Turan

98

Turan‘ kelimesine ilk defa İran kaynaklarında rastlanır. Farslar kendi ülkelerine ‘İran‘, komşuları olan Türklerin yaşadığı topraklara da ‘Turan‘ diyorlardı.

Turan‘ kelimesine; ‘Türklerin yeryüzünde yaşadıkları bütün ülkelerin toplamı, birleşik ve tek Türk vatanı’ mânâsını veren, ‘Turancılık‘ fikriyatını dile getiren ilk kişinin, Azerbaycan Türklerinden Hüseyinzâde Ali Turan(*) olduğu bilinir. ‘Turan‘ başlıklı ilk şiiri O yazmıştır. Şiirinde;

‘Sizlersiniz ey kavm-i Macar bizlere ihvan

Ecdadımızın müştereken menşei Turan

Bir dindeyiz biz, hepimiz hakperestan

Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kur’an

Cengizleri titretti şu afak-ı seraser

Timurları hükmetti şehinşahlara yekser

Fatihlerine geçti bütün kisver-i kayser’

Diyordu.

Hüseyinzâde’nin fikriyatından etkilenen Ziya Gökalp’in de ‘Turan’ isimli şiiri vardır. 3 kıt’a ve bir beyitten oluşan şiir,

‘Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan’

Mısralarıyla biter.

Edebiyatçı Yazar Hüseyin Adıgüzel, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 397 sayfalık ‘Turan‘ isimli kitabında ‘Bir gün ama mutlaka…’ temennisini dile getirerek, ‘çağdaş Turancı‘ olduğunu beyan ediyor.  Doğru ve gerçekçi bir değerlendirme ile Turan kavramı; “Türk milletinin, Türkçü-Turancı ideali savunanların Türk Milleti’nin birliği idealidir.” Şeklinde târif ediyor ve şu açıklamayı veriyor:

‘İlk bakışta uzak bir hedef, uzak bir ideal olarak gibi görünse de, ölçü fertlerin değil, milletin hayatı olduğu zaman, yakın bir hedeftir. Turan, ilmî, akılcı ve inanan insanların ortak idealidir. Bir gün, ama mutlaka kurulacaktır. Bugün hayal gibi algılansa da, bir Avrupa Birliği, bir Slavyan Birliği kadar gerçekçidir. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanda kurulacak bir Türk Birliği, zor gibi görünen aşamalardan geçtikten sonra siyasî birliği de oluşturabilecek bilgi ve teknoloji birikimine, iktisadî zenginliklere, yetişmiş insan potansiyeline sâhiptir. Türk Birliği’nin gerçekleşmesi, neresinden bakarsanız bakınız, siyasî kadroların işidir. Bu yüzden Türk milleti, seçimini yaparken iktidara getireceği insanların cevher-i aslisine bakmak mecburiyetindedir. O kadrolar iktidara geldiği gün, Turan mutlaka kurulacaktır.’

Bu sözler aynı zamanda ‘ülkü‘ kavramının ve ‘ülkücülük‘ fikriyatının da târifidir. Bilindiği gibi, Umumî mânâda ülkü; gaye edinilen, ulaşılmak istenen hedef ve ideal demektir. Erişilmesi, gerçekleştirilmesi kolay olmayan veya her zaman gerçekleşemeyen, ancak uğrunda fedakârlık ve feragatte bulunulmaktan çekinilmeyen üstün düşüncenin adıdır. Ülküyü, felsefedeki idealden ayırarak, yalnız toplumdaki üstün hedef güden, düşünce sistemini ifâde eden bir kelime olarak kullanmak yerinde olur. Ülkücü; Herhangi bir ülküye inanıp bağlanan kişidir. Felsefî mânâda, idealist; realiteden çok nazarî fikirlere bağlı kimsedir. Ülkücüler, kelimeye daha geniş bir mâna yüklemekte ve ‘bir fikre, bir dâvâya, bir kurum, kuruluş veya hizmete, mesleğe, belli ahlakî telakkilere samîmiyet ve ihlasla bağlanmak’ şeklinde târif ederler.

