Almanya Şansölyesi yaptığı mitinglerde Ana Muhalefet Partisi Başkanını, “Bay Hans terör örgütleriyle işbirliği yapıyorsun, sen ülkedeki bütün kötülüklerin başısın” diye, hedef gösterdi.
Japonya Başbakanı, Meclisteki partilerden birinin başkanının kendisini eleştirmesine kızdı, bu “hadsizliktir, edepsizliktir. “Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin” diye mahkemelere yol gösterdi. Rakibini “O’nun kaçacak deliği de yok, hesaplaşacağız. Hesabı ağır olacak” diye tehdit etti.
Japonya muhalefet lideri bu tehdide karşı, “Seni tutuklatacağım diyorsun. Elinden geleni ardında koyma. Senden toz zerresi kadar korkarsam namerdim. Hodri meydan. Ölümse ölüm, hapisse hapis, bir milim geri adım atmam. Varsa fıtratımda kanım kurusun” dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında partisinin oylarını artırmak için Fransız halkın üzerine seçim otobüsünden bizzat kendi elleriyle 200 gramlık çay paketleri ve bez pazar torbası fırlattı. Fransızlar, Cumhurbaşkanının attığı çay ve torbaları kapmak için, adeta birbirini ezdi.
Norveç Başbakanı Pazar ayinine katılmak için helikopterlerin nezaret ettiği, 300 araçlık konvoy ve 3000 korumayla kiliseye gitti.
ABD Başkanı seçim kampanyasında günde iki miting, bir kapalı salon toplantısı ve bir TV programında konuşmakta. Bütün konuşmaları TV kanallarının yüzde 80’inde canlı yayınla veriliyor.
Hollanda Başbakanı muhalefet liderine karşı “açtığı davaları hep kazandığını ve rakibinin kendisine milyonlarca Euro tazminat ödediğini” anlatarak övündü.
İsveç’te rüşvet olarak 463 bin avroluk saat aldığı belirlenen Bakan yargılanmadı.
Rusya Devlet Başkanı soğan stoklayanları ve marketleri gıda teröristi olarak ilan etti.
***
Türkiye Başkadır
Oysa Türkiye böyle mi? Böyle garip olayların yaşanmadığı sakin, huzurlu bir ülkedeyiz.
Müslüman Türkiye’de “kul hakkı” ve “devlet malı” yenmez. Devlet parasıyla 60 TL değerindeki bir paket çikolata alan “Toblerone’cu bakan” bile istifa etmek zorunda kalır.
Dindar iktidarımızın mensupları iftira etmez. Bizde “adalet devletin temelidir.” Seçimlere bütün partiler eşit şartlarda girer.
Tehdit, israf ülkemizde düşünülmez bile.
İnsanlarımız güçlüden değil, haklıdan yana tavır koyar.
Seçim kampanyalarımız ağırbaşlıdır. Mitingler yasaktır, parti toplantılarına insanlar taşınmaz, kamu görevlileri katılmaları için zorunlu tutulmaz. Liderler ve adaylar kampanya boyunca 2 veya 3 defa TV’de açık oturumlarda karşılıklı tartışırlar. İnsanlarımız buna göre karar verir.
Halkımız da, yöneticilerimiz de Müslüman’dır kandırmaz, kandırılmaz. Problemlerin çözümünde akıl ve bilimden sapmaz.
Yukarıdaki örneklerle kıyaslıyorum da, “ne kadar övünsek azdır” diyorum.
Artık eminim ki “muasır medeniyeti” temsil eden hiçbir ülkeye benzemiyoruz.
Gayrimüslimler bizi ne kadar kıskansalar yeridir.
**********************************
Kendisine Soru ve Hesap Sorulamaz
Cumhuriyetimizin 100. Yılı olan 2023 için şu hedeflere ulaşmayı vaat ettiler:
İHRACAT: 500 Milyar $ ; GSYH : 2 Trilyon $ ; Kişi başına milli geliri: 25.000 $
Ve dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmek.
2019’a girişte durum ise,
İHRACAT: 168 Milyar $ ; GSYH :763 Milyar $ ; Kişi Başı Milli Gelir : 9.000 $
Ve dünyada 18. sıradayız.
Bu kadarcık (!) sapmalar dünyanın ilk 20 ekonomisindeki diğer ülkelerde olsaydı, sorumlular bırakın iktidarda kalmayı, temsilcilerinin böyle havalı konuşmalarını, halkın yüzüne bakacak halleri bile kalmazdı.
***
Yerel Yönetimler de Aynı
Bu rakamlara sebep olanlar yerel yönetimlerin de çoğunu (15-25 yıldan beri) elinde bulunduruyor.
Reis “şehirlerimize ihanet ettiklerini”, “dikey mimari ile hata yaptıklarını, yatay mimariye geçmek gerektiğini”, “parası olanların imar planlarını değiştirtebildiği için şehirlerimizin yaşanmaz hale geldiğini” itiraf etti.
Beş yılda yapacağız dedikleri projelerinin yer aldığı kitapçık bastıran Belediye Başkanları da, 15 yılda bile bunların dörtte üçünü yapmamalarının hesabını vermedi.
Reis, mevcut Belediye Başkanlarının bir kısmını “metal yorgunluğu” sebebiyle görevden aldı. Ayrıca mesela Kocaeli’de mevcut 13 Belediye Başkanının 12’sini başarısız bulmuş olmalı ki aday göstermedi. Türkiye’de de aynı değişimi yaptı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en çok yetki kullanan kişisi bunlardan sorumlu tutulamazdı. Çünkü O adeta “la yüs’el”dir. Yani “kendisine soru ve hesap sorulamaz, sorumlu tutulamaz.”
Hani bir AKP Düzce Milletvekili Fevai Aslan demişti ya, “O Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan bir liderdir” diye. Kastettiği özellikler arasında belki bu da vardı.
Bunların hesabını vermek bir yana “Belediyecilik bizim işimiz, Belediye işi gönül işi” diye yeniden oy istiyor.
“Zavallı Trump” bunları gördükçe eminim ki hasedinden çatlıyordur.
**********************************
Ekonomiden Birkaç Veri
2001 krizinde (AKP’den önce) vatandaşın yüzde 5’i borçlu iken, bugün yüzde 65’i borçlu hale geldi.
2001 yılında hane halkının bankalara toplam borcu 6,7 milyar TL iken, mevcutta vatandaşın sadece “tüketici kredileri” borçlarının toplamı 534 Milyar TL oldu.
Merkez Bankası’na göre, “Türkiye’de 2 milyon 136 bin işçi asgari ücretin altında, 7 milyon 87 bin işçi de asgari ücret alıyor.”
TÜİK Rakamlarına göre çalışan sayısı 28 milyon 500 bin, SGK’ya kayıtlı çalışan sayısı ise 21 milyon 500 bin… Yani 7 milyon insanın kayıtsız çalıştığını devlet de resmen kabul ediyor.
(Veriler için, Teşekkürler Rubil Gökdemir)