:K a m u o y u (2)

94

Kamuoyu herkesin bir ferd-i vâhid, tek bir şahıs gibi;,

Aynı fikir, aynı zikir, aynı görüşlerde birleşmesi;

Çözümünü istedikleri şeyi hepsinin birden

Ve topluca dile getirmesidir. Çünkü:

“Şimdi hâkim şahıs değil, efkâr-ı amme(dir).”

Yâni söz sahibi olan şahıs değil kamuoyu’dur.

Şahs-ı mânevîdir.

Madem ki problemin sahibi şahs-ı mânevîdir.

Mâdem ki artık soru soran kamuoyu’dur.

Yâni şahs-ı mânevîdir.

Öyleyse insan; onun çeşidinden

Yâni kamuoyu türünden bir şahs-ı mânevî,

Yâni bir tüzel kişilik görmek ister.

Karşısında cevap verenin de soran gibi,

Şahs-ı mânevî olmasını temennî eder.

Çünkü fert fertle, karşı karşıya geldiği gibi,

Kamuoyu da kamuoyu’yla karşı karşıya gelmeli.

Kamuoyu’nun sorularına, onun cinsinden bir başka kamuoyu

Yâni halkın müşterek sesi, halkın ortak fikir

Ve duygusu cevap vermelidir.

Yoksa soranla sorulan bir cinsten olmazsa,

Birbirinin lisanını anlamazlar.

Zira şahs-ı vâhid, tek bir şahıs;

Şahs-ı mânevîyi yâni kamouyu’nu kandıramaz

Ve tenvîr edip aydınlatamaz.

Demek ki aziz okur!

Demokratik ortamda kişiler,

Teke tek karşı karşıya gelmiyor.

Yersiz sürtüşmelere yol açılmıyor.

Aynı fikir ve görüşlerin ortak sesi olarak

Kamuoyu oluşturuyorlar.

Bunu çeşitli basın organlarıyla yayıp savunuyorlar.

Karşıt kamuoyu da fikirlerini aynı şekilde ortaya koyuyor.

Âdeta sanal âlemde, her fikir ve görüş kendisine,

İstediği kadar geniş bir alan buluyor.

Bu nâmütenâhî / sonsuz sanal alan; fikir ve reylerin;

Birbiriyle tanışıp görüşmesine, büyük olanak sağlıyor.

Büyük bir fikir alışverişine imkân tanıyor.

Herkesin istediği, seçeceği yerde olmasına imkân veriyor.

Kişilerin ve toplumların somut olarak

Karşılaşmalarını önlüyor.

Sürtüşmelere yer vermiyor,

Kavgalara engel oluyor.

Barış ve güven ortamının devamını sağlıyor.

İşte bütün bunlar:

“Kamuoyu” ve “şahs-ı mânevî” denen

Sanal alanın; insanlara sunduğu, insanlara sağladığı

Güzel bir anlayış ve hoşgörü buketidir.

 

 

Önceki İçerikYad Elde Şah Olmaktansa, Öz Yurdunda…
Sonraki İçerikEtrafımız Kuşatılıyor, Biz Horoz Dövüşü Seyrediyoruz
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.