süre sonra Bakanlık Müşavirliği’ne alındı. Kültür Bakanlığı’ndan Başbakanlık Müşavirliği’ne nakledildi. Oradan kendi arzusuyla emekliye ayrıldı.

Televizyon kanallarında birçok kültür ve gezi programı hazırlayıp sundu. Çeşitli gazete ve dergilerde fıkralar-makaleler yazdı. Kitapları ve televizyon programları dolayısıyla kendisine yirmi sekiz armağan verildi.

Şiir Kitapları: *Yalnızlık, *Duvak, *Seninle, *Harman. Antolojileri: *Şiirimizde Ana, *Sivas’a Şiir.

Nesir Kitapları: *Üsküpten Kosova’ya, *Türkistan Türkistan, *Âşık Veysel, *Elçibey, *Mehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali, *Sözün Doğrusu 1 -2, *Sevgi Mektupları, *Gidenlerin Ardından, *Ârif Nihat Asya İhtişamı, *Tabuları Yıkmak, *Muhsin Başkan, *Unutamadıklarım, *Gönlümdekiler ve Ötekiler, *Kılıçlar ve Kalemler, *Sorgular Savunmalar, *Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır.

Ayrıca Azerbaycan edebiyatından Hasan Hasanov’un *Brüksel Mektupları ile Bahtiyar Vahabzade’nin *Feryat, *İkinci Ses, *Nereye Gidiyor Bu Dünya, *Özümüzü Kesen Kılıç (Göktürkler) adlı eserlerini Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine çevirdi.

Hakkında yazılar kitaplar: Selçuk Karakılıç: *Yavuz Bülent Bâkiler’e Armağan: Size Derisi Yayınları, İstanbul 2006, Oğuz Çetinoğlu-Mehmet Şâdi Polat: Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı. Yakın Plan Yayınları, İstanbul 2016.

 

KUŞBAKIŞI:

TANRININ KIRBACI – ATTİLA:

Yalnız Türk târihinin değil, dünya târihinin tanıdığı en büyük cihangir olan Attila 400-453 yılları arasında yaşadı. Asya Hun İmparatorluğu’nun kurucusu Teoman’ın oğlu Mete Han’ın  (M.Ö. 234-M.Ö. 174) 19. kuşaktan torunudur. 445 yılında Avrupa Hun İmparatorluğu’nun hâkanı oldu. Avrupa kıt’asının üçte ikisinden fazlası, yönetimi altındaydı. 53 yaşında iken o gün evlendiği İldiko isimli eşi tarafından zehirlenerek öldürüldü. Aşırı içkiden, buran kanaması sebebiyle öldüğü de ileri sürülmektedir.

Marcel Barion, Ekrem Uğurlu tarafından Türkçeye çevrilen 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 304 sayfalık eserinde Attila için şunları söylüyor:

*Kavimlerin sarsılması, bütün dünyanın korkması için doğmuş adam!                                                                     *Tuna kıyılarından Çin Şeddine kadar uzanan geniş imparatorluğun tek hükümdârı…                                        *Milleti adına, dünyanın hâkimi olmak isteyen Büyük Hun Başbuğu…                                                                  *’Eceli gelen, rahat yatağında da ölür‘ diyerek düşmanları üzerine atılan yiğit savaşçı.                                              *Avrupa’yı yetim bırakan savaşlar târihi onunla yazıldı…                                                                                  *O’na, ‘Flagellum Dei’ dediler: ‘Tanrı’nın Kırbacı‘ …                                                                                         *Günaha batan Hıristiyanları cezalandırmak için Tanrı’nın gönderdiğine inanılan insan…

PAROLA YAYINLARI:

Maltepe Mahallesi, Yılanlı Ayazma Sokağı Nu: 8, Örme İş Merkezi Kat: 1 Topkapı, Zeytinburnu, İstanbul. Telefon: 0.212-483 47 96 Belgegeçer: 0.212-483 47 97 e-posta: parolayayin@gmail.com // www.parolayayinlari.com

 

KARİKATÜRLERLE SULTAN İKİNCİ ABDÜLHÂMİD HAN:

Osmanlı Cihan Devleti’nde, 622 yıl boyunca 36 pâdişah vazife gördü. Bunların içerisinde hakkında en çok konuşulan kişi Sultan İkinci Abdülhâmid Han’dır. O’na ‘Gök Sultan‘ da denildi, ‘Kızıl Sultan‘ da… İkincisini anlamak mümkün değildir. Ülkemizde ‘kızıl‘ denildiğinde ya ‘Moskof uşağı‘ akla gelir veya ‘çok insan öldüren…’ Bu iki sıfat da O’nunla alâkalı değildir. Hüküm sürdüğü 33 yıl içerisinde bir tek kişi için bile idam fermânı imzalamamıştır.  Abdülhâmid Han’ı aşırı derecede methetmek de zemmetmek de gerçekçi değildir. Elbette hizmetleri de olmuştur, yanlışları da… Her hareketini o dönemin şartları içerisinde değerlendirmek gerekir. Tahta oturduğunda, O’nun yaşından daha uzun yıllar devlet tecrübesine sâhip, bir kısmı Osmanlı’dan çok yabancı devletlerin lehine çalışan pişkin, kurnaz ve (ağır bir itham olsa bile, söylenmesiyle haksızlık edilmiş olunmayacak) ‘hâin‘ yöneticiler vardı.

