Bundan önceki yazımda 28 Ekim Cumartesi günü programa göre, yapılan çalışmalar tamamlandıktan sonra, akşam yemeğini müteakip Kerküklü Sanatçılardan Kerkük Türkülerini dinlediğimizden bahsetmiştim.
29 Ekim Pazar günü ise, programa göre sabah kahvaltısından sonra 46. Büyük Şuranın Sonuç Bildirisinin okunması vardı. Bu itibarla, sonuç bildirisini dinlemek üzere, saat 9.30 sıralarında salonda toplanıldı. Yard. Doç. Dr. Sakin Öner Başkanlığında hazırlanan bildiri yine Dr. Sakin Öner Bey tarafından okundu. Sonuç Bildirisini dinleyince ciddi bir çalışma neticesinde hazırlanmış olduğu anlaşılıyordu.
Ehemmiyetine binaen, sonuç bildirisinden biraz bahsetmek istiyorum. Şura Sonuç Bildirisi önemli Memleket meselelerine temas eden sekiz başlık halinde hazırlanmış olup, bu başlıklar sırası ile
1-EĞİTİM
2-HUKUK VE DEMOKRASİ
3-EKONOMİ
4-DIŞ POLİTİKA
5-IRAK VE SURİYE TÜRKLERİ’NİN DURUMU
6-TÜRK DÜNYASI İLE İLİŞKİLER
7-TÜRK DİLİNİN KORUNMASI
8-ANKARA VE ORTA ANADOLU’NUN SORUNLARI
Bu başlıklar altında toplanan memleket meseleleri, teker teker ele alınarak önemli açıklamalar yapılmış. Yer darlığı sebebiyle Sonuç Bildirisinin tamamından bahsetmek imkanı olmadığı için okurlarımıza sadece kısa birbilgi vermek kabilinden bazı kısımlarından bahsetmek istiyorum.
Bu cümleden olarak bildirinin giriş kısmında ezcümle,
“Aydınlar Ocakları 46. Büyük Şûrası, 27-29 Ekim 2017 tarihleri arasında, milli egemenliğin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı, Türk milletinin varlık yokluk mücadelesi olan İstiklâl Harbi’nin yönetildiği, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkentinde, Ankara Aydınlar Ocağının ev sahipliğinde, “Türk Kültürü ve Medeniyeti: Meseleler ve Gelecek Tasavvuru” başlığı ile gerçekleştirilmiştir
29 Ekim 1923; Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlattığı ve 9 Eylül 1922’de İzmir’de zaferle noktalanan Milli Mücadele’nin Cumhuriyet’le taçlandırıldığı gündür. Atatürk, “En büyük eserim!” dediği Cumhuriyet’in muhafaza ve müdafaa görevini, Türk gençliğine ve dolayısıyla bütün Türk milletine vermiştir. Bizlere ve gelecek nesillere düşen görev; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, Atatürk’ün ilkelerini, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü her türlü iç ve dış tehdit ve tehlikeye karşı korumaktır.
Yokluklar içinde milletçe yapılan kutlu bir mücadele sonucunda, hasta ve tükenmiş bir imparatorluğun küllerinden, kısa sürede “milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmayı başaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Bu vesileyle yüce Türk milletinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını en iyi dileklerimizle kutluyoruz.
Aydınlar Ocakları 46. Büyük Şurası, Türkiye’nin ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu meseleleri müzakere ederek, aldığı kararları Yüce Milletimizin görüşlerine sunmayı millî bir vazife bilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Milli kültürden beslenen fakat evrensel değerlerle barışık olmayı ve bu değerlere katkı sağlamayı hedeflemelidir. Dış politikada devlet tecrübesini kullanan, maceracı olmayan, düşmanlarını azaltan, dostlarını çoğaltan politikalar uygulanmalıdır. Ekonomide üretime dayalı büyümeyi sağlayacak milli bir programa sahip olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Büyük Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” vecizesiyle kapsamı çizilmiş, etnisitelere saygılı, kendisini Türk hisseden, büyük Türk Milletinin şerefli bir üyesi olmaktan mutlu olan insanların kurduğu bir devlettir. Kendisini Türk hissetmeyenlerin devletin asli unsuru olan Türklere ve Türk Milliyetçiliğine karşı kompleksli tavırları sona ermelidir” ifadelerine yer verilmiştir.
