Yunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (4)

44

“Gönlüne dolan ve kendisini irşat eden İlâhî Kelâm, ‘Rabbimiz, Mâbudumuz, ibadet ettiğimiz Allah’ mânasında kullandığı ‘Tapduk’ sıfatı ile perdeleyerek, gönülleri şahsına değil, Allah’a rabtetmiştir. Nitekim bir başka ilâhisinde:

“Biz taliplerüz her dem ışk sabakın okıduk

Çalap müderris bize, ışk hod medresedir.”

diyerek bu hakikati daha açık bir dille ifade etmiştir. Yunus’un:

“Yunus eydür er kulıyam Tapduğumuz dost yüzüdür

İşbu söze inanmayan ide-bilsün itdüğini”

X

“Tapduğa secde kıl sen

Sana vuslat gerek ise”

gibi, Divan’ında on beş yerde geçen bütün Tapduk kelimeleri, Allah mânasında kullanılmıştır.” (a.g.e., s.16) Zaten Yunus’u hakikat âlemine ulaştıran da bu İlâhî sevgidir.

“Yunus Hakk’a bilişeli, can u gönül virişeli

Şol Tapdug’a irişeli, gözlerümi açar oldum”

şeklinde ifade ettiği gibi Yunus kalb gözünü açmış ve artık bambaşka bir iklim seyreder olmuştur.

Bu, Yunus’un gönlündeki duygu ummanını taşırmaya yetmiştir.

“Taştın yine deli gönül

Sular gibi çağlar mısın?

Aktın yine kanlı yaşım

Yollarımı bağlar mısın?”

Artık hiçbir bağ tanımadan yola düşmüş ve gidebildiği yere kadar kendisi gitmiş, erişemediği yerlere:

“Geh eserem yeller gibi

Geh tozaram yollar gibi

Geh akaram seller gibi

Gel gör beni ışk n’eyledi”

diyerek, insan üstü bir gayret harcamış, kalbine dolan hakikatleri, yani Allah aşkını, Peygamber sevgisini ve İslâm inancını, muhtaç gönüllere nakşetmeye başlamıştır. (a.g.e., s.17)

Anadolu’nun hâli ile hallenip dili ile dillenen Yunus, bir yandan:

“Dağlar ile taşlar ile

Çağırayım Mevlâm seni

Seherlerde kuşlar ile

Çağırayım Mevlâm seni”

gibi ilâhîlerle mevcudatın dillerine tercüman olup, onların zikir halkalarına katılarak hislerini hassas gönüllere aktarırken, diğer yandan maddî-mânevî hiçbir değer tanımadan herşeyi yok eden Moğol zalimlerini yermiştir. (a.g.e., s.17)

 

 

Önceki İçerikBayram Sohbetlerinin Konusu
Sonraki İçerikYunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (5)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.