Millî varlığını, yüzlerce yıllık kültür temelleri üzerine oturtarak koruyabilen Irak Türklerinin Edebî değerlerini; şair ve tiyatro sanatkârı, kültür tarihçisi Salah Nevres İle konuştuk.

84

Oğuz Çetinoğlu: Şiir, hikâye, roman ve diğer türleriyle genel anlamda edebiyatın Irak Türkmen kültürü içindeki yerini değerlendirir misiniz?

Salah Nevres: Irak Türkleri Türkmen Kültürü içinde edebî türlerin yerini açıkça değerlendirmek için tarihî bir girişe işaret etmek yerinde olur.

16. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı topraklarına katılan Irak, Osmanlı Türk nüfuzuna girmiştir. Örnek olarak, o dönemde Türk şiirinin babası sayılan Fûzûlî’nin yetişmesi, Irak’ta Türk dilinin ulaştığı seviyeyi göstermektedir. Fûzûlî’nin ortaya çıkışı, Irak’taki Türkmen kültür tarihinin yanı sıra Türk edebiyatı açısından bir dönüm noktası sayılmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz işgaline uğrayan Türkmeneli (Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye vilâyetleri) Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Misak-ı Millî ile tespit edilen Türkiye’nin sınırları içinde kalıyordu ama Lozan Konferansı’nda Musul meselesi bir sonuca bağlanmayınca çözüm Milletler Cemiyeti’ne bırakılarak askıya alındı. Daha sonra 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması neticesinde İngiliz mandasındaki Irak’a bırakıldı. Bu felâketi yaşayan Türkmen şairlerinin yaktıkları ağıtlardan örnekler:

 

Yurdum Kerkük, avlum Türk, başbuğum Kemal Paşa

Ben seninle öğünürüm al bayrağım bin yaşa

Al bayrağım seni yurttan koparanlar savanlar

Yok olsunlar yurdumuzdan bizi yer yer kovanlar

Sallandığın yüce damda gel gör nasıl yabancı

Bir paçavra bağlamışlar yağıların yalancı

Bayrağıdır bu kirli bez tutsak olduk biz buna

Kurtulmakçın bağlamışız belimizi hep sana

 

NÂZIM REFİK KOÇAK

 

 

Asırlarca bize melce-i şefkat olan Kerkük

Bu bin kayd ile bin sahne-i mihnet olan Kerkük

Yakın bir mazide bir necm-i saadetken

Sonu dehşet-nemün bir ateş-i vahşet olan Kerkük

Çıkan petrolleriyle şöhreti afakı doldurdu

Yabancı ırklara bir menba-i servet olan Kerkük

Akan altın bulaktan sâhibi mahrum olup gitti

Yanan kalpler gibi bir ateş-i firkat olan Kerkük

 

Hıdır Lütfi

 

Çetinoğlu: Kültür olgusunun Türkmenlerin fikrî yapısına tesirleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Nevres: Bu tarihe kadar Türk dünyası ile ortak devir yaşayan, yüzyıllar boyu soydaşları ile aynı kaderi paylaşan ancak bu tarihten sonra Türk dünyasından koparılan Irak Türkü Türkmenler, yeni kurulan Irak devletinin vatandaşları olarak yaşamaya başlamışlardır. Bu siyasî değişim, ister istemez Türkmenleri yüzyıllar boyu beslendikleri Türk kültürü dünyasından kopardığı gibi, yabancısı olan Arap kültürü nüfuzuna terk etmişti. Böylece yeni filizlenmeye başlayan edebî akımların önü kesilmiştir.

Özellikle Türkiye’de batı etkisinde gelişerek, yeni akımlar hâlinde ortaya çıkan, böylece eski şiir geleneğinden kopan, modern edebiyat dönemi başlarken bu gelişmelerin dışında kalan Irak’taki Türk edebiyatları uzun süre Türkiye’den koparılmanın oluşturduğu üzüntü, özlem ve çaresizlik, Türkmen edebiyatçılarının en çok işledikleri tema olmuş, edebî ürünlerini etkilemiştir. Bütün bunların yanı sıra koca bir cihan devleti topraklarını besleyen İstanbul okulundan mahrum kalan, kurulan yeni Irak devletinin vatandaşları durumunda kalan Türkmen şair ve yazarlar, dar imkânlar içinde de olsa edebî ürünlerini vermeye devam etmişlerdir. Ne var ki, şifahî halk edebiyatı bakımından zengin bir mirasa sâhip olan Türkmenler, yazılı edebiyatı da titizlikle devam ettirmişlerdir.

