38. paralel Kore yarımadasının ortasından geçen Kuzey Kore ve Güney Kore arasındaki sınırı belirleyen çizgi olarak anılmaktadır.
1945’e kadar Kore yarımadası Japonya’nın hâkimiyetindeydi.
1945 Sonrası Japonya’nın teslimiyetinden sonra Sovyetler, Kuzey Kore’yi, ABD ise Güney Kore’yi işgal etti…
Savaşın galibi iki süper güç olan Sovyetler Birliği ve ABD Kore’de kendilerine bağlı kişilerle hükümetler kurdular ve 1948 yılında askerlerini geri çektiler.
1948’de Koreli kuzenler iki ayrı ideolojik farklardan dolayı ayrıldı,38. paralel ise sınır çizgisiydi.
Kuzey Kore Sovyet yanlısı kominist devlet, Güney Kore ise ABD yanlısı özel mülkiyetçi devlet oldu.
Kuzey Kore 1950’de komünist Çin ve Sovyetler Birliği desteğiyle 38. paralel sınır çizgisini geçerek Güney Kore’yi işgal etti.
1952 yılında biz de Türkiye Olarak ABD’nin yanında yer alıp, Güney Kore’ye yardım için asker yolladık.
Bu yardım karşılığında NATO’nun şemsiyesi altına kendi isteğimizle girdik.
Bizde çok partili hayat ve düzenli güçlü bir ordu varken, Güney Kore’de hiçbir şey yoktu.
1953 yılında “Koreli Kuzenler” arasında ateşkes ilan edildi.
38. paralelin kuzeyi ve güneyinde kurulan iki ayrı Kore devletinin şimdi ki sınırları bu sınırlardır.
Kuzey ve güney Kore savaşında 2.5 milyon kişi öldü.
Güney Kore 1960’a kadar Rhee tarafından otokratik olarak yönetildi.
1960’da öğrenci olayları ve iç isyanlar çıkınca, Rhee istifa etti.
İstifadan bir sene sonra, Koreli general Park darbe yaptı.
General Park Güney Kore’yi 1979 yılına kadar tek adam olarak yönetti.
Eğitime, sanayi ve teknolojiye yatırımlar yaptı.
İhracata dayalı bir büyüme modeli yarattı.
Tüm bu olumlu işleri yapmasına rağmen, General Park ülkeyi diktatöryel yönettiği için çok sert eleştirilere maruz kaldı.
Askeri darbeyle işbaşına gelen General Park bir suikast sonucu 1979 yılında öldürüldü.
General Park öldürülmesinden sonra siyasi karışıklık oldu.
İktidara yine darbeyle CHUN geçti.
Fakat zamanla protestolar ülke geneline yayıldı, halk demokrasi istiyoruz diyordu.
Kimse bu olayları dış güçler, NATO organize etti diyemedi.
Çünkü halk eğitimliydi, aydınlarından daha aydındı.
CHUN 1987’ye kadar Güney Kore’yi despotça yönetti.
Ülke genelinde büyük huzursuzluk sonucu, CHUN demokratik hayata geçmek zorunda bırakıldı.
1988 yılında demokratik hayata geçen Güney Kore 1997 “Asya Krizi”nden etkilendi ama kolay atlattı.
Güney Kore’nin bu gün nüfusu yaklaşık 50 milyon, kişi başına yaklaşık “30 bin dolar” seviyesinde milli geliri var.
Kuzey Kore ise; hep diktatör ile yönetildi, Kuzey Kore’nin diktatörü halk aydınlansın istemedi, eğitime ve teknoloji yerine askeri harcamalara yöneldi, halk hiç isyan etmedi, tersine çocuklarını en verimli çağlarında sorgusuz 10 yıl askere gönderdi.
Kuzey Kore nüfusu bu gün yaklaşık 25 milyon, kişi başına yaklaşık “2 bin dolar” milli gelir seviyesinde?
Aradan geçen 65 sene içinde güneydeki Kore kuzeydekinden tam 15 Kat Zengin!
Yok NATO, yok ABD, yok dış güçler bunlar bahane!
1988 yılında demokratik hayata geçebilen Güney Kore dünya devi şirketleri oluyorsa, bu tamamen iç dinamiklerinden, akılcı politikaları destekleyen halkın bilinçli olmasından kaynaklanıyor.
Güney Koreli hiçbir aydın ABD düşmanı değil, böyle bir derdi bile yok, çünkü insanları dünya devi şirketlerini yönetiyor.
