Bir asrı aşkın zamandır en çok ihtiyacımız olan şey muhabbettir.
Çünkü İslâm Âlemi’ni bölük pörçük eden ABD, AB’nin kilit ülkeleri, İsrail vs. devletler; bu bölük pörçük devletlerin bile varlığına tahammül edememektedirler.
Onları tekrar parçalamanın hile ve tuzaklarını kurmaktadırlar.
İslâm devletçiklerini birbirine düşürerek nihaî zafer ve utkularına, bir an evvel erişmeyi arzu ediyorlar.
Tabi bu emellerini Türkiye’nin de hakkından gelerek taçlandırmak istiyorlar.
Ve bunda da -maalesef- kısmen de olsa başarılı oluyorlar.
Ve asıl korktukları; uyanmasından fevkalâde endişe ettikleri ve bu hususta uykularını kaçıran -her şeye rağmen- kalkınma ve ilerlemesini sürdüren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
İşte bu yüzden Kahraman Türk Milleti’nin son yurdu Anadolu’da taş üstünde taş koymamaya sanki yeminliler.
İşte bu yüzden Âlemi İslâm’ın şimal yıldızı hükmünde olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en büyük hedef olarak görmektedirler.
Asıl atış ve vuruşlarını Türkiye için hazırlıyorlar. Ve buna tüm güçleriyle hazırlanıyorlar. Ve hatta hazırlanmış durumdalar.
Aralarında sinsi sinsi gülerek; son darbeyi nasıl, ne zaman, ne şekilde vurmanın plân ve projeleri üzerinde yoğunlaşmış bulunuyorlar.
Ama bilmiyorlar ki, Hakk’ın da bir hesabı var.
Vuracağı sillenin kaynağı, sıfatı Kahhâr
İşte bütün bu art niyetlilerin, sahte gülücüklerin ardına sığınan düşmanların niyet, arzu, istek ve zâlim amaçlarını sekteye uğratacak yegâne sed; yurt içinde ve dışındaki insanlarımız arasındaki muhabbeti hep teyakkuz hâlinde tutmaktır.
Birbirimize eften püften sebeplerle düşmemektir.
Menfî Batı’yı sevindirmemek, aramızdaki manevî rabıtaları zinde tutarak, birbirimize daha sıkı sarılmaktır.
Sevgi bağlarını kat kat kuvvetlendirmemiz elzemdir elzem.
Yoksa dilim varmıyor olacaklara; bilmem ki nasıl söylesem?
Hepimizin birbirimize karşı muhabbet fedaileri olmanın tam zamanıdır. Çünkü:
“Husumet ve adavetin (düşmanlığın) vakti bitti. İki harb-i umumî (dünya savaşı), adavetin ne kadar fena, tahrip edici ve dehşetli zulüm olduğunu gösterdi. İçinde hiçbir fayda olmadığı tezahür etti (ortaya çıktı).”
“Peki biz bu manaların neresindeyiz ve hayatımızda onları ne ölçüde aksettirebiliyoruz?
“Muhabbet fedailiğinin gereğini hakkıyla yerine getirebiliyor muyuz?
“Husumet sebebi olarak gördüğümüz ve küçük taşlar mesabesinde olan gerekçeleri; Uhud Dağı azametindeki sevgi bağlarının önüne geçirerek, ilişki ve muhatabiyetlerimizi ona göre mi düzenliyoruz?
“Hepimiz bu noktada kendimizi sıkı ve samimî bir özeleştiriye tabi tutmak durumundayız.” (Yeni Asya, ‘Biz Muhabbet Fedaileriyiz Husumete Vaktimiz Yok’ 19 Ekim 2014 adlı broşürden.)