Yazılı ürünler arasında her zamanki gibi şiir başı çekmiştir. 1950’lerden sonra edebî ürünlerde özellikle de şiirde sadeleşme hareketi kendini göstermeye başlamıştır. Irak Türk edebiyatında artık modern hikâye, oyun, roman, eleştiri ve serbest şiir varlık göstermiştir. Günümüzde genel anlamda yazılı edebiyatın Türkmen kültürü içinde, özellikle şiir alanında büyük başarılar kaydedilmiştir.

Çetinoğlu: Iraklı Türkmenlerin vatan ve bağımsızlık konusunda yaşadığı felâketlerin, Türkmen edebiyatına yansıması nasıl olmuştur?

Nevres: Türkmen yazarlarının hikâye, roman ve eleştiri alanında fazla varlık göstermemeleri de yine Türkçe edebiyatı çevresinden uzak ve kopuk kalmalarına bağlıdır. Zira bu türlerde anlatım Türkiye Türkçesiyle sağlanmaktadır. Türk kültürü ve Türk edebiyatı dünyasından uzak kalmasalardı elbette daha güçlü ürünleri ile Türkmen kültürü içinde etkin yerlerini alacaklardı. Bir asır kültürel sarsıntı yaşayan Türkmenler, Kraliyet ve Cumhuriyet dönemlerinde birbirini takip eden hükümetlerin baskısına maruz kalmışlardır. Azınlık durumuna düşürülen, siyasi ve kültürle alâkalı hakları gasp edilen, kendi dilinde eğitim göremeyen, hiçbir kültür kurumu olmayan, tarihinden coğrafyasından koparılmaya zorlanan Türkmenler, Arap kültürü ile yöneltilmelerine rağmen sözlü edebiyatlarına hassasiyet göstererek, yazılı edebiyatlarını devam ettirerek geliştirmeye çalışmışlardır. Böylece kültür olgusu, Türkmen fikir yapısına etkili olmuştur. Özellikle 34 yıl süren Arap Baas Partisi rejimi boyunca kıskaca alınan Türkmenler, Türkiye kökenli her türlü basılı malzemeden mahrum bırakılmıştır ve kendi kendilerine yetme çabasına girmişler, sâdece Türkiye radyolarının yayınlarından faydalanmak mecburiyetinde kalmışlardır. Zamanla Arapça eğitim ve Arap kültürüne sınırlı kalmak da kuşaktan kuşağa ister istemez Türkmen fikir yapısında kırılmalar meydana getirmiştir. Türkmenlerin vatan ve bağımsızlık konularında yaşadığı felâketler yüzünden Türkmen edebiyatçıların ürünü hep özlem ve üzüntü ile donatılmıştır. Bu biçim acı ve ıstırap duyguları hemen hemen bütün sanat hayatına gölge salmaktadır. Şarkı, türkü, hikâye, roman, şiir, oyun tüm yazılı ve halk edebiyatında derin özlemler sergilenmektedir. Bu yansımalar Türkmen ressamların eserlerinde de görülmektedir.

Çetinoğlu: Türkmen edebiyat ve kültürünün genel olarak Irak edebiyat ve kültürü içerisindeki yerini değerlendirir misiniz?

Nevres: Türkmenlerin Irak’ta meydana getirdikleri yazılı edebiyat zamanla gelişerek devam etmiş ve zengin bir miras olarak günümüze ulaşmıştır. Başlangıcından 1920’lere kadar Türk dünyası ile ortak devir yaşamıştır. Daha sonra ana vatandan koparılan Musul vilâyeti Türkmenleri Arap dili ve kültürünün hâkim olacağı bir devletin vatandaşları olarak yaşamaya terk edilmişlerdir. Bu değişimin zaman zaman fikir yapısına tesiri olmuştur. Buna rağmen Türkmenler, yüzyıllar boyunca meydana getirdikleri halk edebiyatı ürünlerini, dünya görüşünü ve sosyal hayatın her alana sinmiş yanı ile canlılığını koruyarak yeni ortamın ortayla koyduğu engelleri, kısıtlamaları aşmaya çalışarak yazılı edebiyatlarını devam ettirmişlerdir. Günümüzde Irak’ın yetiştirdiği aydınlar arasında Türkmen kalem ve fikrinin belirli yeri vardır. Kültür dili Arapça olan nice Türkmenler Irak fikir adamları arasında ön sırada gelmektedir. Meselâ, yirminci yüzyıl Arap dünyasının en tanınmış dil bilgesi Türkmen asıllı Dr. Mustafa Cevat’tır.