Tahta geçişinden itibâren batılı ülkelerin dayatmasıyla yürürlüğe konulmuş reformların sebebiyet verdiği siyasî krizler, stratejik oyunlar ve iç gerilimlerle sâdece iç muhaliflerinin değil, dünya çapındaki karikatüristlerin de hem ilgisine mazhar olmuş, hem de hışmına uğramıştı. Lehinde söylenenler, aleyhinde söylenenlerin yanında devde kulak bile değildi. Çünkü büyük bir vatanseverlikle Osmanlıyı parçalamak isteyen dış güçlerle, bu arada Filistin’i satın almak isteyen Siyonistlerle tek başına mücâdele etmişti. Aleyhindeki güçlerin azgınlaşmaları için başkaca bir tutum sergilemesine ihtiyaç yoktu.

O’nu sıfırlamak isteyenlere karikatüristler de katıldı. Hem de sürüyle… Çünkü Sultan aleyhindeki her çizgi için şişkin zarflar alıyorlardı. Bâzıları O’nu çizgileriyle darağacına çıkardılar. Bâzıları kan dökücü bir despot, bâzıları soykırımcı bir faşist olarak resimlendirdiler.

Necmettin Alkan 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 304 sayfalık çalışmasında Türk karikatüristleriyle birlikte Alman, Amerikan, Fransız, İngiliz, İtalyan, Rus ve Yunan karikatüristlerinin de çizgilerine yer vermiş.

Karikatürlerle Sultan İkinci Abdülhamid Han isimli eser, Osmanlı Devleti’nin şahsına münhasır padişahını ve dönemini propaganda ve gerçek arasındaki karikatürler eşliğinde sergiliyor.

Konu edindiği pâdişah gibi, nev’i şahsına münhasır bir eser…

KRONİK KİTAP:

Ömer Avni Mahallesi, Balçık Sokağı Nu: 6 Gümüşsuyu, Taksim – İstanbul.Telefon: 0.212-243 13 23, Belgegeer: 0.212-243 13 28 e-posta: kronik@kronikkitap.com // internet: www.kronikkitap.com

 

Târih Ve Felsefe Üzerinden KÜLTÜR SAVAŞI Türklük Düşmanlarının Cephânesi:

İbrahim Okur, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu Makine Yüksek Mühendisidir. Ayrıca İstanbul İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi’ne bağlı İşletme Bilimleri Enstitüsü’nün Uluslararası İşletmecilik Bölümü’nden diploma almıştır. Yayınlanmış 12 kitabı bulunan yazar, 11,5 X 17 santim ölçülerindeki 287 sayfalık eserinde; Cumhuriyet döneminde, özellikle de son 10 yılda, içerideki ve dışarıdaki düşmanlarımızın yalanlarını, iftiralarını ve Türk düşmanlığının felsefî arka planını inceliyor. Yazar, ‘dış düşmanlar‘ olarak adlandırılan güçlerin isimlerini de veriyor: İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya… Ve bu ülkelerin yıpratma taktiklerini de açıklıyor: Bizleri Türkiye’nin etnik yığınlar topluluğu olduğuna inandırmak. İkinci safhada da toplulukları birbirine karşı kullanmak… İçeriden de Türklük düşmanlarının değirmenine, bilerek veya bilmeksizin su taşıyanların varlığından söz ediyor. Yine yazarın ifâdesine göre bütün bunlar hakkında kamu kesiminin bilgisi vardır. Fakat manzaranın bütününü inceleyen bir çalışma mevcut değildir.

Yazarın maksadı: şiddetli bir kuşatma altına alındığımızı göstermek. Bu hizmeti de şahsî kanaatleri olarak değil, dış güçlerin kendi beyanlarına dayanarak ve kaynak göstererek gerçekleştirmeye çalışıyor. ‘Çalışıyor‘ çünkü olup bitenlerle; yetkili sorumsuzların, yetkisiz sorumlular kadar ilgilenmediği kanaatindedir. Bünyamin Aksungur’un müzik albümüne verdiği isim, tam da bu durumu ifâde ediyor: ‘Canan Uykuda‘ Merhum Galip Erdem Ağabeyimiz de 1980’ler öncesinde ‘Uyuyanlara Ağıt‘ başlığını kullandığı makalesinde ve diğerlerinde aynı şeyleri söylüyor ve ‘bakalım ne olacak‘ diyerek bekleşenleri uyandırmaya çalışıyordu.

İbrahim Okur, ‘Türkiye’nin, Türk milletinin beka meselesi‘ olan problemleri 16 başlık altında selis bir Türkçe ile ve 164 adet belge göstererek anlatıyor. Okuyanlar anlayacaklardır.

OKURSOY KİTAPLARI: bilgi@ibrahimokur.com //  www.ibrahimokur.com

 

KISA KISA / KISA KISA…

 

1-BENİ KANDIRAMAZSIN / Ateizm ve Deizm’deki Mantık Aldatmacaları: Sonnur Günaydın Asan / Penguen Yayınları.

2-EFSUNLU KORU: Melissa Albert-Mronan Evren / Çınar Kitap.

3-ŞEHİR, HAYAT VE DERVİŞ: Bilal Kemikli. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.

4-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRKİYE: Ahmet Emin Yalman-Birgen Keleşoğlu /  iş Bankası Kültür Yayınları.

5- İNSAN PSİKOLOJİSİ: Alfred Adler / Dorlion Yayınevi.

 

 

Önceki İçerikTürkiye İttifakı Meselesi Çok Derin
Sonraki İçerikCumhuriyet Döneminin İktisadî Arayışlar Tarihi – X
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.