Hüseyin Adıgüzel ‘Turan‘ isimli eserini yirminci yüzyılın ilk yıllarında, gönüllerinde yaşattıkları Turan idealini gerçekleştirmek için Türkistan’a giden beş genç insanın çalışmalarını, mücâdelelerini ve yaşadıklarını anlatan gerçek bir hikâyeyi esas alarak yazmıştır.

Bu 5 genç, Erkân-ı Harbiye-yi Umûmiye Resliği’nin Kurmay Başkanı Âdil Hikmet Bey başkanlığındaki heyet olarak 1914 yılında, Devlet-i Âliye-i Osmaniye’de iktidarı ele geçirmiş olan İttihat ve Terakki Fırkası’nın en etkili mensubu Enver Paşa tarafından vazifelendirilmişti. Vazifeleri Türk ve İslam Birliği’ne oluşturmak için zemin yoklamak ve propaganda faaliyetlerini yürütmekti.  Fransızca, Arapça, İngilizce, İtalyanca ve biraz da Rusça bilen Âdil Hikmet Bey, Türkistan’a hareket ettiğinde, 6-7 aylık evliydi. Arkadaşları ise; Kuşçubaşı Selim Sâmi Bey, Hüseyin Emrullah Bey, Kırımlı Hüseyin Bey ve Bursalı İbrahim (Haklıer) Bey idi.

5 genç, Hindistan üzerinden Türk yurtlarına gittiklerinde Rus baskısından bunalan Türkler isyan başlatmışlardı. Türkistan’a, oradaki soydaşlarımızı Türk Birliği’ne dâvet etmek için siyasî maksatlarla gidenler, bir anda kendilerini savaşın içerisinde bulurlar. Böylece aksiyon filmlerini andıran mâcerâlı bir hayatın içerisine istemeden girmiş olurlar. Çarpışmalar, esâret hayatı, kaçışlar savaş romanı havasında birbirine tâkip eder.

Bu yıllarda Osmanlı Devleti de sonu belirsiz ve hatta ümitsiz bir yolun başlangıcındadır. İttihat ve Terakki’nin tecrübesiz ve fakat ihtiraslı kadrosu, Bab-ı Âli Baskını ile idâreyi ele aldıktan kısa bir zaman sonra İkinci Balkan Savaşı çıkmış, savaş, kısmî bir zaferle neticelenmekle birlikte Batı Trakya, Bulgarlara bırakılmıştı. Hemen arkasından Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Türk yurtlarını esâreti altında tutan Rusya Çarlığında da Bolşevik İhtilali başladı.

Kahramanımız 5 genç bütün bu kargaşa içerisinde, binbir zahmetle Doğu Türkistan’a ulaşmayı başarırlar. Artık mes’ut ve bahtiyardırlar. Çünkü geçtikleri her köy ve küçük kasabada Türkçe konuşanlarla sarmaş-dolaş olmaktadırlar. Kendilerinin ihtiyacı olan yiyecekleri bulmakta zorlanan Doğu Türkistanlılar, misâfirlerine cömertçe ikramda bulunmaktadırlar. Derken Çin tehlikesi baş gösterir. Çinli yetkililer, casus oldukları gerekçesiyle Türkleri tutuklamak üzere tâkip etmektedirler. Ve tabîi ki kaçış ve yolculuk…

Kahramanlarımız en kötü günlerinde bile ‘Büyük Turan İdeali’ni gerçekleştirmek için mücâdelelerine ara vermeden devam ederler. ‘Büyük Turan’ı gerçekleştiremeseler bile ‘Küçük Turan’ olarak adlandırdıkları mutlu berâberliği tahakkuk ettirmiş olmanın saadetini yaşarlar.

