Tebessüm Etmeden, Musiki Bilmeden, Aşkı Yaşamadan, Şehirli Olamazsınız!

80

TURİNG Kurumu bu sezon Seyrantepe’de Yaz Akşamlarına Amerika’da yaşayan bir Türk Musikisi Sanatçısı Ahmet Erdoğdular ile başladı. Dopdolu konser salonunda izleyicilerin bazıları Beyati Durak ve Uşşak Şugulu makamını ilk defa dinlediler. Mest oldular. Bir sanat bu kadar güzel icra ve sanat sevenler mutlu edilirdi. Sanatçıyı Bülent Katkak olmasa tanıma, bu muhteşem konseri izleme  şansımız da kaybolacaktı. Ahmet Erdoğdular’a ABD, Yunanistan, Bosna Hersek sahip çıkıyor,  bizler henüz tanıma fırsatı yakalıyoruz. Zaten konserin hemen ardından Ahmet Erdoğdular Atina ve Saraybosna Konserleri için gidiverdi.

İkinci konseri iple çektik.

Eğer Alp Aslan batıda olsa idi, bir Pavarotti gibi dünya sanatçı olarak markalaşırdı. Hem şansı, hem şanssızlığı Bolu Mengen’de doğması, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı ses bölümünü birincilikle bitirmesi, Selahattin İçli, Bekir Sıtkı Sezgin, Alaattin Yavaşça, Tülin Korman, Güher Güney ve Naime Batanay gibi ustalardan ders ve feyz alması, TRT’nin imtihanlarında birinci gelmesi. Allahtan işini,  mesleğini aşk ile seviyor da bizi mahrum bırakmıyor. Zaten Alp Aslan TRT’nin TRT olduğu günlerde Akşam Sefası ile aranan bir sanatçı olmuştu. Her sanatçının önünde veya arkasında bir Bülent Katkak olmazsa olmuyor işte. Çok hayır dua alıyor sanatçılardan ve de sanat sevenlerden Bülent Katkak. Olmazsa olmazlardan TURİNG Başkanı. Keşke her kuruluşumuzun başındakiler hem işinin uzmanı olsa, hem bir hobisi bulunsa, hem de iddia sahibi bulunsalar. Bat edip emekli vekil, politikacı, üst bürokrat olunca hemen cukkalı bir yere yüksek tarifeden atanıyor ve besleniyorlar maalesef. Üstelik bilmediğini bilmeyen bu muhteremler, nereye atanırsa atansın her şeyi biliyorlar gibi de bir fotoğraf verirler! Oysa bu ülkenin Çelik Gülersoy gibi Bülent Katkaklara çok ihtiyacı var.

TURING’e girerken Maslak’ın gökdelenlerini, AVM ve geniş çevre yollarını, giderek azalan ormanı ve yeşil alanlarını görmek mümkün. Her ne ise.. yine de bardağın dolu tarafından bakayım.

Alp Aslan konseri; bitmesi istenmeyen bir gece oldu.

İstanbul’un selden tıkandığı, hayatın etkilendiği, trafiğin durma noktasına geldiği bir zaman diliminde bile sanatseverler hiç bir şeye aldırış etmeden gelmişlerdi. Çünkü onlar şehirli idi.

Aynı Hicaz hümayun peşrevi ustamız Bursalı Neyzen Veli Dede gibi. “Bağrıyanık aşıkım.. yaktın beni bari a güzel canımı yakma” diyen Şevki Bey ve Enderuni Vasıf Beyler gibi. “Gel sinemi aç yareni gör, kalbimi dinle/ Aşkın yakıyor ruhumu her lahzada canan” çığlığıyla Udi Hırant Emre(Kenkiloğlu) bir başka şehirli. Şehirleri bu insanlar, bu sanatçılar şehir haline getiriyor. Bu klasik eserleri Alp Aslan TRT’de icra edemiyor, çünkü müsaadesi yok. Çünkü yetkilisi Cinuçen Tanrıkorur değil ki, bu bilmediğini de bilmiyor.