Çetinoğlu: Arap kültür ve edebiyatı ile Türkmen kültür ve edebiyatı arasındaki etkileşim ne yönde gelişmiştir?

Nevres: Irak devleti kurulduktan sonra resmî dil Arapça olmuştur. Türkmen çocukları bir yandan ana dilini konuşuyor ve şifahî halk edebiyatı ürünlerinden besleniyor, diğer yandan da okulda Arapça eğitim görüyor. Bu eğitim, Türkmenlerde özel bir psikolojik etki yaratmıştır. Kendi ana dillerini ne kadar ısrarla korudukları gibi yeni kültür dili Arapçayı da o kadar titizlikle öğrenmeye gayret gösteriyorlardı. Zaman zaman edebiyat ve sanat dallarında Arapça yazan ünlü Türkmen aydınları Arap kültürü dünyasında tanınmıştır. Bu gün Arap kitaplığında birçok Türkmen fikir adamlarının eseri bulunduğu gibi, kültürel kurumlarda, üniversitelerde büyük sayıda Türkmen şahsiyetler bulunmaktadır. Arap okurları, Türkmen kalemlerden etkilendiği gibi Arap fikir adamlarının da eserleri Türkmen fikir yapısına yansımıştır. Zaman zaman her iki yönde bir etkileşme söz konusu olmuştur.

Çetinoğlu: Türkmen müziğini, Türkiye’de icra edilen gelenekli müzikten ayrı düşünmek mümkün değil. Bu birlikteliğin sebep ve sonuçlarını tahlil eder misiniz?

Nevres: Türkmen müziği bütün yönü ile Türkiye’de icra edilen gelenek temeline dayalı müziğin bir parçasıdır. Dilini halk edebiyatının manzum örnekleri oluşturması yanında bu gün Türkiye’de dillerden düşmeyen olay ve kahramanlık türküleri Türkmen müziğinin repertuarında da devam etmektedir.

 

Örnek olarak Sultan Aziz Türküsü:

 

İstanbul’dan çıktım yola

Selam verdim sağa sola

Kimsem yoktur hâlim sora

Uyan Sultan Aziz Uyan

Elden gitti nısf-ı cihan

 

Çanakkale Türküsü:

 

Çanakkale içinde oldum onbaşı

Sineme vurdular süngünün başı

Ana gidiyorum düşmana karşı

Ah gençliğim eyvah…

ve devamı…

Bunlar gibi Plevne türküsü, seferberlik türküsü, yürüdük Edirne’ye, Sivastapol marşı vesaire.

Çetinoğlu: Aynı iç-içeliği; roman, hikâye ve şiir ile edebiyatın diğer alanlarında da görmek mümkün mü?

Nevres: Dinî parçalar, tenzile örnekleri arasında, bütün Türk Dünyasınca bilinen Yunus Emre’nin  ‘Şol Cennetin Irmakları‘ ve ‘Ağlar Yakup Ağlar Yusuf’um deyu‘ ortak devirde olduğu gibi canlılığını devam ettirmektedir. Türkmen Yurdu (Türkmeneli) toprak olarak insan olarak Anadolu’nun devamıdır. Yüzyıllar boyunca ana vatan Anadolu insanı ile aynı duyguları paylaşmış aynı umut ve arzu beklentileri içinde varlığını devam ettirmiştir. Hele yazılı edebiyatın bütün dallarında, Türkmenlerin yazı dili aynı Türkiye Türkçesi olduğu için bu iç içelik açıkça görülmektedir.

Çetinoğlu: Irak Türkmen edebiyatının önde gelen isimlerini, eserleriyle birlikte anarak hem okuyucularımızın bilgilerinin tazelenmesine hem de vefa borcumuzun ödenmesine vesile olmak ister misiniz?

Nevres: Irak devleti kurulduğu günden beri, birbirini takip eden rejimlerin uygulandığı baskı, edebî neşriyata getirdiği sansür ve makaslamalara rağmen Türkmenler arasında edebiyatın her dalında ünlü isimlere rastlamak mümkündür. Yok, sayılabilecek kadar kısıtlı bir Türkmen matbuatının sıkı kontrol altına alınması, Türkçe eğitimin yok olması, yeni nesillerin İstanbul okulundan mahrum kalması ne kadar kısıntıya sebep olmuşsa da yine görüyoruz ki başta Ata Terzibaşı olmak üzere birçok edebiyatçı Irak’taki Türkmen kültürüne gelişme ve canlılık sağlamıştır. Halk edebiyatı sâyesinde Mustafa Gökkaya, Nasih Bezirgân, Reşit Ali Dakuklu Ahmet Otrakçı, Şemsettin Türkmenoğlu, Aydın Aslan, Aydın Kerkük gibi isimleri takdirle anmak yerinde olacaktır.

