Eller Ay’a Biz Yaya

106

“Yemişim Ekonominizi” başlığı atsaydım daha ilgi çeker miydi bilmiyorum ama söyleyeceklerim dünya ekonomik sisteminin “e”sinden bihaber olduğumuzun resmidir.

Dünya ekonomisinde hangi statüdeyiz bunu bir sorgulayalım.

Klasik ezber savunmalardan biri; dünya kapitalist ya, evet tabii ya doğru, işte biz ondan gelişemedik!

Kapitalizm sanki olmayan bir sistemin yerine getirilip zorlanan bir mekanizma gibi algılanıyor.

Oysa ki;  var olan sistem dünya kuruldu kurulalı “ekonomik eşitlik temeli” üzerine değil.

Kapitalizm aslında zorlanan bir sistemin adı da değildir, günümüzde ulus devletlerin tamamına statü olarak “kapitalist devlet” deniliyor!

Siz hiç “kapitalizm” sözcüğünü isminde barındıran bir devlet duydunuz mu?

Örneğin Amerika Kapitalist Devletleri, İngiltere Kapitalist Krallığı mı?

Ama isminde “sosyalizm” geçen devlet isimleri çok duyduk, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği gibi!

İkincisi zorlamadır…

İlk çağlara bir gidelim hele; ilk başlarda mağara dönemlerinde yırtıcı hayvanlar gibi yiyeceği kadar günlük beslenen ve fazlasını stok yapmayan insanoğlu, sonradan mağaraya stok yaparak ve bunu diğer insanlarla ve varlıklarla paylaşmayarak böylelikle ilk ilkel “kapital”i keşfetmiş oluyor…

Buna “avlanılan ve toplanan yiyeceklerin mülkiyet hakkı” diyoruz.

Ben çaba harcadım, emek verdim yiyecekleri avladım ve topladım, herkese de vermem abi !

Bu böyle biline, eyyy karşı dağdaki mağara insanları !(bunu o dönem derler miydi bilemedim ?)

Mağaraya saklanıp stoklanan yiyeceklere “ilkel sermaye stoku” diyoruz.

Sonra, bu doğadaki bedava sunulan toprakların etrafını çevirip herkese vermem abiye , nehir suyunun yolunu çevirip bedava kullanamazsın biradere evriliyor.

İnsanlar mağaralardan çıkıp, taştan, topraktan, ağaçtan evler yapmaya başlıyorlar.

Alışveriş kültürü gelişiyor…

Takas methoduyla alışveriş dönemi başlıyor.

Tavuk benim ben baktım, ver sen de topladığın elmaları al tavuğu , elma yoksa tavuk mavuk da yok !

Zaman ilerliyor doğadaki değerli madenler keşfediliyor, sonra bunlara değer biçilip “PARA” adı veriliyor.

Tabii bu mülkiyet davası nedeniyle, insan toplulukları  arasında savaşlar ve düşmanlıklar daha da artıyor.

Bu emek vermiş tamam da, biz de taş mı yiyeceğiz,  bize de yaşam mücadelesi için toprak lazım, aş lazım baba deyip, hurraaa…

Gel zaman git zaman topluluklar devlet kuruyor, sınırlar çiziliyor…

İnsanoğlunun bu uğurda savaş verdiği topraklar; günümüze gelince kadar kupon arsa, gayrimenkul, alışveriş merkezleri gibi isimler almaya başlıyor.

Sonuç olarak; bireysel mülkiyet hakkı kavramı sermaye ve toprak stok yapılıp ve miras yoluyla diğer nesillere geçmesi  hasıl olduğundan beri, sistem özünde kapitalisttir.

Teknoloji ilerlese, kullanılan araç gereçler gelişse de; adına endüstri, adına “ultra neo endüstri” denilse de, sistem mülkiyet hakkı üzerine kuruluysa bunun adına “kapitalizm” denir!

Bunu devlet eliyle de yapsan adı bu sefer “devlet kapitalizmi” olur, bireysel mülkiyet eliyle de yapsan özniteliği değişmez.

Buna başka anlamlar yüklemek gereksiz olur.

Mühim olan sistemin ismi cismi değil niteliğidir, bu zamandaki dünya düzeni devletleri üretim biçimini ve ticareti geliştirdikçe “kapital” oranı daha da artacaktır.

Fakat devleti oluşturan toplumlar arasındaki farklar yine olacaktır.

Gelişmiş ülkeler, yeni enerji biçimleri arayışında, hatta daha ilerisi başka gezegenlerden kaynaklar bulma ve uzayda yaşamak için olanaklar arayışındayken, bizler başkalarının kurduğu ekonomik sistemin adına sanına takılmışız “ah… vah…” gidiyoruz!

Dünya 5’ten büyük iyi güzel dedik de; bunun kanıtı için bizi hiç gidemediğimiz UZAY’dakilere mi sorun diyeceğiz?

Sonuç olarak:

Zorlama olmayan her sistem doğaldır.

Savaşlarda güçlülerin kazanması da doğal durumdur.

Ekonomilerin hepsinin ayni gelişmişlik seviyesinde olmaması da doğal durumdur.

Çünkü bu sistemlerin hepsini insanoğlunun aklı kuruyor.

Kimi toplumlar iyi sistemler kurup bunu iyi değerlendirip zenginleşmiş, kimisi kötü değerlendirmiş fakir kalmış, olaya tamamen böyle bakarsak asıl sorunun mantalitede olduğu açıktır.

Ne kadar kapital, o kadar adamsın abi!