Onlar, her sâniye ‘Töre’ üzerine hareket eden ülkü erleridir.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr www.bilgeoguz.com.tr

(*)Hüseyinzâde Ali Turan: 1864 yılında Bakû’de doğdu. Büyük babası Ahmet Sayânî ile Azerbaycan’da milliyetçiliğin öncülerinden Mirza Feth Ali Ahunzâde’nin dinî ve felsefî sohbetlerini dinleyerek yetişti. Petersburg Üniversitesi’nde Matematik ve tabiî ilimler okudu, doğu dilleri bölümünde İslam tarihi derslerine devam etti. Diplomasını aldıktan sonra tıp eğitimi görmek için İstanbul’a geldi. Askerî Tıbbiye’den Doktor Yüzbaşı olarak mezun oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldığı için mâruz kaldığı siyasî baskılar sebebiyle 1903’te Kafkasya’ya kaçtı. 1909 yılında Türkiye’ye döndü. Kendisine ‘Tıp profesörü’ unvanı verildi. 1941 yılında İstanbul’da vefat etti.

HÜSEYİN ADIGÜZEL

15 Nisan 1948 tarihinde Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde doğdu. İlkokulu ve Ortaokulu doğduğu şehirde okudu.  Balıkesir Öğretmen Okulu ve Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe bölümünden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı.

1990 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Azerbaycan’a gönderildi. Azerbaycan yönetici kadrosu için açılan Türkiye Türkçesi kurslarına öğretmen ve yönetici olarak katıldı. 1991 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Tarafından Bakü’de açılan Atatürk Lisesi’nin kurucu müdürlüğünü yaptı. 1992 yılında Türkiye Türkçesi ile eğitim yapan Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nin Türk Dili hocalığını ve yöneticiliğini üstlendi. Türk Dünyası’nı on yıl boyunca adım adım gezdi.

1994 yılında emekli olan Hüseyin Adıgüzel, Evli ve iki çocuk babasıdır.

Orkun, Türk Diplomatik, Türk Yurdu, Ötüken, Türk Dünyası Dergisi, İleri Dergisi ve Türk Solu Gazetesi’nde makaleleri yayımlandı.

Kitap olarak yayınlanmış eserleri:

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından basılanlar: *Türk Dünyası Okulları için Alfabe, *Kısa Dilbilgisi, *Deyim Hazinemiz.

Araştırma kitapları: *Manzara-i Umumiye, *Türk Dünyasında Demokrasi Hareketleri /Azerbaycan Halk Cephesi ve Özbekistan Birlik Halk Hareketi, *Azadlığın Köşe Taşları, *Türkler Kimlerdir? *Türkler ve Solculuk, *Türk Milliyetçiliği Nedir? Ne Değildir?  Ayrıca; Sovyetler Birliğinde Millî Komünizm serisi içerisinde *Atatürk Nerimanov ve Kurtuluş Savaşımız, *Nerimanov; Hayatı, Mektupları, Makaleleri, *Turar Rıskulov ve *Vahidov ‘

Romanlar: *Tün Gün Sabah, *Elveda Girit, *Kalbim Rumeli’de Kaldı, *Attila, *Tonyukuk. Biyografi: *Sabir Rüstemhanlı Edebî ve Siyasî Portresi.

Tercüme ettiği kitaplar: Sabir Rüstemhanlı’dan;  *Hatayî Yurdu, *Göktanrı, *Seçme Şiirler.

Yayınlanmış diğer eserleri: *Yunus Oğuz, *Nadir Şah, *Tahmasib Şah, *Emir Timur, *Attila, *Gumilev ve Eski Türkler, *Türk Târihine Yeni Bir Bakış,   *Türklerin Gizli Tarihi, *Şah Hanımı ve Büyücü.

Yayına hazırladığı eserler: Feridun Ağasıoğlu’dan: *Taş Babalar,* Etrüsk – Türk Bağı, Gıyaseddin Geybullayev’den: *Kadim Türkler ve Ermenistan.

