Yolsuzluk ve Hesap Sorabilirlik

91

Uluslararası Şeffaflık Örgütü “2018 Yolsuzluk Algı Endeksi”ni açıkladı. Türkiye 180 ülke arasında 41 puanla 78’inci sırada yer aldı. Son beş yılda 8 puan gerileyerek, 14 sıra aşağıya indi.

Türkiye Trinidad and Tobago, Kuveyt ve Lesotho ile aynı sırayı paylaştı.

Rapora göre, Türkiye “kısmen özgür” statüsünden “özgür olmayan” ülkeler kategorisine geriledi.

“Bu derecelendirme, hukukun üstünlüğü ve demokratik kurumlardaki geriye gidişi yansıttığı gibi, bağımsız medya ve sivil toplumun hareket alanının keskin biçimde daraldığını” gösteriyor.

AB İlerleme Raporlarında da benzer tespitler ve şeffaflık düzenlemeleri yapılması talepleri yer alıyor. “Yerli ve milli kuruluşlarımızın” da ülkemizde yolsuzluk algısının arttığını gösteren raporları var.

***

Başkanlık Sistemi tartışmaları sırasında sıkça vurguladığımız konular kuvvetler ayrılığı, denge ve denetim sistemleri, şeffaflık, hukuk devleti, yargının ve medyanın bağımsızlığı gibi demokrasinin temel kavramlarıydı.

Türkiye’de “tek adam”ın yasama, yürütme, yargı ve medyaya hâkim olduğu yönetim tarzının bizi demokrasiden uzaklaştıracağını anlatıyorduk.

Cumhurbaşkanlığı Sisteminin otoriter bir yönetim tarzını güçlendirdiği ve yönetimden kimsenin hesap soramayacağı bir sistemin ülkeye zarar vereceğini savunuyorduk.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü de aynı kavramlar sebebiyle, değerlendirmesinde sıramızı düşürmüş.

“2018 yılı sonuçları, yolsuzluğa dair algının; hukuk devleti ilkeleri, basın özgürlüğü, sivil toplumun gücü, örgütlenme ve ifade özgürlüğü gibi konularla doğrudan ilgili olduğunu göstermektedir. Bu alanlarda yaşanan ihlaller, Türkiye’nin dünya ortalamasının üzerine çıkmasına engel olmaktadır.

Güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve liyakat ilkelerine yönelik ihlaller, Kamu İhale Kanunu’nun lafzına ve ruhuna aykırı uygulamalar, kamu özel işbirliği projelerinde ve özelleştirme süreçlerinde kamu çıkarına aykırı ihale süreçleri ve uygulamalar öne çıkan sorunlar arasında görülmektedir.

Demokrasinin vazgeçilmez kurumlarının gitgide zayıflaması ile Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye, demokrasi geleneği bulunmayan ülkelerle aynı kategoride anılmaktadır.”

Bu tespitlere yanlış demek mümkün mü?

***

Tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylümüze destek olması gereken Ziraat Bankasının verdiği kredi ile ana akım medyayı yandaşlara teslim ederseniz, kamu kaynaklarını verimli kullandığınız söylenemez.

En son “Tank Palet Fabrikası’nın satılması” olayında kamuya açık bir ihale bile yapılmadı. Mutemet bir adamınızı Katarlılar ile ortak ederek, “fırtına obüslerinin” yapıldığı bu tesisleri verirseniz, işlemin “kamu yararına” olduğuna kimseyi inandıramazsınız.

Bu algı veya olgular kaynaklarımızın heba edilmesine yol açar. Türkiye’ye yatırım yapmak isteyenleri caydırır.

Yapısal sorunların geçici, yüzeysel tedbirlerle çözülmesi mümkün olamaz. Kolay çözüm yok, yeniden demokratik kurumları ihya edeceksiniz. Üretim yapacaksınız.

Yumurtlayan tavuğu kestiyseniz, yeni tavuk yetiştirmeden yumurta elde edemezsiniz.

Güçlü ve bağımsız bir Türkiye ve refah içinde bir toplum istiyorsanız buna mecbursunuz.

“Benden sonra tufan” diyenlerdenseniz, Allah’ın adaleti ve tarihin gazabından kurtuluş olmadığını unutmayınız.