Eskimez Başkent İstanbul’da Hüseyin Mayadağ derdini curcuna usulünde belirtiyor, ama şehirli olarak “Dilim varmasa da bu itirafa, söyler gözyaşım”. Aşk böyle bir şey işte. Alp Aslan diyor ki;

-Çalışmamız esnasında bir şarkının “Ben bir çoban kızıyım” şeklindeki bölümünü korodaki hanım arkadaşlar söylesin dediğimde, Ali Şenozan tepki koydu. “Hayır eseri bozamazsınız” deyince sus pus olduk ve ben öyle okudum; Ben bir çoban kızıyım!.

Ermeni asıllı gayrimüslim bestekar Bimen Şen, Orhon Seyfi Orhon’un dizelerini “Acaba şen misin, kederin var mı?/ Ne kadar dertliyim haberin var mı?” Hicaz Uzzal makamında besteliyor. İstanbul’da şehirli olmanın gereği bu.

Memleketinden kalkıp gelen Dr. Alaattin Yavaşça “Ayda yüzün geceyi öpen sularda sesin/Dünya gözümde değil çünkü sen gönlümdesin”  diyerek Kilis ile İstanbul’u örtüştürüyor.

Bayburtlu Zihni de, Kemani Nevres Paşa da ” Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş” derken şehirli değil mi? Doğudan İstanbul’a uzanmış Zihni Paşa ise asker veya vali görevinde o yıllarda. Bu ne güzel şehirlilik Allah aşkına. Rabbim yine nasip etsin. Bu şehnaz eseri Alp Aslan’dan ilk defa istemiş Bülent Katkak. Biz de nasiplendik. Şehirli olduğumuzu hatırladık.

Peki uzanalım Osmanlı coğrafyasına ve Azerbaycan’dan Bekirof “Sen de tek sevgilim aklıma düştün/Nazende sevgilim yadıma düştün” bestesi ile  kilometreleri sıfır saniyede kat ediyor. Çünkü şehirli, Bakü ile İstanbul’un farkı yok. İkisi de şehir ve insanları toplum olmanın şuurunda.

Şehirlerin ruhu var, hiç bir şey kaybolmuyor. “Pencereden kuş uçtu/Yandı yürek tutuştu” Hicaz İstanbul Türküsünün bestekarı ve güftekarı belli değil ama Kadri Şençalar sahiplenmiş, kaybolmasına mani olmuş. İçindeki aşk ona böyle yaptırıyor.

“Tel tel taradım zülfünü” diye aşkını itiraf eden Hafız Saadettin Kaynak’tan günümüzdeki din görevlileri hiç bir ders çıkarmazlar mı? Bu ülkenin bütün imam, müezzin ve kayyumlarını müzik bilgisi, aşkı ve şehirli olmadan, atanmamalı ve görev verilmemeli. Çünkü örneği var; Siz gelin Alp Aslan’dan bir Kur’an tilaveti dinleyin ondan sonra konuşalım.

Günümüzde nihayet kendisinden bahsettiren usta Bestekar Halil Necipoğlu Yunus ile birlikte yörük semaisiyle şehri yaşıyor “Bir dem girer kibr evine/ Fir’avn  ile haman olur”a dikkat çekiyor.

Üsküplü Yahya Kemal politikacı ve diplomat. İstanbul’da Süleyman Erguner “Ömrün şu biten neşvesi tam olsun erenler” diye bestelerse aradan onca yıl sonra Alp Aslan da “Dünyasını değiştirenlere, erken gidenlere selam ve rahmet olsun” diye dikkat çeker. Şehirliyseniz olacağı bu. Taşralı olmaya gerek yok. Öykünün sahibi Nurettin Topçu’ya da rahmet olsun.

İşte bir köylü ama taşralı değil Kadıköylü Ali Bey “Aşkın ile bülbül gibi artmaktadır ahım/Kaydet beni de  defteri uşşaka a mahım” diye unutulmazların arasına dahil oluyor.