 

KUŞBAKIŞI:

TÜRK DESTANLARININ ANA UNSURLARI:

Ötüken Neşriyat’ın 1144’üncü kitabı olan Türk Destanlarının Ana Unsurları isimli, 12 X 19,5 santim ölçülerinde 160 sayfalık eserin 3. Baskısı, Aralık 2015’te okuyucuya sunuldu. Eserin yazarı Hamide Demirel, ‘Destanı öksüz, sükûtu derin bir milletiz.’ Diyor ve devam ediyor: ‘Yunan mitolojisine en ince ayrıntılarına kadar edebiyatımızda ve sanatımızda yer vermeyi -batıyı takliden- gıpta ile yerine getirirken, Türk destanlarındaki yiğitlik sembolü alpların, ışıktan yaratılmış iffet timsali kadınların, insanî karakter kazanmış atların, efsunlu pusatların, ağaç, su, toprak, dağ gibi tabiat varlıklarının Türk dünya görüşü ve esâtirindeki fevkalâde konumlarını, hepsinden öte Türkçenin asil sâdeliği içinde gizlenmiş heybetli güzelliğini ve gücünü ne kadar ihmal ediyoruz!’

Eser; sanat ve edebiyatımızdaki bu sükûtu gür bir sesle bozmak için yapılmış bir tahlil çalışmasıdır. Kitapta Türk Destanlarına yer verilirken, bu destanlarda geçen Alpler, silahlar, güzellik unsurları ve dinî unsurlar ile masal unsurları ele alınarak, yabancı destanlarda geçen Türk Kahramanları ve onların hususiyetleri anlatılmış, belli-başlı Türk destanlarının kısa özetleri verilmiştir.

Beş bölümden oluşan eserde; destan kelimesinin mânâsı, destanların konuları, sözlü ve yazılı destan, destanların milletler üzerindeki eskisi, destanlardaki tipler ve İran destanı Şehnâme’de Türk Kahramanları anlatılıyor. ‘Sonuç’ bölümünde şu ifâdeler dikkat çekiyor: ‘Dünya Devleti düşüncesi ve bu düşüncenin gerçekleştirilmesi, dünya tarihinde ancak birkaç millete nasip olmuştur. Türk milleti bunun tek doğru yol olduğuna inanmıştır. Dünyanın bütün insanları, Türk devletinin halkı, Türk hükümdârı ise, dünyanın hakanıdır. Türk destanlarında at, en mühim unsurdur. Alp’ın hayatında yeri olan, aynı zamanda destanlara güzellik veren diğer unsurlar; kadın, ışık, su, ağaç, tabiat ve müziktir. Destanlardaki kadınlar gülünce gökyüzü de güler. Ağladığında gökyüzü de ağlar. Hepsi ata biner, silah kullanır ve erkeği kadar savaş gücüne sâhiptir. Kaçanı kovalamaz, aman dileyeni öldürmez. Beylik yapanları da vardır.’

Destanlar, insan topluluklarını ‘millet’ hâline getiren sihirli bir kültür malzemesidir. Destansız millet olunamaz. Destanlarını unutan milletler, kolayca dağılıveren insan kalabalıkları hâline dönüşürler.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT:

İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr

(317 kelime)

Doğu ve Güneydoğu Anadolu TÜRKİSTAN MI? KÜRDİSTAN MI?

Candan aziz vatanımızın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca çok sayıda kavimlerin meydana getirdiği farklı medeniyetlerin izlerini taşır. Bu topraklarda; Türk, Arap,  Ermeni, Çerkez, Süryani, Yezidi, Terekeme, Kırmanç, Zaza ile diğer etnik gruplar ve farklı inançlara mensup insanlar yaşamışlardır. 1800’lü yılların başına kadar bölge halkı arasında herhangi bir anlaşmazlık yoktu. Karadeniz’in batısından sıcak denizlere inemeyeceğini anlayan Rus Çarlığı, Ermenileri kışkırtarak bölgeyi Türklerin elinden alma planları yapmaya kalkıştı. Bu planın gereği olarak bölgede yıllar boyunca bir arada kardeşçe yaşayan insanları birbirine düşürdü. 1900’lü yılların ikinci yarısında bâzı Avrupa devletlerinin de desteklediği ABD planı devreye alındı. Bölgede; Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da olmak üzere 4 parçalı Kürt federasyonu kurulması ve bu sunî yapılanmanın İsrail’in vesâyeti altında tutulması düşünülüyordu. Planın Irak ayağında Barzani-Talabani birleşmesi sağlandı, iş Barzani’ye havâle edildi. Hedef elle tutulur, gözle görülür hâle getirildi. Türkiye ayağında ise; birbirlerinin dillerinden anlamayan, ayrı kültürlere mensup ve hatta can düşmanı durumunda olan Kırmançlarla Zazalar, Kürt çatısı altında birleştirildi.

