Dünya Dönmesini Sürdürüyor mu?

66

İstanbul’da Aralık ayı etkinliklerin adeta zirveye tırmandığı bir zaman dilimidir. Konferans salonları, galeriler, konserler, tiyatrolarda doluluk oranları her zamankinden daha fazladır. Geçen hafta da öyle oldu. Bu haftada öyle olacak. Bir kolejde “Yazarlar Okulda” kapsamında gençlerle sohbet ettim.

Amacı yeni ve genç araştırmacılar yetiştirmek, bulup ortaya çıkarmak, üretimine katkı vermek olan İSAV’ın, İstanbul Topkapı Eresin Oteli’nde üç gün süren”OSMANLI YÖNETİMİNDE Arap Coğrafyası Milletlerarası İlmi Toplantısı: İDARİ, SİYASİ VE SOSYAL YAPI” konulu etkinliğine katıldım. Başkan Prof. Dr. Ali ÖZEK83 yaşına rağmen ameliyat sonrası kendisinden başka kimseye zararı olmayan  mikrop kaptığı için özel dezenfekte edilmiş odasından izin alarak bu toplantıya gelmişti. Aşk böyle bir şey demek.

 

Ajan Lavrenslerin Şartlanırdığı Bölge

Bir anektod da dikkatimi çekti toplantıda; Libyalı bir genç asistan Osmanlı Cihan Devleti’nin ülkelerini 600 sene nasıl sömürüldüğünü, emperyalist bir ülke olarak Osmanlıların ipliğini pazara çıkarmak için çalışmalar yaptığını, ancak imtihanda ilmi jüri önünde nasıl yanıldığını anlatıyor ve İstanbul’un Libya’ya tam tersi, değil sömürmek kendi imkân ve kaynaklarından çok şey aktardığını hatırlatarak tezini öyle veriyor. Çünkü İslam Coğrafyasında özellikle İngilizler bu tezi sürekli öne sürerek, okullarda okutulmasını sağlamış, bölge halkını da öyle şartlandırmıştı. Mısırlı Prof.Dr. Muhammed Harp de bunun örneklerini verdi; Ortadoğu’da birkaç nesil maalesef böyle yetiştirildi. Fakat artık kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıktı. Çıktı ama İslam coğrafyası ve bazı Ortadoğu ülkeleri zenginliğin verdiği şımarıklıkla ilmi, sanatı, kültürü, dönüşümü, fikri gelişimi, medeniyet hareketini öne çıkaracağı yerde tekrarı, mevcudu, biyatı, gücü, korunmayı tercih ediyor. İyi ki İSAV gibi gönüllü sivil toplum kuruluşları var da bu sorun geç de olsa telafi edilmeye çalışılıyor.

 

İSAV’ın çalışmalarına baktım hayatın tam kalbi mesabesindeki konuları gündeme taşımış, tartışmış, kitaplaştırmışlar. İşte bunlardan bazı anahtar temalar: aile, ahlak, Avrupa Birliği, bilim, bilgi, değişim, demokrasi, düşünce, iletişim, hukuk, gelenek, güzel sanatlar, küreselleşme, sosyal hayat, örf, özgürlük, terbiye ve yaşlılık bunlardan bazıları. Çok sevindim bunları öğrenmek ve yaşamakla. Toplantıda Ensar Vakfı ve kitap fuarlarına katılmayan Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü de bir stant açarak yayınlarını sergilemişti. Çok önemli bilgi ve belgeler vardı kitap dünyasında.

 

Bilgi İçin Yorgunluğa Talip Olmak

Benim bu etkinliklere ulaşabilmem için evden en az iki saat önce çıkmak gerekiyor. Arabanızla gitmenin zaten mümkünü yok. Ulaşım araçları ve özellikle metro, tramvay ve metrobüs tercih ediliyor. Yaşınız, cinsiyetiniz ve kimliğiniz ne olursa olsun size hiç kimsenin yer veremeyeceğini göze alarak, iki saat ayakta gitmeyi de kabul edeceksiniz bunun için. Bindiği araçta akıllı telefonlarıyla saatlerce oynayan öğrencilerimizi seyrederek seyahat edeceksiniz. Ben de öyle yapıyorum.

