Millî Eğitim Her Meselenin Başı (1)

86

Ana meselelerde yarının yurt gençliğinin; aynı duygularla mücehhez olarak yetişmesinde güdülen amacı gerçekleştirecek; pek önemli bir Bakanlığın ismi Millî Eğitim’dir.

Vatan, millet, hak, hukuk, vazifeşinaslık, Türklük, Müslümanlık, istiklâl, cumhuriyet, demokrasi vb. temel mefhum ve kavramları bütün gençliğin dimağına aktarabilme gücüne sahip olan bu bakanlık; acaba lâyıkıyla görevini yapabiliyor mu?

 

Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı rey-i ümmetten. (N. Kemal)

 

Rahmet eserleri halkın farklı farklı / başka başka fikirlerini; karşı karşıya gelerek ortaya koymalarından; onların üstünde ileri geri -medenîce- konuşup tartışmalarından ileri gelir.

Bugün, bırakın teferruat ve ayrıntıları daha esasta anlaşamıyor. Böyle olunca da birbirimizden koparcasına uzaklaşıyor, kamplara ayrılıyoruz.

Türkün vatanında onun evlâtlarının bu hâl-i pür-melâli yürekler acısı. Çok elim ve hazin.

Günümüz hâdiselerinin böyle bir seyir takip etmesi; adından başka millîliği olmayan bakanlığın vazife ve görevinde yeterince başarılı olamamasından ötürüdür.

Bu millî davanın güdücüleri öğretmenler olduklarına göre, aksaklıklar onlardaki zihniyet ayrılığının gençlikteki tezahür, zuhur ve görünüşlerinden başka nedir?

Üniversitelerimizi dolduran binlerce genç; aynı Millî Eğitim sisteminin uygulandığı devlet liselerinden mezun oldukları halde, başka başka yollara sapmışlar, saptırılmışlardır.

Neticesi kötüye kayan davranışların tek müsebbibi olarak, Millî Eğitim sistemimizin vatan çocuklarına lüzumlu temel inançları telkin edememesinde görüyoruz.

Oysa mefkûrece / ülkücü öğretmenlerimiz vatanın manevî yapıcıları ve idarecileridir.

Fakat gönül ister ki, çağımızın son müstakil ve bağımsız Türk Devleti’nin değerli yetiştiricileri arasında, velev ki sayılı da olsa, gayri millî karakter sahibi olup; öğrencileri de peşinden sürükleyebilecek tıynette kimseler;  Millî Eğitim camiasında barındırılmasın.

Nitekim bu hâl; üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur.

Bugüne kadar her husustaki akılsızca taklitçiliğimiz; Millî Eğitim’de istenen neticeyi alamayışımızda başrolü oynamış ve oynamakta.

“Büyük tarihi olan bir millet, bugünkü dünya şartları ve dünya ideolojileri içinde, kendi imkânları ve kendi kudretiyle nasıl kalkınır? Nasıl birleşir ve yeniden büyük bir millet olur?

“Bunun çaresini bize ne Moskova veya Pekin, ne Washington veya Paris gösterir. Bir millet kendine gereken ve kendi maddî-manevi ihtiyaçlarına cevap veren fikir ve sistemi kendi münevver (ve aydın)larının kafasında bulduğu zaman yükselir.” (Emin Bayraktaroğlu “Hazm edilmemiş ideolojiler” Meydan Mec.)

Kimimiz sağcı, kimimiz solcu, kimimiz ortacı! Herkes bildiğini hak ve hakikat sanıyor!

Hâlbuki hakikat / gerçek birdir.

Bizler değil yâd ellerde, daha kendi vatanımızda öz benliğimizi yitiriyoruz.

Kaldı ki, dış memleketlerin cilâlı dış görünüşleri; elbette manevi ve millî duygulardan mahrum ve yoksun gençlerin gözlerini kamaştırır. Öyleyse gençler aşağıdaki görüşü nazarı itibare almalı:

“Dünyanın her yerinde güzel manzaraları gör.

“Lâkin o görüş kendi vatanını çirkin gösterirse vatanın kayboldu.

“Daha iyiyi görmek vatanı daha iyiye götürmek içindir.”

(İsmail Habib “Edebî Yeniliğimiz” 1930.)

Bu satırların naçiz sahibi “Akif’i sevmiyorum!” diyen bir lise son sınıf talebesinin bu şuursuzca sözlerine, muhterem hocasının acı bir tebessümün araladığı dudaklarından:

“Oğlum onu sevmeyeceksin de kimi seveceksin?”

Sözlerinin tane tane döküldüğünü görmek talihsizliğine uğramıştır.

Sormak gerek -nadir de olsa- Akif’i sevdiremeyen bir eğitim ne derece millîlik vasfına lâyıktır?

 

 

Önceki İçerikHalkı Kandırmak Maharet Sayılıyor
Sonraki İçerikTÂRİHTEN VE GÜNÜMÜZDEN TÜRK DÜNYASI ESİNTİLERİ – 91 Hâfız Ahmed Paşa
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.