Bölgede uzman çavuş olarak görev yapan, yüreği pek, dünya ve gönül gözü açık şuurlu vatan evladı Mehmet Fatih Bekirhan, 12,8 X 19,6 santim ölçülerinde 360 sayfalık kitabında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tarihini Milattan Önce 845 yılından başlayarak yaşanan olayların iç yüzünü de teferruatıyla anlatarak yazıyor. Köyleri ve aşiretleri gerek kendi tarih bilgisi ve gerekse güvenilir kaynak eserlerin desteğinde büyüteç altına alıyor. Yazar Bekirhan titiz bir araştırmacıdır. Asırlar öncesinden beri Ercişte yaşayan köklü bir ailenin ferdidir. Doğma büyüme Ercişlidir. Bu sebeplerle bölgenin tarihini çok iyi bilmektedir. Ve en önemlisi vatan topraklarına derin ve engin bir aşkla bağlığıdır.

Eser dikkatle okunmaya değer. Özellikle bölge halkının okuması gerekir.

Töre-Devlet Yayını olan kitabın satış ve dağıtım hizmetleri için:

BİLGE KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK DAĞITIM SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ:

Nuruosmaniye Caddesi Nu: 3 Kardeşler Han Kat: 1 Cağaloğlu 34110 İstanbul. Telefon: 0.212- 520 72 53 Belgegeçer: 0.212-511 47 74 e-Posta: bilge@bilgeyayincilik.com //  www.bilgeyayincilik.com

(311 kelime)

ARA REJİMİN ADALETİ:

28 Şubat Askerî Harekâtı, 21. yüzyılın eşiğinde, teoride ‘demokrasi ile yönetilen’ bir ülke olan Türkiye’de yaşanmış en önemli siyasî kırılmalardan biridir. Devletin akıl tutulması yaşadığı, yüzbinlerce mağdur oluşturmuş bir hukukî ve siyasî skandal… Sıcaklığını hâlen muhafaza eden sürecin mağdur tarafındaki kahramanlarının hatıraları, yaşadıklarını kayıt altına almaları, tarihe düşülen önemli notlardır. Hâdiselerin içinde yaşayan Doç. Dr. Şükrü Karatepe’nin hâtıraları, 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 160 sayfalık kitapla okuyucuya sunuluyor.

İZ YAYINCILIK:

Çatalçeşme Sokağı Nu: 27/2 Cağaloğlu 34110 Eminönü, İstanbul. Telefon: 0.212-520 72 10 Belgegeçer: 0.212-511 57 91 e-posta: bilgi@iz.com.tr //  www.iz.com.tr

 

KISA KISA / KISA KISA…

1- DOĞUNUN ve BATININ GÖZÜNDE HAÇLILAR: Günay Kırpık. Selenge Yayınları.

2- CANFEDA Hz. FÂTIMA: Sibel Eraslan / Timaş Yayınları.

3-HADİS ANSİKLOPEDİSİ / Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi: Prof. Dr. İbrahim Cânan / Akçağ Yayınları. 4-İRAN TÜRKLERİ: Mehmet Emin Resulzâde. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını.

5-SOSYOLOJİK AÇIDAN ALEVÎ BEKTAŞÎ GELENEĞİ: Dr. Yılmaz Soyyer. Kurtuba Kitap.

 

 

Önceki İçerikEnerji Politikası Sakat Olanın Dış Politikası Kötürüm Olur
Sonraki İçerikAnne Baba, Gerektiğinde Çocuğunu Dövmeli mi?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.