Bildiri bu minval üzere, önemli açıklamalar ile devam etmektedir. Bildirinin tamamını okumak isteyen değerli okuyucularımız, Kocaeli Aydınlar Ocağı Sitesinin Etkinlik Arşivini ziyaret edebilirler.
Sonuç Bildirisinin okunmasından sonra program mucibince saat 11.oo civarında Anıt Kabir’i ziyaret etmemiz icap ediyordu. Fakat o gün Cumhuriyet Bayramı olması sebebiyle Anıt Kabir’in çok kalabalık olduğu haberi geldi. Gelen habere göre ancak 50’şer kişilik gruplar halinde içeriye alıyorlarmış. Bizim de vaktimiz sınırlı olduğundan bekleme imkânımız olmadı.
Bunun üzerine programda bulunan Polatlı gezisine başlamak için iki araba halinde Polatlı’ya müteveccihen hareket edildi. Programına göre Polatlı’ya 35 Km. kala ana yoldan 4 Km. kadar içeride bulunan Alagöz Köyü’ne sapıldı. Bu köyde Alagöz Karargah Müzesi bulunuyormuş. Emekli Albay olan rehberimizin verdiği bilgiye göre, bu müze Sakarya muharebeleri yapılırken, Ordumuz Sakarya Nehrinin doğusuna çekildiği esnada Batı Cephesi Komutanlığı tarafından Karargâh binası olarak kullanılmış. Bina iki katlı bir bina olup, içerisinde Başkomutan olarak bu binayı kullanan Mustafa Kemal Atatürk ve kurmaylarına ait sade ve mütevazı eşyalar bulunmaktadır. Bu bina 1965 Yılına kadar Ali Türkoğlu ve oğulları tarafından ev olarak kullanılmış. Ancak 1965 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasına bir saygı nişanesi olarak müze yapılması gayesi ile Devlete hibe edilmiş. Buradaki ziyaretimizi tamamladıktan sonra Polatlı’ya doğru yola çıktık.
Polatlı’ya varınca ilk ziyaret yerimiz Sakarya Şehitliği oldu. İlk şehitlik ve anıt çalışmaları Polatlı İstasyonunun kuzey batısında bulunan tepede yer almaktadır. Şehitlik ve anıtın yapımına 1930 yılına başlanmış ve 1932 yılında da ziyarete açılmış. 1961 yılında da bölgede bulunan isimsiz mezarlar buraya taşınmış. Şehitlikte bulunan her mezarda birçok isimsiz şehidin bedeni bulunmakta imiş. Bu arada bütün şehitleri temsilen 140 adet isimsiz şehit mezarı yapılmış. Şehitliğin ortasında bulunan abide de kurulu sütün üzerinde,
“Biz burada Yunan’a bir mezar kazdık,
Can verdik Türkiye yaşasın diye,
Al kanla, Sakarya tarihi yazdık,
Millete vatan hediye ettik”
mısraları bulunmaktadır.
Sakarya Şehitliği’ni de ziyaret ettikten sonra, ikinci durağımız Zafer Tepe oldu. Zafer Tepe 03 Eylül 1921 tarihinden itibaren Mürettep Grup Komutanlığı tarafından karargâh olarak kullanılmış. Tepeye çıkıldığında Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve diğer komutanların muharebelerin karşı taarruz safhasını yönettiği yerden muharebe alanını çok net bir şekilde görebiliyorsunuz Bu tepede başta Atatürk olmak üzere, birçok zevatın heykeli bulunmakta. Ancak bu heykeller arasında en calibi dikkat olanı ise, birçok tarih kitabında gördüğümüz Atatürk’ün elindeki dürbünle muharebe meydanını gözetleyen tarihi resmini temsil eden heykeldir.
Bu arada vakit bir hayli ilerlemiş olduğundan Zafer Tepe’den ayrılarak Polatlı şehir merkezine indik. Burada Belediye Başkanı Sayın Mürsel Yıldızkaya Aydınlar Ocakları mensuplarına öğle yemeği ikram etti. Yemekten sonra Başkan bir konuşma yaparak bizlere “hoş geldiniz” dedikten sonra, Belediye Başkanı olarak yapmış olduğu hizmetlerden kısaca bahsetti. Anlattıklarına bakılırsa başkan bir hayli başarılı idi. Yemekten sonra Belediye Başkan Mürsel Bey’e ve bize rehberlik yapan Emekli Albaya veda ederek Polatlı’dan ayrıldık. Zira birçok Aydınlar Ocağı mensubu akşama doğru, geldikleri şehirlere geri döneceklerdi. Bu arada bizim Kocaeli ekibinin YHT ile İzmit’e dönüş saati 19.25 idi.