Mısırlı Udi İbrahim Efendi’nin uşşak eseri “Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken”e Alp Aslan “Aşk, kevser şarabı ” diye açıklık getirdi. Olmazsa olmazlardan bunlar.

Alp Aslan’ın eşi Gökçe Hanım da einde bir buket çiçeği ile ön sırada konserde. Sanatçı Münir Nurettin ve Vecdi Bingöl diliyle söyledi eşine “Dalım, yaprağım, çiçeğim/Senin aşkındır dileğim/ Seviyorum, seveceğim/ Ne füsun ettin ruhuma böyle?” Kaç koca acaba eşine böyle seslenebilir?

Nurlar içinde yatsın Arapgirli akil adam, kanaat önderi ve de insan mühendisi Fethi Gemuhluoğlu aklıma düştü. Gençlere sorardı “Hiç aşık oldun mu?” Eğer cevab “Esteğfurullah ağabey, o kadar görgüsüz müyüz?” derse yandı mı keten helva?! Aşk bir insani duygu, sevgiyi taşır; “Her mevsim içimden gelir geçersin” demezseniz Semahat Özdenses ve Hüseyin Çolak gibi uşşak değil, uşak olmaman için hiç bir sebep yok.

Kul Mehmet de bir şehirli elbette; “Siyah ebrulerin duruben çatma/Gamzen oklarını aşıka atma” diyorsa Lem’i Atlı yakalar ve “Benim gözüm nuru, gönlüm süruru” diye noktalar. Çünkü şehirliliğin gereği; aşk, inanç, musiki ve medeniyet.

“Sigaramın dumanı, yoktur yârin imanı” diyen birini duydunuz mu? Elaziz’de bir Harputlu söyleyiveriyor bunu, hemen de kayda geçiyor Hafız Nuri! Günümüz hafızlarından bir yerde ayrılıyor işte. O da aşk üzre, yüreğinde bir ateş var memleket sevgisinde.

“Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?” derseniz aynı tele dokunmuş olursunuz. Bu İstanbul Türküsü unutulmuyor, unutturulmuyor ve Ahmet Yamacı notaya alıyor. Belki de onca yıldır hafızalarda. Çünkü İstanbul o yıllarda da hep şehirdi, gökdelen ve AVM merkezi değildi.  Dört bir yanı ormandı.

Hani günümüzde merdiven altı besteci ve solistleri var ya, bir kısmı vekil bile oldu, üst görevler aldı, gelir girdisi kuvvetli.. eğer Alp Aslan’dan Abdülkadir-i Meragi’nin “Amed nesim-i subh-u dem/Tersem ki azareş kuned” dinleyip “Dir neydir ney/Ez hab bidareş küned aman/ Ah ye le li ye le la dost” biçiminde birlikte nakarat kısmına katılsalar toplumdan; kötü, Akif’i yanlış tanıtan besteleri ve icraları için özür dilerlerdi.

Sanatseverlerin Alp Aslan’ı hepsi ayakta, avuçları parçalanırcasına alkışlıyorlar. Bir buçuk saatte bitmesi  gereken konser uzadı. Sanatçı çocukları klasik kemençede Neva Cansın Gülses, neyde Furkan Necipoğlu ve tanburda Gökalp Yüzlüer eşliğinde benim de favorim olan Sadi Hoşses bestesi “Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey” salonda iştiraklerle çoğaldı, kuvvetlendi, arşa doğru yayıldı. Önce aşk olacak ki şehirli olunabilsin. Epeyi süredir aşkı ve onca şehirliyi bir arada yakalayamamıştım. Şehirli olunca musiki bileceksin, yüzünden tebessüm hiç eksik olmayacak ayrıca. Var mısınız?

TURİNG’teki Seyrantepe’de Yaz Akşamlarının bir sonrası için sabırsızlık var içimde.