***********************************

Tunç Soyer Olayı

Millet İttifakı (CHP+İYİ Parti) seçim işbirliği kapsamında, İzmir Büyükşehir adayının CHP’den olmasında anlaştılar. Çünkü İzmir uzun yıllardır CHP’nin kalesidir.

CHP aday olarak Tunç Soyer ismini açıkladı. Bunun üzerine çeşitli tepkiler ve İYİ Partili ülkücülere karşı provokasyonlar başladı.

Çünkü Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer, 1980 darbesi sonrası MHP davasının sembol ismidir. “İnsanlık dışı işkencelerle ifade ve itiraflar temin edilerek hazırlanmış” iddianameyi yazan albay rütbeli askeri savcı idi. Nurettin Soyer “MHP’li 220 kişinin idamını, 367 kişi içinde muhtelif ağır cezalar” istemişti.

Elbette İYİ Parti lideri Meral Akşener’in dediği gibi, “Babadan oğula suç geçmez, oğuldan babaya da suç geçmez.”

Bu hukukun evrensel kurallarından “suçların şahsiliği” ilkesinin hatırlatılmasıdır.

Buna rağmen siyasi açıdan CHP’nin Tunç Soyer tercihini doğru bulmuyorum. Ankara ve İstanbul’da yaptığı gibi, ülkücü camianın tereddütsüz oy vereceği bir aday seçmesi gerekirdi.

***

Devlet Bahçeli’nin Eleştiriye Hakkı Yok

Bahçeli ile AKP kanadından yapılan eleştiriler siyasi bir manevradan ibaret.

Devlet Bahçeli “darbe savcısının oğlunu aday yapıyorsunuz. Ülkücü kimliği taşıyan hiç kimsenin kabul edebileceği bir şey değil bu” dedi.

Oysaki Bahçeli’nin “ülkücülerin idamını onaylayan” Askeri Yargıtay E. Başkanı, emekli tuğgeneral Nursafa Pandar’ı (oğlunu değil, kendisini) MHP Genel Sekreteri yaptığı biliniyor.

Aynı Bahçeli’nin HDP milletvekili Ahmet Türk’ün “sağlık sebepleriyle” hapisten çıkarılması için gayretleri de hafızamızda taptaze.

Böyleyken Bahçeli’nin CHP adayı üzerinden İYİ Parti’yi eleştirmesini haklı bulamayız.

***

Erdoğan ve AKP’nin Tercihleri

15 Temmuz Darbesinin en üst düzey isimlerinden biri eski Tümgeneral Mehmet Dişli idi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu sanığın kardeşi Şaban Dişli’yi önce Cumhurbaşkanı başdanışmanı, daha sonra da Hollanda Lahey büyükelçisi yaptı.

Hakkari’de AK Parti E. milletvekili Mustafa Zeydan’ın oğlu olan Rüstem Zeydan AK Parti’den, diğer oğlu Abdullah Zeydan ise HDP’den milletvekili oldu.

AK Parti, HDP’li Leyla Birlik’in eşinin akrabası Rizgin Birlik’i, Şırnak’tan milletvekili seçtirdi.

HDP’li Sırrı Sakık’ın ağabeyi Namık Sakık AKP’den milletvekili aday adayı oldu.

AKP kanadı bunları hep “suçların şahsiliği ilkesi” ile açıkladı.

AK Parti’nin kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat HDP’den; HADEP’te Genel Başkan Yardımcılığı da yapan Mehmet Metiner AKP’den milletvekili seçildi. Bu değişimler de “demokratik” bulundu.

***

İYİ Parti ile CHP bir seçim işbirliği yapıyor. Seçim işbirliklerinde her şey istediğiniz gibi olamaz. Büyük fotoğrafa göre tercih yapılır.

Biliyoruz ki geçmişte de, şimdi de, gelecekte de HDP ile kurumsal işbirliği yapmış ve yapacak tek parti AKP’dir.

Siz HDP/PKK ile çözüm işbirliği yapan, İmralı’da Anayasa hazırlayan, FETÖ’ye ne istedilerse veren, devleti ele geçirmekte işbirliği yapan AKP’ye destek verin. Sonra da CHP adayı üzerinden İYİ Parti’yi eleştirin.

Hadi canım sende.

 

 

Önceki İçerikBelediye Başkanı Belediye Otobüsüne Biner mi?
Sonraki İçerikToplumsal Ahlak!
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.