Yıllar Sonra Gelen İtiraf!

48

İlk haberi duyulduğunda tarih; 14 Ağustos 1974’ü gösteriyordu! Kıbrıs savaşlarının ikinci harekâtının ilk gününde bir toplu mezar bulunmuş; bu katliam çukuru açıldığında, 126 Türk’ün topluca katledildikleri anlaşılmıştı…

44 yıl önce yaşanan bu insanlık ayıbının içinde acımasızca katledilen en küçüğü 16 günlük Selden bebek, en büyüğü ise 95 yaşındaki Hüseyin dede ile birlikte 124 savunmasız sivil; çocuklar, kadınlar, yaşlı erkekler vardı…

O süreçte Muratağa-Atlılar-Sandallar köyünde yaşayan ama savaşa rağmen bölgeyi terk etmeyen bu suçsuz insanlarımız E.O.K.A çetecileri tarafından acımasızca öldürüldükten sonra topluca bir çukura gömülmüş, sonrasında BG askerlerinin nezaretinde o katliam çukuru açıldığında bu acı gerçek tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmişti…

Aynı katliamı o tarihten 11 yıl önce 21 Aralık 1963’te Noel gecesi yapanlar, bu defa da savaşın tüm acımasızlıkları ile bu üç köyün üzerine çökmüşlerdi!

O acılı dönemi çok iyi hatırlıyorum. Sanki tüm acılarını yok edecekmiş gibi başına, ‘barış’ kelimesi konulan o savaşta ben de adadaydım.

O acıları yaşayıp da geride kalan insanlarımızın neler çektiğini çok iyi biliyorum. Çünkü onların neler yaşadıklarını; 2010 yılında çıkan ”Tarihten Gelen Çığlık” isimli kitabımda anlatmıştım.

O acıların ardında kalan yıllar birbirini kovaladı! Katliam çukurundan ise, geriye sadece acı ve gözyaşı kaldı…

Ve bu katliamlarla ilgili Rum tarafından ne bir özür, ne de bu insanlarımızın katillerine yönelik bir hukuk süreci çıktı!

Bizim tarafta ise; toplu katliam çukurunda yatan şehitlerimizin ne hakkı arandı, ne de bu katliam nedeniyle insan hakları mahkemesine gidildi…

Ancak bunca yıl sonra ilk kez bu katliamlarla ilgili bir ses duyuldu!

”Türkleri ‘Bizimkiler’ katlettiler”…

En nihayetinde tarihten gelen çığlıklara birilerinin vicdanı yanıt olmuştu?  Hem de Rum kesiminden gelen önemli bir siyasinin sesi ile…

Bu sesin sahibi;  Güney Rum kesiminin ana muhalefet partisi AKEL’in Genel Sekreteri Andros Kipriyanu idi…

AKEL adına yapılan bu açıklama, geçtiğimiz Perşembe günü DNA testi sonucu kesin kimlikleri belirlenen 15 katliam kurbanının o bölgedeki yeni şehitliğe defni sırasında yapıldı.

Yapılan açıklama sadece bir başsağlığı mesajı vermiyor, aynı zamanda o katliamın itirafını da içeriyordu! Ama ne yazık ki, bu insani mesajın içinde bile bir özür yoktu!

Yeni mezarlarına defnedilen bu 15 şehidimizin 14’ü kadın ve çocuklardan oluştu.

Rum siyasetçi mesajının devamında şöyle diyordu:  ”Bu insanlardan çoğunun katledilmeden önce tecavüze ve şiddete uğradıkları da dikkate alındığında, yaşananların daha da dehşet verici ve ürpertici olduğu görülmektedir.”

Böylesine bir açıklamanın 44 yıl sonra yapılmış olması oldukça önemli, tarihi gerçeklerle uyuşmakta, Rumların bugüne değin konusunu dahi etmedikleri toplu katliamları yaptıklarını ilk defa kabul etmek demektir…

Bundan böyle o acılı yıllar gündeme geldiğinde, hiçbir Rum siyasetçi Türkleri diri, diri toprağa gömdüklerini ret edemeyecek, o katliam çukurlarında kalan insanlarımızın çığlıklarını duymazdan gelemeyecektir…

Ya bizim tarafta?

Bu açıklamanın ardından o acılı günleri yaşayan insanlarımızın hakkını, hukukunu savunmak adına hiç bir şey yapılmayacak mıdır?

Kıbrıs Türk’ünün bu mağduriyetini savunacak bir hükümet yetkilisi, ana muhalefet temsilcisi yok mudur? Yıllar sonra da olsa o insanlarımızın hak ve hukuku aranmayacak mıdır?

 

 

 

 

Önceki İçerikCanan Uykuda
Sonraki İçerikOğuzların Dili Eski Anadolu Türkçesine Giriş
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.