 

Aynı gün ikinci etkinliğe Bayrampaşa Titanic Otel’de katıldım. Bu da üç gün devam ediyor; İstanbul Güvenlik Konferansı:70 Yılında Birleşmiş Milletler ve Küresel Yönetişim Uluslararası Toplantısı. TASAM bunu hep yapıyor, iyi ki de gerçekleştiriyor. Yoksa aydınlarımız bilgisiz ve ilgisiz kalacaklardı gelişmelere.

TASAM’ın bu önemli etkinliğinde; devlet doğasının değişimi, G-20 Türkiye 2015, Arap Barış Girişimi, İklim Medifikasyonu Teknolojisi, enerji Güvenliği, Türk Arap İlişkileri görüşüldü. Bu toplantı Berlin, Münih ve Cenevre Toplantıları için de bir ön görüşme esasında.

 

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy süper bir açılış konuşması yaptı. Şensoy’un aktardıkları notlarıma göre şöyle; Toplumun, güvenlik güçlerinin yönlendirmesine ihtiyacı var. O halde bir kısa ufuk turu şöyle gelişiyor; BM 70. Yaşını kutluyor. Dünyanın yönetilebilirliği ve refahı açısından bu önemli. Peki küresel yönelişim ile Birleşmiş Milletlerin geleceği nasıl olacak? Dünya büyük bir türbülans yaşıyor. Çünkü 2. Dünya Savaşı’ndan(1939-1945) sonra ilk defa bir kaynak krizi yaşandı(2008). Çünkü ülkeler borç ve para borç üzerinden değer ürettiler. Arap Baharı ile dünya ciddi bir gelişme yaşadı. Çin’in pastadan büyük pay alması yürekleri hoplattı ve herkesi şaşırttı. Doğu ile batı rekabet ortamına girdi.

 

Mikro Milliyetçilik, Entegrasyon ve Güvenemezlik

Süleyman Şensoy’a göre dünya günümüzde üç çeşit sorun yaşıyor:

1.Mikro milliyetçilik. Bunun içerisine potansiyel vaadeden her şey giriyor. Mesela göçmen krizi, Şengen(Schengen) Anlaşmasının askıya alınması gelişmeleri, dünyada herkes farklı bir alanı yaşıyor.

2.Entegrasyon. Entegrasyon hamleleri hızlandı. Uluslararası örgütlerde yöneticilik atılımları arttı. DÜNYA TEK BİR DEVLETE DOGRU MU GİDİYOR? BÜYÜK ACILAR MI YAŞANACAK? Dünyanın tek bir lüksü yok.

3.Güvenemezlik. Her şey günümüzde büyük bir hızla değişiyor. Bitmeyecek bir KRİZ anlayışı mevcut. Başarı veya tam tersi yaşanıyor. Bu oran da belli değil üstelik. Dolayısıyla SOFİSTİKE BİR AKLA İHTİYAÇ var. Çünkü kaynak sıkıntısı etkili oluyor. Avrupa Birliği’nde de başarıda, başarısızlık görünüyor.

Küresel etkilere gelince;

1.Dünyada orta sınıfın kaldırılması hemen akla gelen. Günümüzde emekçi sınıfı tasfiye edildi. Oysa emekçiler yani ORTA SINIF GÜVENLİK AÇISINDAN da önemli.

2.İkilmi değişiklikleri.

3.Değerler sorunu; Dünyada imparatorluklar dönemi artık bitti. Böyle bir serüven de yok. Buna karşılık ideolojik bağlar yükselişe geçti evrende. 1990’dan sonra ekonomik hedefli bir dönem yaşanmaya başlandı. Dünya değerler sorununu aşıyor. Çin’deki 31 trilyon dolarlık gelişmeyi batı hesap edemedi. Bunun karşılığında yeni bir model de sunamadılar.

4.Küresel meydan okuma. Üretmek, büyütmek ve  tüketmek sürdürebilir  değil. Bu değişmezse “DÜNYANIN SONU GELİYOR” demektir. İnsanlık böyle bir sisteme intibak edemez, güçlük ve zorluk çeker.

5.Teknolojik gelişmeler. Dünya bu boyutu taşıyamaz, çünkü teknolojinin artık takibi bile zorlaşıyor, sık sık modelleri değişiyor. Buraya da yeni bir boyut getirilmelidir.