Bu itibarla, akşam saat 17.oo sıralarında Ankara’da kaldığımız Başkent Öğretmen Evine döndük. Buradan valizlerimizi toplamak suretiyle Ankara Tren Garı’na hareket ettik. Saat 19.25 de hareket eden YHT akşam Saat 22.30 sıralarında İzmit’e vasıl oldu. Buradan evlerimize hayırlısı ile sağ salim dağıldık.
Böylece Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının 46. Büyük Şura sebebiyle Ankara’ya yapmış olduğu seyahat hayırlısı ile sona ermiş oldu. Bu vesile ile bizi ev sahibi olarak çok iyi ağırlayan Ankara Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Sinan Demirtürk’e, 29 ilin Ocak mensuplarını Ankara’da toplamak suretiyle, başarılı ve faydalı bir Şura yapılmasını temin eden Genel Başkan Prof. Dr Mustafa Erkal’a, bizi ekip olarak Ankara’ya götürüp getiren Ocak Başkanı Av. Ruhittin Sönmez’e hassaten ayrı ayrı can-ı gönülden teşekkür ederim. 18.12.2017 ( BİTTİ )
Musa Ordu
Kocaeli Aydınlar Ocağı İlim İstişare Üyesi
1.EĞİTİM
Eğitim sistemimiz son yıllarda sık sık yapılan değişikliklerle, yap-boz tahtasına dönmüştür. Son on beş yılda değişen 6 Milli Eğitim Bakanı döneminde 5 defa liselere giriş, 3 defa üniversitelere giriş sistemi değiştirilmiştir. Eğitim kurumlarında standart bir eğitim öğretim ortamı ve imkân fırsat eşitliği bulunmadığı sürece akademik başarısı yüksek lise ve üniversitelere girişte mutlaka merkezi sınav yapılması gerekmektedir. 2017 yılında 176 dersin müfredatı, bilimsel gerekçelerle değil, yeni nesilleri belirli bir dünya görüşüne göre yetiştirmek amacıyla köklü bir biçimde değiştirilmiştir.
Ayrıca okul türleri arasında ayrımcılık yapılmaktadır. Hâlbuki eğitimin, bireylere milli kimliğini kazandırması, birleştirici ve bütünleştirici olması gerekir. Eğitim sistemi siyaset üstü olduğundan, yapılan müfredat değişiklikleri, Anayasa, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile çelişmemelidir.
Uyuşturucu terörü ile yapılan mücadele çok yönlü sürdürülmelidir. Yakalanan uyuşturucunun piyasa değeri değil; kaç kişiyi zehirleyebileceği belirtilmelidir.
Eğitim sistemi ile ilgili önerilerimiz: Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 100’e yükseltilmelidir; İlkokullar 5, ortaokullar 3 yıl olmalıdır. Liselerdeki derslik açığı kapatılarak 1,5 milyon öğrencinin Açık Öğretim Lisesine gitme zorunda kalması önlenmelidir. Üniversitelere idari ve mali özerklik ile akademik özgürlük sağlanmalıdır. Eğitim kurumlarımızın öğretmen ve öğretim elemanı açığı giderilmelidir. Okullarımızın akademik başarısını yükseltmek için yapılan her türlü çalışma desteklenmelidir.Ayrıca, lise ve üniversite öğrencilerinin kötü niyetli kişi ve örgütlerce istismarını önlemek için burs ve barınma ihtiyaçları, bizzat devlet tarafından karşılanmalıdır.
2. HUKUK VE DEMOKRASİ
Türkiye “çoğulcu demokrasi” kavramından uzaklaşmıştır. Demokrasinin olmazsa olmaz temel ilkeleri olan kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı ilkelerini hayata geçirecek, temel hak ve hürriyetleri güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Adli sistem hızlı ve etkin hizmet verecek şekilde yeniden yapılandırılmalı, gerekli mevzuat ve usul düzenlemeleri yapılarak, toplumdaki adalet sistemine güven oranı tatmin edici seviyelere yükseltilmelidir.
Meşruiyetin temeli milli iradedir. Fakat milli irade anayasayla, kuvvetler ayrılığıyla, özgürlüklerle sınırlıdır.
Yargı da tıpkı yasama ve yürütme gibi bir egemenlik yetkisidir. Türkiye’yi elbette “seçilmişler” yönetecek, kanunları yapacak ama yöneticiler de hukuka uyacaktır. Bunun denetimini de bağımsız yargı sağlayabilir.
