Sorguluyorum

96

Asker ve Sivil Aydın’larımızın fikir, söz ve yazılarını okuyup düşünürken; ortaya koydukları doğru – yanlış, fakat iyi niyetle gösterdikleri çıkış yollarını; Osmanlı Devleti’nin dağılmaya yüz tuttuğu son dönemlerinde kaleme aldıklarını unutmamalıyız.      Çünkü bir sözü değerlendirirken “Kim söylemiş?”, “Kime söylemiş?”, “Niçin söylemiş?”, “Ne makamda söylemiş?”, “Ne maksatla söylemiş?” gibi hususları, yani ne  hikmetle söylendiğini hesaba katmak lâzım.      Çünkü söz ve yazı soyut olarak doğru, yerinde ve isabetli bir mahiyet gösterirken; zaman ve zemin bakımından uygun olmayabilir! Hattâ zararlı bile görülebilir!     Osmanlı Devleti Avrupa’nın gittikçe kendine gelerek, pozitif / müspet ilimler sahasında katettiği ilerlemeleri algılamakta gecikti! Zirve hâlinin her hususta devam edeceğini sanıyordu. Oysa “İki günü birbirine eşit olan bizden değildir.” anlamındaki hükmü âdeta unutmuştu.      Batı; Osmanlı Devleti’yle ilim sahasında arasını açtıkça açıyor! Açık denizlere, uzak kıt’alara doğru açıldıkça açılıyor. “Sa’y (çalış)!” mealindeki İlâhî emri, en iyi şekilde yerine getiriyordu.      Çünkü bu  hususta -dünya için- Îlâhî kanun; çalışanın kazanacağı, çalışanın yükseleceği şeklindeydi. İster inansın ister inanmasın; sonuç daima çalışanın hakkıydı. Dünya için Sünnetullah / Îlâhî düstur ve prensip buydu. Nitekim:     “Şöyle gözden geçse bir hilkat temâşâ-hânesi:Çıkmıyor bir zerre fa’âliyyetin bigânesi.
(Yaratıklar âlemi dikkatle incelendiği zaman, bir zerrenin dahi hareket ve canlılıktan yoksun olmadığı görülür.)
Âsümânî, hâkdânî cümle mevcûdât içinKurtuluş yok sa’y-i dâimden, terakkîden bugün.
(Yeryüzü ve gökyüzü de dahil, bütün varlıklar ilerleme yolunda her an çalışmaktadırlar. Bugün artık çalışmaktan başka kurtuluş yolu yoktur.)
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!Bunların hakkında bilmem bir bahânen var mı? Dur!
Mâsivâ bir şey midir, boş durmuyor Hâlik bile:Bak tecellî eyliyor bin şe’n-i gûnâgûn ile.
Ey bütün dünya ve mâfîhâ ayaktayken, yatan!Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allah’tan utan.
(Eğer sen, yerlerin göklerin bu çalışmaları karşısında oturmaktan utanç duymayacaksan otur! Bakalım buna da bir bahane bulacak mısın?      Dur…Daha önemlisi de var: Biz sadece yaratılmışların çalışmasından bahsediyoruz. Aslında, onların yaratıcısı olan Allah bile boş durmuyor.      Allah’ın, çeşitli emirlerle bin türlü iş ve faaliyetleri yürüttüğünün farkında değil misin?      Ey; bütün dünya ve dünyadaki bütün varlıklar ayaktayken yatmakta olan miskin, sana sesleniyorum!     Leş mi kesildin? Kıpırdan biraz! Bu halinden topluma karşı utanç duymuyorsan, bari Allah’dan utan da silkinip kurtul şu miskinlikten!…)” (Mehmed Âkif Külliyatı I, Haz: İsmail Hakkı Şengüler, Hikmet Neşriyat s: 72 – 73)

Önceki İçerikKlasikler Sınıfına Dâhil Edilen Bir Aşk Romanı ALİ İLE NİNO
Sonraki İçerikBeka Sorunlu İki Lider
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.