Akla gelmedik yanlışları yapıp sonra onlardan dönmek erdem değildir. Başta o yanlışları yapmamak gerekir.
İstanbul Üniversitesi geleneği, zengin geçmişi ve öğretim üyeleri, mezunları ile ülke hizmetinde önder olmuştur. İstanbul Üniversitesi üniversiteler kuran üniversite özelliğine sahiptir. Ülkemizde mevcut eğitim öğretim ve ilim yuvalarının başında gelir. Kuruluş tarihi 1453’e kadar gider. Onu bölerek zayıflatıp yeni yetme sözde bir üniversiteye bağlamak akıl ve mantık dışı ve düşmanca bir iştir. Dünyanın her ciddi ve geçmişini koruyan ülkesi, böyle değerli, öncü, geniş birikimi olan tarihi eğitim ve öğretim kurumlarını hassasiyetle korur ve geliştirir. Bizde ise sözde muhafazakâr görüntülü bazı siyasiler küçük hesaplarla böyle değerli kuruluşları bırakın koruyarak geliştirmeyi; tersine onları bölerek tanınmaz hale getirebilir.
Aslında İstanbul Üniversitesi’nin sahip olduğu bina, arazi ve imkânlar birçok kişi ve çevrelerin iştahını kabartmıştır. Bu durum yeni değildir.
Özellikle tıp fakültelerinde öğretim üyelerine uygulanan ve kısmen dönülen yanlışlar şimdi kurumun bütününe ve fakültelerine uygulanmak istenmektedir. Devlet hastanelerinin içlerinin boşaltılması süreci unutulmamıştır. Yükseköğretim konusunda yapılacak o kadar şey var ki; bunları bir tarafa bırakıp İstanbul Üniversitesi gibi güzide bir kurumla uğraşmak akıl tutulmasıdır.