Yazılı edebiyata gelince en çok başı çeken şiir olmuştur. 14. yüzyıldan başlayarak Nesîmî ve Fûzûlî’den yirminci yüzyılda şöhret yapan Hicri Dede, Hıdır Lütfi, Mehmet Sâdık, Hasan Görem, Mehmet İzzet Hattat v.s. Eski şiirin geleneğine bağlı ürün veren, Allah’ın rahmetine kavuşan bu değerleri hürmetle anmaktayız.

Çağdaş edebiyat dallarında, basın ve araştırmalar konusunda Ata Terzibaşı, İzzettin Kerkük, Nefi Demirci, Habib Hürmüzlü, Erşat Hürmüzlü, Rahmetli Mevlüt Kayacı, Suphi Saatçi, Mâhir Nakip, Nusret Merdan, Adnan Sarıkâhya ve Cengiz Bayraktar gibi değerlere minnettarız.

Yeni kuşak ve serbest şiirin öncüleri kabul edilen Nesrin Erbil (doğum 1939) ve Salah Nevres (doğum 1941)  Çağdaş Türkmen edebiyatının en tanınmış temsilcileri olmakla birlikte bunların günümüze kadar açılamadıklarını ifâde etmek yerinde olur (Irak Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 6- Kültür Bakanlığı yayınları 1986).

Çağdaş Kuşak şairleri arasında Mustafa Ziyai, Mehmet Ömer Kazancı, Abdulkadir Debbağoğlu, Abulkadir Derviş, Ömer Türkmen, Şahin Dayıkadir, Hamza Hamamcı, Selma Abla, Kadriye Ziyai, Münevver Molla Hassun ve daha nice genç yetenekler ilgi çeken güçlü isimler arasındadır.

Çetinoğlu: Irak’ta Türkmen edebiyatını asırlar öncesinden günümüze taşıyan köklü bir damar var. Bu damarın aynı verimlilik ve kaliteli yeni ürünlerle sonraki nesillere uzaması için görüş ve tavsiyelerinizi lütfeder misiniz?

Nevres: Türkmenlerin yazılı edebiyatı yüzyıllar boyunca gelişmiş yaşadığı devirlerin çağdaş niteliklerini yansıtmış,  günümüze kadar devam etmektedir.  Asırlarca Türk dünyası ile ortak devir yaşadıktan sonra 1920’lerde Türk dünyasından koparılınca yeni ve bambaşka bir başlangıç noktasına gelmiştir.

Bu değişim, Türkmenlerin sosyal hayatını etkilediği gibi edebiyat mahsullarına da belirli yansımaları olmuştur. Bu değişimin kendi kültür kaynaklarından beslenememenin oluşturduğu sarsıntılar zaman zaman yeni kuşak kalemlerin dilde uslupta, anlatım yollarında zorlamalara sebep olmasına rağmen Türkmen yazılı edebiyatının başlangıcından günümüze kadar taşıdığı temaların aynısı her asrın kendine özgü çağdaş niteliklerinde süregelmiştir.

2003’te Irak devletinin düşmesi sonucu, Türkmeneli’nde her nasılsa Türkçe öğrenimin mümkün olması ve Türkiye neşriyatının Irak’a kolaylıkla ulaşması Türkmen edebiyatçılarını bir asır mahrum kaldıkları zengin millî kültür kaynaklarına kavuşturmuştur. Yeni kuşak bu imkânlardan faydalanıp değerlendirirse millî kültürün verimli ve kaliteli ürünlerini yarınki nesillere emanetle ulaştırmış olacaktır.

Çetinoğlu: Rahatsızlık vermeyecekse, son üç sorum, şahsınızla ilgili olacak:

Irak’ta Saddam yönetiminde can ve mal güvenliğiniz tehlikede olduğundan vatanınızı terk etmek mecburiyetinde kaldınız. Gidip yerleşeceğiniz ülke konusunda tercihinizi etkileyen unsurlar neler oldu?

