Kıbrıs’ta Tuzağa Düşülmemelidir!

168

”Bir devletin varlığı, onun başkaları tarafından tanınmasına bağlı değildir. ”

1963’ten beri Kıbrıs’ta çözümü konuşuyoruz. Zaman yarım asrı çoktan geçmiş. Hala Kıbrıs’ta çözüm aranıyor!  2019 yılında da yeni bir çözüm sürecinin peşindeyiz

Sanki Rum tarafının bu konuya olumlu bir yaklaşımı varmış gibi!

Rumlar her defasında çözüm masasını devirmemiş gibi!

Güney Rum kesiminin başına hangi yöneticisi gelirse gelsin, hedefinde Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak sevdası yokmuş gibi!

Kıbrıs Türk’üne azınlık hakkından bir fazlasını vereceklermiş gibi!!!

Yok, kardeşim olmuyor işte!

Adada çözüme ulaşmak adına ”Federasyonmuş”, ”Konfederasyonmuş”, ”Gevşek Federasyonmuş” modelleriyle bu ısrarın niye?

1983 yılından bugüne yaşayan, dimdik ayakta duran kendi kurduğun KKTC devleti yaşamın için yetmiyor mu o yerde?

Türlü modeller için masaya oturmak niye?

Kıbrıs’ta bu model kabul olursa çözüm kalıcı olur dediler!  Ama her defasında Türk tarafından bir taviz daha koparıp gittiler!

2019 yılına geldik, hala Kıbrıs’ta müzakere denir!

2019 yılına geldik, hala Kıbrıs’ta çözümü konuşur siyasilerimiz!

Anlayın artık! Rumlarla müzakere olmaz!

Onların adada istedikleri bir tek şey var!

O da; bu adanın sahibi de biziz, yöneteni de bizden başkası olamaz!  Zaten tüm dünya devletleri bu adanın resmi hükümeti olarak bizi tanır.

Sen de bunu kabul et bitsin bu iş!!!

Sanki Kıbrıs Türkleri 1955’leri, 58’leri yaşamamış. 63’lerde, 74’lerde toplu mezarlara gömülmemiş gibi…

Sanki Rum’un türlü ambargolarıyla Kıbrıs Türk’üne yaşadığı topraklar zindan edilmemiş, edilmiyormuş gibi…

Bugün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin, müşterek milli davada iş birlikteliği yaptığı Anavatan Türkiye’ye muhtaç olması geçici bir olaydır. Türkiye’nin askeri desteği, adadaki varlığı uluslararası anlaşmaların verdiği garantörlük hakkı nedeniyledir.

Bugün, dünya haritasında kimseden destek almaksızın, tek başına ayakta durabilen devlet yoktur. Rum tarafı üyesi olduğu AB’den, anavatanı Yunanistan’dan, işbirliği yaptığı Rusya, İsrail, Mısır, Fransa ve İngiltere’den destek almamakta mıdır?

Bugün, Rum liderliği Kıbrıs’ta Helenizm için mücadele ettiğini açıkça ilan etmektedir. Yunanistan, Rum Ulusal Konseyi ve Rum Kilisesi bu mücadelenin en büyük destekçisidir.

Rum liderliği, Yunanistan ile her konuda anlaşarak, görüş birliği içinde hareket ediyoruz diye övünmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı da Anavatan Türkiye ile uyum içinde hareket etmekle övünmeli, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak için mücadele etmelidir. Esas olan; genç nesillerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden vazgeçildiği takdirde, Rum çoğunluğun içinde istenmeyen ‘‘Türkçe konuşan Kıbrıslı” muamelesi karşısında eriyip gidileceğini bilmesidir.

Günümüz Kıbrıs’ında iki devletin varlığı göz ardı edilmemelidir. Kıbrıs’ta tarafların bugünkü durumu çoktan çözümü sağlamıştır.

Olması imkânsız türlü çözüm arayışlarıyla masaya oturmak, sadece zaman kaybından ibarettir.

Artık KKTC devletinin uluslararası platformda tanınması zamanı gelmiştir.  Bu noktada en son sözü halk söylemeli, Annan tuzak planını dahi referanduma sunan siyasiler! Bir de bu tanınma için halka gitmeli, KKTC meclisi adada iki devletli yaşam biçiminin onayı için referandum kararı vererek bu durumu Kıbrıs Türk Halkına sormalıdır.

 

 

Önceki İçerikBaşardın mı Be Kardeşim?
Sonraki İçerikHıristiyanlarla Dostluk (2)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.