Banane; beni ilgilendirmez, umurumda değil gibi farklı ifadelerle de tanımlanabilen bir kavram ve yaşadığımız yüzyılda sosyolojik bir cinnete dönüşmüş kitlesel bir hastalık…
Banane yaşam biçimine koyduğumuz ad; bananeizm…
Ve bananeizmi dünya görüşü olarak kabullenenlere de bananeist diyoruz…
Ve başlarsak;
Değil midir kadroya geçen bir işçinin, taşeron işçilerin durumu sorulduğunda hal diliyle haykırdığı; banane…
İnsanca geçinebilecek bir iş sahibi olanın, işsizlik sorunu için söylediği; ” bu ülkede işsizlik sorunu değil iş beğenmeme sorunu var” trajik cümlesinin de bir tür banane olmadığını kim söyleyebilir…
Peki; balayını Paris’te yapan bir çiftin ekmeğin fiyatından bihaber oluşunun altındaki umarsızlığın izahını da bana neyle yapsak ayıp olur mu dersiniz…
Işıklarda yardım dilenen birine, aracının camını indirip ” Allah versin ” diyene de “keşke delikanlı gibi banane deseydin” deseydik ayıp olur muydu…
Alt kattaki komşunun, üst kattan gelen çığlıkları duymamazlıktan gelişine ne desek acaba…
Vay arkadaş;
İnsanlık rafa kalkıyor, banane…
Çıkarperest bir sadaka toplumu zuhur ediyor , banane…
Üretmek enayilik ve tüketmek maharet olarak görülüyor, banane…
Liyakatin yerine tam gaz adamcılık konuluyor, banane…
Kıblesi Kâbe olanların birçoğu paraya secde ediyor, banane…
İslam’ın aslının yerine ılımlı-radikal tanımlamalarıyla yeni(!) ucubeler peydahlanıyor, banane…
Fakirin açlığı zengine göbek oluyor,banane…
Nesil üstüne nesil harcanıyor, banane…
Ahlaksızlık ekranlardan taşıyor, banane…
Millet’in istikbaliyle oynanıyor, banane…
Diyoruz ki; yazık değil mi bu Millet’e…
Cevap! Sana ne!
Aklına bile getirmeyenlerin eğer bir aklı varsa unutmasın; bananeistler de mahşerde hesaba çekilecek ve yığınların banane dediği bir toplumda, acıdır ki konuştuğumuzda da tek duyduğumuz şey; SANA NE olmaya devam edecek…
Ziyanı yok!
Konuşacağız…