Nevres: 4 Nisan 1941’de Kerkük’te doğdum. Kerkük’te büyüdüm.  Büyüdükçe dil, kültür, sosyal ve siyasi alanlarda ne büyük bir haksızlık ve mağduriyet içinde olduğumuzun farkına vardım. Millî varlığımı tehdit eden oyun, baskı ve kıyımlarla karşı karşıya kaldım. Henüz 18 yaşımı doldurmadan, 14 Temmuz 1959’da Kerkük’te Türkmenleri hedef alan katliamı yaşadım. Canilerin gözde ve seçkin insanlarımızın ayaklarına ip takıp arabalarla caddelerde sürükleyerek, değneklerle sopalayarak öldürüp cesetlerini kaliptos ağaçlarına, elektrik direklerine astıklarını gördüm. Kıyımın süreceğini sezdim ve acı gerçeğimizi anladım:

 

Kendi köşkümde garip, kendi yurdumda sürgün

Ansızın bir yıldırım kolladı canevimi

Gözlerim aynaları berrak görünce bir gün

Sildim uzak yakını parçaladım takvimi

 

Aynada Zaman-Kerkük 1972

 

Böylece, özellikle 34 yıl süren Irkçı Arap Baas Partisi dönemi, hele 25 yıl zifiri karanlık ve Türk düşmanı Saddam Hüseyin döneminde Türkçe yazdığım şiir, güfte, makale ve oyunlar yüzünden çeşitli baskı, tutuklama ve sorgulamalara maruz kaldım. Defalarca evimi araştırdılar, kâğıtlarımı götürdüler, gözdağı verdiler, tehdit ettiler… Böylece, kırk yıl çile doldurduktan sonra, can, mal ve aile güvenliğimin ciddi tehlikede olduğunu görünce vatanımı terk etmek mecburiyetinde kaldım.

Ailemle birlikte 1998’in Haziran ayında Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye geçtik. Tercihimiz anavatan Türkiye’ye yerleşmekti ama umduğumuz gibi olmadı. Avustralya’ya gittik ve Melbourne şehrine yerleştik.

Çetinoğlu: Vatanınızdan, millî ve manevî kültürünüzden uzak bir mekânda yaşamak sizi nasıl etkiliyor? Duygularınızı okuyucularımıza anlatmak ister misiniz?

Nevres: Gurbet ve yurt özleyişi derin bir sıla özlemine sebebiyet veriyor. Günümüzde iletişimin gelişmesi, mesafeleri ne kadar büküp silmişse de bu vesile ile insan millî ve manevi kaynakları ile ne kadar yakından ilgilenebiliyorsa da, yüreğindeki gurbet özlemini gideremiyor. Gurbet elde yazdığım şiirler bu duygularımı açıkça ifade etmektedir.

Çetinoğlu: Kalem ürünlerinizi oluştururken vazgeçilmezleriniz nelerdir?

Nevres: Kalem ürünlerimi oluştururken; inancım, millî gururum, onurum, yurtseverlik, aşk, dostluk, doğruluk, fedakârlık, vefa borcu benim başta gelen vazgeçilmezlerimdir.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim Salah Bey.

 

SALAH NEVRES:

4 Nisan 1941 tarihinde Kerkük’te doğdu. Kerkük öğretmen okulundan mezun olduktan sonra öğretmenlik yaptı 1987 de emekli oldu.

 

1969 yılında tiyatro, müzik ve millî oyunlar ekiplerinden meydana gelen Türkmen Millî Takımı fikrini ortaya koydu ve ilgili sanatçıları bir araya getirerek takımın fikir babası ve kurucusu olup öncülük etti. O yıllarda sahne eserleri Tembel Abbas, Bazar Ağası, Yolcular, Son Yaprak, Hekimler Sağolsun, Yarasa ve Muçula gibi sahne eserlerini yazdı.

 

Şiir alanında da geniş ün yapan Nevres Irak Türkmenleri arasında yeni edebiyatın en tanınmış temsilcisi oldu. ‘Sanat idealin hizmetinde olduğu zaman görevini yapmış olur. İdealsiz bir sanat, sanat değildir. O belli bir zümreye ait bir anlayışı simgeler. Şiirde ahengin yanısıra fikir de, mana da, mesaj da olmalıdır.’ Diyen Salah Nevres’e KİBATEK 2004 Milletlerarası Edebiyat Ödülü verildi. Nevres’in Aynada Zaman (Kerkük, 1972); Uzaktan Geliyorum (Bağdat, 1980); Pencere (Bağdat, 1989) ve Vatan Bende Yaşıyor (İstanbul, 2011) adlı üç şiir kitabı bulunuyor.

 

Sahne oyunlarından yalnız Üç Yerli Piyes (Bağdat, 1987) basılmıştır. 1999’den beri ailesi ile birlikte Avustralya’nın Melbourne şehrinde yaşamaktadır.

 

 

Önceki İçerikRisksiz Siyaset
Sonraki İçerikYazdıklarımın Hiç Bir Önemi Yok! Akıl Tutulması Devam Ediyor
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.