Yargı kadrolarında “parti yargısı” oluşturacak düzenlemeler ve atamaların yarattığı tahribat onarılmalıdır. Çünkü ülkemiz için “cemaat yargısı” da, “parti yargısı” da aynı şekilde yanlış ve zararlıdır. Siyasal gücün belirlediği bir HSK yapılanması, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için, büyük tehlikedir.
Hâkimlerin ve savcıların yalnızca hukuka tabi olacakları hukuki ve siyasi atmosfer oluşturulmalıdır.
3. EKONOMİ
Son 10 senenin (2006 -2016) ekonomik büyüme ortalaması cumhuriyet dönemi ortalamasının çok altında kalmıştır. Bu ise artan nüfus da dikkate alınınca yerinde saymak, dünya sıralamasında da geriye düşmek demektir.
Ekonomimiz sadece tüketime, hizmetler ve inşaat sektörüne dayalı olarak büyümektedir.
Üretime dayalı bir büyümeye, (yapısal reformlarla) katma değeri fazla olan ürünleri ve bilgi teknolojilerine dayalı üretimi esas alan bir yapılanmaya geçmeliyiz. Çünkü maliye ve para politikalarıyla artık yolun sonuna gelinmiştir.
Yüksek teknolojili üretim teşvik edilmeli, bu teknolojiyi üretip geliştirecek insan gücü planlaması yapılmalıdır. Topluma lokomotif olabilecek üstün nitelikli insan sayımızı hızla artırmalıyız.
Kaynak dağılımı, yatırımlar ve üretimin optimum esaslarda gerçekleşebilmesi için ekonomide rekabete dayalı ortamın oluşması ve gelişmesi gereklidir.
Tarımda ithalatı teşvik edici vergi indirimleri yerine üretici desteklenmelidir. Tarım ürünlerindeki ithalat çeşidi korkunç boyutlara ulaşmıştır. Tarımda faal nüfusun tarım dışına çıkışı sağlıksız iç göç hareketlerini beslemektedir.
4.DIŞ POLİTİKA
Güney sınırımızdaki ABD destekli PKK ve PYD koridoru çok ciddi bir tehlikedir. Fırat Kalkanı Harekâtı gibi İdlib ve Afrin’deki harekât da zorunludur. Barzani’ye karşı gerekli yaptırımlar yerine getirilmelidir. Bağdat yönetimi ile ilişkiler geliştirilmelidir. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğüne önemli katkıda bulunurken kendi toprak bütünlüğünü ve milli birliğini de korumalıdır.
Geleneksel iç ve dış politikalarımızda mezhepler üstü kalmak esastır. Sünnici blokla hareket yanlışı Türkiye’nin siyasi etkinliğini ve itibarını zedelemiştir. Barzani dışında dostu kalmayan Türkiye hayal kırıklığına uğramış, yanılmış ve aldatılmıştır. Bölgede arabulucu özelliğini yitirmiştir. ABD’nin “karıştır, çatıştır ve istikrarsızlaştır” politikası terör örgütlerini kullanma ve onları Türkiye’ye karşı silahla destekleme ayıbı sürmektedir.
Ege’de çiğnenen haklarımız ve Yunan işgaline karşı milli menfaatlerimiz korunmalıdır. Kıbrıs’ta KKTC’yi yok sayan, birleştirme ve Kıbrıs Türkünü eritme çabaları kabul edilemez. Türk kimliğinin aşındırılması ve adalılık kimliği önemli bir tuzaktır. İki ayrı devlet gerçeği artık korunmalıdır.
Mültecilerin nüfus yapısını bozucu etkileri sosyal hayatımızdaki olumsuz tesirleri göz ardı edilmemelidir. Öncelikle onların Türkçe öğrenmeleri sağlanarak uyum gerçekleştirilmelidir. Mülteciler ülkemizde kesinlikle kalıcı olmamalıdır.
5. IRAK VE SURİYE TÜRKLERİNİN DURUMU
Hükümetimiz, Irak ve Suriye merkezi hükümetleri ile bugüne kadar yürüttüğü politika ve ilişkileri yeniden gözden geçirmelidir. İran’la ilişkilerimiz, milli menfaatlerimiz, Suriye’de ve Türkmeneli’nde yaşayan Türk varlığı ve toprakları ile sınırlarımızdaki olaylar dikkate alınarak acilen gözden geçirilmeli ve ona göre yürütülmelidir. Irak Merkezi Hükümeti, bir an önce -başta Kerkük olmak üzere- bütün Türkmen bölgelerinde güvenliği tam anlamıyla sağlamalıdır. Kerkük’e Türk kimlikli bir vali tayin edilmesi sağlanmalı, diğer Türk bölgelerinde de yöneticilik görevleri de Türkmenlere verilmelidir.
