Evet…
Başlığı bilerek bu şekilde attım.
Ülkemizde, dağ gibi bir sorun, Gençlik Sorunu bizi beklemektedir.
Belki, tüm dünyada gençlik meselesi var, ama biz bize bakmak durumundayız.
Alttan alta kaynayan, fokurdayan bir konuyu kimse konuşmuyor, yazmıyor, üzerinde durmuyor veya en azından yeteri kadar üzerinde durmuyor.
Oysa, bir toplumun, bir milletin, bir ülkenin yakın ve uzak geleceği yetiştirilen gençliğe göre şekil alır.
Genç çocuğu olan birçok aile ile konuşuyorum, sıkıntısı olan aile yok gibi neredeyse.
Evlerde kapılar kapanıyor, ama içeride neler oluyor, neler yaşanıyor, ne sıkıntılar oluyor, kimse bundan bahsetmiyor.
Özellikle son 5-6 yıldan beri, ülkeyi idare ettiğini iddia eden kadrolar ve o kadroların yön vericileri, sanki bilerek yapıyor gibi, ülkenin gençliğinin kafasının karma karışık olmasına uğraşıyorlar.
Gençliğin çok ciddi bir kısmı, ülkesi, toplumu ve milletinin geleceği ile ilgili ümidini kaybetmek üzere.
Gençliği, toplumunun geleceğinden ümidini kaybeden ülkelerin geleceği maalesef karanlıktır.
Gençlik, toplumuna, ülkesine, milletine inanmalı, güvenmeli ve gelecekten ümidini asla kaybetmemelidir.
Yok kindar nesil, yok dindar nesil derken, yok yolsuzluk, yok milletsizlik, yok bilmem ne derken, gençlerimizin kafası karışmakta ve ne düşüneceğine tam karar verememektedir.
Gerçi, toplumumuzda, sadece gençlerimizin değil, büyüklerimizin çok ciddi bir kısmının da kafası karma karışık olmuş durumdadır.
Ülkemizde, son yıllarda insanımız aldatılmakta, kafası karıştırılmakta ve yanlışı doğru, doğruyu yanlış olarak görmesi için adeta bir düzen kurulmuş bulunmaktadır.
Bugün birine dost, ertesi gün aynı kişilere en sert düşman, bugün birileri ile kucak kucağa, ertesi gün ölümüne düşman, bugün bir konuda şöyle düşünülüyor, ertesi gün aynı konuda farklı şeyler ve tam tersi şeyler söyleniyor.
İnsanımız, adeta masa tenisi seyreder gibi oldu.
Tecrübe sahibi insanlarımızın bu durumda olduğu toplumumuzda, gençlerimize ne diyelim?
Çok net ve açık söylüyorum:
Gençlerimiz elimizden ka-yı-yor.
Şu anda, her aileye, her ana-babaya çok iş düşmektedir.
Hiç olmazsa, evindeki çocukları ile ilişkilerini mümkün olan ölçüde koparmayıp, onlarla şartlar ne olursa olsun irtibatlarının devam etmesini sağlamalıdırlar.
Bu sıkıntılı tabloyu, kendi adıma değil, Türk Milleti’nin geleceği adına ortaya koymaya çalışıyorum.
Meselelere, şahsî değil, toplum adına, Türk Milleti adına, Türk Dünyası adına bakmaya gayret gösteren birisi olarak, ortaya koymaya çalıştığım her konu bu temeller üzerinedir.
İşte, gençlik konusu da bu temeller üzerinde ortaya konulmalı ve değerlendirilmelidir.
Yoksa, kişilere, gruplara, oluşumlara bağımlılığı marifet sayan, yaşanan bu kadar rezaletleri yok sayan, ülkenin geleceğini dert etmeyen anlayışlara göre bir fikir ortaya atmanın faydasının olmadığını biliyorum.
Karanlık bir tablo gibi görünen bu gerçekler, kaçınılarak, gizlenerek, yok sayılarak, erteleyerek çözülmez. Karanlıklar, aydınlık isteyenlerin gayretleri ile son bulur. Yani, karanlıkların, aydınlığa kavuşarak sonlanması, insanların elindedir.