 

Alt Katta Yangın Üst Katta Düğün Olmaz

Bu tespitlerden çıkarılacak netice ve ders de şöyle:

1.Devletler görünmeyen bir bağışıklık sistemi içinde.  Bu bağışıklık sistemi çok güçlü olmalı ki devletler çözülmesin. Alt katta yangın, üst katta düğün olmaz. Devletler basireti elden bırakmamalı. Yapılanma çok ama, temelde hayati sorunlar yaşanıyor.

2. Yumuşak güç. Devletler askeri güce kaynak aktarıyor. Bir denge gözetilmiyor. Bunu özellikle de gelişmekte olan ülkeler yapıyor. Manipülatifgirişmelere bununla mani olunabilir.

3.EnerJi, su ve gıda güvenliği. Himalayada çıkan bir su 2.5 milyon insanı ilgilendiriyor ve bu su için çatışma çıkabiliyor.

4.Makro hedef bütünlüğünün sağlanması. Kişisel fedakarlıkla bu gitmeyecektir.

5.Din, dil, coğrafya, tarih devletlerin güvenlik sorununu çözmez. Bunun için NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞINDAN PAY ALINMALIDIR.  İyi yönetilmez İse iç savaşa gidiliyor, götürülüyor.

6.Stratejik iletişim. Bütün veriler değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.  Bunun için de NATO’da YENİ BİR FORMAT geliştirildi.

 

Vasat Aydını Aşabilmek

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy’in tespit ve açıklamaları müthiş. Toplantıda bunlar devam edecek derken gerisinde dağ fare doğurdu. Milletlerarası bu toplantının fikir babası Marmara Üniversitesi hocaları (imiş). Bu bir akademi için ayrıcalık ve sevindirici. Ancak Rektör Prof. Dr. Mehmet Arat’ın gelemediği toplantıda Prof. Dr. Alaattin Yalçınkaya bir hatırlatmayla başladı konuşmasına;

-Bütün imparatorluklar Rus Çarlığı ve ABD hariç başta Fransa. İngiltere ve Osmanlı olmak üzere oğlak ile yengeç dönencesi arasında yaşamıştır. Dolayısıyla Anadolu toprakları bu yüzden önemli. İstanbul 3 imparatorluğa başkentlik yaptı. Dikkat edilirse Birleşmiş Milletlerin başını ağrıtan çatışma ve rahatsızlıklar da etrafımızdaki topraklarda gelişiyor.

Fransızların deyimiyle bu bir “vasat aydın” tebliği oldu. İkinci vasat aydın açıklaması, konuşması kadar tanıtımı da o kadar süren Vecdi Gönül oldu. Sayın Vecdi Gönül devletin her kademesinde(Vali, Sayıştay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, Milletvekili ve Bakan) ve çoğu uluslararası ilişkilerde hep önde, tecrübe ve birikim sahibi olmasına karşılık tebliği bir lise öğrencisinden öteye geçmedi. Adeta toplantıdaki yerli yabancı herkese başta Aristo olmak üzere bazı batılı düşünürlerden aldığı görüşlerle bize uzun uzun NATO ve Birleşmiş Milletleri anlattı.

Notlarıma defalarca baktım, cımbızla ayıklayarak önemli bulduğu hususlar Aristo’nun  “İnsan politik bir hayvandır” deyişi ile şunlar; toplumsal yaşamada karşılıkla anlayış şarttır. Savaşlar her şeyi değiştiriyor. Dünyanın ahlaki şuuru olması gerekiyor. Terörizm, siber saldırı, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı ve göçler dünyada belirsizlik ortaya çıkarmıştır. Vekaletle kuklalar savaşı yapılıyor. Enerji stratejik silah oldu. Adaletsizlik, terör, gelir dağılımı ve fakirlik dünyayı tehdit ediyor. BM şeffaflaştırılmalı. Daha fazla barış ve refah olmalı.

TASAM önemli fikirler üretiyor, hatırlatmalar yapıyor; öyle sesi çok gürültülü çıkmasa da.

Bütün bu anlatılanların araştırması ve değerlendirmesi yanında, romanı, öyküsü, sineması, müziği olmalı. Yeni nesillere böyle aktarmak gerekecek.