Irak Anayasasında, Federe Irak Devleti’nin Arap ve Kürtlerden oluştuğu, resmi dilin Arapça ve Kürtçe olduğu belirtilmektedir. Anayasa’da değişiklik yapılarak, Türkmenlerin adı, Arap ve Kürtlerin adının yanında 3. unsur olarak yer almalı ve onlara tanınan siyasi ve hukuki hakların aynısı Türkmenlere de verilmelidir. Habur Sınır Kapısı konusu sonuçlandırılmalı, Ovaköy’den yeni bir kapı açılmalıdır. Kürtler ABD tarafından nasıl eğitilip donatılmışsa, Türkmenlerin de kendi güvenliklerini sağlayabilmeleri için, Türkiye tarafından öyle eğitilip donatılmaları gerekir. Unutulmamalıdır ki, anavatanımızın güvenlik sınırı Kerkük’ten, Türkmeneli’nden geçer.
Türkiye güvenli ve güvenilir bir ülke haline getirilmelidir.
6. TÜRK DÜNYASI İLE İLİŞKİLER
Başta Azerbaycan olmak üzere bütün Türk devletleriyle ve Balkan ülkelerindeki Türk ve akraba topluluklar ilekültürel ve sosyal ilişkiler geliştirilmelidir. Bu konuda üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının projeler oluşturmaları, ortak etkinlikler düzenlemeleri büyük önem taşımaktadır.
Türk dünyasında ortak alfabe kullanılması ve ortak tarih kitabı yazılması çalışmaları bir an evvel sonuçlandırılmalıdır.
7. TÜRK DİLİNİN KORUNMASI
Son yıllarda Türk dilinin yazımı ve telaffuzu konusunda büyük bir yozlaşma yaşanmaktadır. Ayrıca firma isimlerinde ve tabelalarda yabancı dillerden gelen kelimelerin kullanılması dilimizin geleceği bakımından son derece sakıncalıdır. Bu sebeple Aydınlar Ocağı tarafından hazırlanan “Türk Dilini Koruma Yasası” taslağı hükümet ve siyasi partilerin dikkatine sunulacaktır.
8. ANKARA VE ORTA ANADOLUNUN SORUNLARI
Bölgesel bir sorun olarak ortaya çıkan Tuz gölü havzasında ki çevre problemlerine kalıcı çözümler üretilmelidir. Ankara”nın tarihi ve kültürel kimliğinin zenginleştirilmesi için kısa ve orta vadeli eylem planları hazırlanmalıdır.
Aydınlar ocakları olarak Ankara’da düzenlediğimiz 46. Büyük Şuramızda alınan bu kararların milletimizin geleceği konusunda olumlu katkılar yapmasını diliyor sevgi ve saygılarımızı sunarız.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Katılan Ocaklar:
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi, Adana Aydınlar Ocağı, Adıyaman Mimar Sinan Aydınlar Ocağı, Anadolu Aydınlar Ocağı, Ankara Aydınlar Ocağı, Antalya Aydınlar Ocağı, Avrupa Aydınlar Ocağı, Balıkesir Aydınlar Ocağı, Bursa Aydınlar Ocağı, Çanakkale Aydınlar Ocağı, Çorum Aydınlar Ocağı, Giresun Ondokuz Eylül Aydınlar Ocağı, Harput Aydınlar Ocağı, Iğdır Aydınlar Ocağı, Isparta Aydınlar Ocağı, İnegöl Aydınlar Ocağı, İzmir Dokuz Eylül Aydınlar Ocağı, Kocaeli Aydınlar Ocağı, Malatya Aydınlar Ocağı, Manisa Aydınlar Ocağı, Ordu Aydınlar Ocağı, Sakarya Aydınlar Ocağı, Samsun Aydınlar Ocağı, Sinop Aydınlar Ocağı, Sivas Aydınlar Ocağı, Tekirdağ Aydınlar Ocağı,Trabzon Aydınlar Ocağı, Azerbaycan Aydınlar Ocağı, Kosova Türk Aydınlar Ocağı