Güney Kore’nin uydudan görüntüsü ışıl ışıl, kuzeydeki kuzenlerinin karanlıkta ise, bu tamamen iç dinamiklerindendir…
* * * * *
Şimdi aynı konuyu başka örneklerle de çeşitleyerek irdeleyelim:
İktisatçılar toplumların neden geri kaldıklarını araştırırken geçmişte bazı faktörler ileri sürmüşlerdir.
İklim ve coğrafya faktörü, kültür faktörü, toplumsal cehalet faktörü gibi…
Yeni iktisatçılardan Kamer Daron Acemoğlu, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) iktisat profesörüdür.
IDEAS/RePEc araştırma veri tabanına göre, “dünya’daki en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist” arasındadır.
Kamer Daron Acemoğlu, ABD’de yayınladığı ezber bozan kitabı “WHY NATIONS FAIL”(Ulusların Düşüşü) kitabında “kapsayıcı siyasal kurumları” olan ülkelerin yukarıdaki faktörlerden daha önemli olduğunu detaylı tezlerle çürütüyor.
“Sömürücü siyasal kurumları” olan ülkeler diğer koşullar ne kadar olumlu olursa olsun gelişemiyor.
Siyasal tercihler farklı olursa, ekonomik yapılar da farklı oluyor.
Yukarıdaki fotoğraf karesi ünlü iktisatçı Kamer Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” kitabında da geçiyor.
Aynı kültür, aynı dil, aynı inanç değerlerine sahip aynı toplumdan kopan iki ayrı devletin 65 senede geldiği farkın uydudan kanıtı!
Uydudan bakınca, Kuzey Kore karanlık çünkü ülkede elektrik kısıtlı, Güney Kore ise ışıl ışıl.
Kuzey Kore Sovyetler Birliği’nin ideolojisi yörüngesinde tarihine yön verirken, güneydekilere hain Amerikancı dediler!
Kuzey Kore sürekli askeri güç için yatırım yaptı, en verimli çağındaki çocuklarını 10 sene askerlik için mecbur tuttu!
Güney Kore’de ise durum çok değişikti.
Güney Kore’de 2 Sefer askeri darbeler de oldu.
Fakat darbeyi yapanlar tercihlerini eğitim ve toplumu kapsayıcı değerlere yatırım yaptılar.
Özellikle eğitime büyük yatırımlar yaptılar.
Çocuklarını yurtdışında en iyi okullarda okuttular, aynı eğitim sistemlerini kendi ülkelerine taşıdılar.
Çocuklarını icat adına özgür bıraktılar.
Demokrasisi bizden çok çok yeni olan Güney Kore, bu gün birçok Avrupa ülkesinden daha iyi bir refah seviyesinde.
Emperyalizm’i tamamen dışarıda aramayın, ülkelerin gelişmemişliklerinin ana unsuru sömürücü siyasal iktidarların mottosudur.
Kapsayıcı siyasal yönetimler otoriter bile olsalar, darbeyle bile gelseler, kapsayıcı kurumsal yatırımlarla toplumlara basamak atlatabiliyorlar.
İspanya ile Peru’da örnek, ABD’ye yerleşen İspanyol kolonilerinin kurduğu Peru yıllarca sömürücü siyasal idare ile diktatörler tarafından idare edildi, aynı İspanyollar İspanya ülkesinde gelişirken, Peru’nun milli geliri Afrika ülkelerinin düzeyinde kaldı!
Meksika’ya bağlı Sonora kenti İle, ABD’nin Arizona eyaletindeki fark İse müthiş.
İki kentin aralarında sadece bir “ÇİT” var?
İkisi de aynı toplum, sadece siyasal yönetim tercihleri, kurumları farklı gelişmiş…
Bu gün ABD’nin Arizona dev bir kent, insanların sağlık ve sosyal garantileri var, tıp gelişmiş olduğundan ortalama insan ömrü uzun.
Gelirleri çok fazla olduğundan, tüketim harcamaları da çok yüksek.
Sınırın diğer tarafındaki Meksika’nın Sonora kentinin ise insan ömrü yaş ortalaması 10 yaş aşağıda !
Gelirleri çok düşük, zar zor geçiniyorlar…
Coğrafya aynı, iklim aynı, su kaynakları aynı, bulaşıcı hastalık ve virüs tipleri aynı, toplumun orijini aynı…
Aradaki fark bu kadar büyük olabiliyor.
Umarım buradan kendimize düşen dersleri çıkarmış oluruz…