Tarihten Niye Ders Alamıyoruz?

96

Çünkü ânı yaşamayı seviyoruz. Anı yaşamak için anlık tecrübe sahibi olmak yeterli. Hatta o deneyimin bir kısmı da fıtratımıza yaşayakalmak bâbında dercedilmiş.

Tarihi anlamak içinse temel bir bilgi ve bu bilginin gevişi sayılabilecek bilinç gerekli. O da bizim işimize gelmez. Zira cesuruz ama tembeliz. Merhametliyiz ama vurdumduymazız. Şanslıyız ama istikrarsızız.

Kurduğumuz devletleri kendimiz yıkmışız. Göçlerle geldiğimiz coğrafyaların şeklini almışız. Yokluktan mucizevî bir devlet çıkarmışız ama kıymetini takdir edememişiz. Daralan zamanlarımıza kılavuzluk eden kurdolojik liderlerimizin sonuncusunu ve yaptıklarını anlamaya çapımız yetmiyor. Zaten öyle bir hesabımız da yok. Düştüğümüz kuyudan bizi çıkarmayı çalışanları ayaklarından asılıp aşağı çekmeye çalışmak nerdeyse millî hasletimiz olmakta.

90 küsur yıllık Cumhuriyet algımız hafızamızda Osmanlı esatiri kadar var mı; şüpheliyim. Şurda daha 40 küsur yıl önce yaşadığımız Kıbrıs travması ve Barış Zaferi zihnimizden sabun köpüğü gibi kayıp gitmese 35 yaşında ikinci bir devlete sahip bizim millet ne diye bir ‘gâvur’ devletle birleşmeye çalışsın.

Irak‘ı, Suriye‘yi, Libya‘yı, Yemen‘i bölmeye alışanlar Kıbrıs’ın bıçaklanmış derisini niçin bize diktirmeye çalışıyorlar? Anavatan veya Yavruvatan; 30-40 yaş altındakiler için tarih bilinci aynı filmin aynı sahnede aynı acılarla tekrarlanmasıyla ancak kazanılacak. Ve 2 kuşak sonra bir daha. Game over / film tekrarı.

Sağ & Sol olaylarının yasının artık kırk’ı çıktı. Az daha gayret etsek Evet & Hayır‘dan bile benzer bir yarık, derin ayrılık çıkarabiliriz meselâ. O dönemin liderleri konuşabilme ortamı bulabilselerdi anlaşmaları muhtemeldi. Bu yüzden “Vurun, söyletmen!” politikası uygulandı.

Ya şimdilerde ne uygulanıyor? İlle dediklerimizin doğrulanması için üzerinden birkaç yıl ve bolca belâ geçmesi mi gerekiyor?! 7 yıl önceki Referandumda İsrafil‘den rol çalarak ölüleri mezardan ‘evet’ dedirtmek için çıkartmaya çalışanların sonrasında niye patladığını nasıl unuttuk?!

15 Temmuz yaşanmasaydı bile aklın ve sorgulamanın olmadığı bir yapıdan FETÖ çıkması mukadderdi. Ya şimdi ne var; sorgulayan mı var?

Bizdeki Halk Oylaması için Avrupalılarla kapışmak neyin nesi? Bütün bunlar tarih olarak yazılmıyor mu? 18 maddeye bakıp altı – üstü bir “he” yada “ha’a” diyeceğiz de bu savaş havası, bu kavga kokusu da ne?!

Lider gördükleri insanların emriyle gözünü bile kırpmadan harekete geçenler Fethullah Gülen‘in tek talimatıyla harekete geçen üniformalılara niye saldırıyor o zaman; ya yarın kendi yaptıkları da hukuken patlarsa?

Saldırırız, savaşırız, silahlanırız” sözleri Türkçe sözlüklerde var da Türklerle mi savaşacaksınız merak konusu. Haç ile Hilâl‘in kavgası diyorsunuz da Türkiye‘nin yarısı Haçka’lı mı?

Müslümanlığımız, milliyetçiliğimiz, demokrasi alışkanlığımız, kurallara – kanunlara riayetimiz hep yüzeysel. Mış gibi yapmakta üstümüze yok. Ki sonra acı demetlerinden harman olacağımızı tahmin ettiğimiz halde.

Bindiğimiz at nereye giderse kısmetimiz kabul ediyorsak kader de bize eyer vurmuş biniyor demektir. Ne demiş Bayan Müslüm sıfatlı merhum Bergen:

“Kader diyemezsin, sen kendin ettin.”