Göktürkçe Öğreniyorum

136

Genişletilmiş 4. Baskısı 16 X 24 santim ölçülerinde, birinci hamur kâğıda basılı 231 sayfa hacimli eser, 2015 yılının Haziran ayında yayınlandı.

Kitabın yazarı Gökbey Uluç; ‘Önsöz‘ de şu bilgileri veriyor:

‘Şimdiye değin Türk yazılarının özel öğretimi yapılmadığı için, öğretilmeye nereden başlanacağı, nasıl olacağı yönünde bilgiler bulunmamaktadır. Bilimteylerde(1) üstünkörü öğretilse de, özel olarak nice(2) olacağı konusunda elimizde kaynak bulunmadığı için bu çalışmaya odaklandım. Burada yazdıklarım, kişisel deneyimlerimin sonucudur. Elde ettiğim verileri kamuya sunuyorum.

Deneyimlerime Iğdır’da başladım, Bakü’de devam ettim. Iğdır’daki deneyimlerimi tutanak olarak yazdım, Bakü’de de aşamalı olarak uyguladım. Böylece 5 aşamalı öğrenme yordamı geliştirdim. İlk aşamada damgaları, ikinci aşamada yazım kurallarını, üçüncü aşamada sayıları, dördüncü aşamada günümüz dilinden örnekleri, beşinci aşamada da el yazmalarına geçtim. Böylece 2 yedigünlük(3) bir çalışma süresi bize yeterli oldu. 5 derste işi çözenler, aynı gün öğrenenler, 2 saat içinde bitirenler de bulunmaktadır.

Bu betikte(4) okuyacaklarınız, yalnızca eski dili öğretmeyecek, günümüzde de nice yazabileceğinizi, kullanabileceğinizi gösterecektir. Bu bağlamda hem bilimtey öğrencilerine yararlı olacak, hem de özel ilgi gösteren kişilere yol gösterecektir.

Çektiğimiz görüntüleri(5) izleyip de okuldaki Göktürkçe dersinden 90 üzeri notlar aldığı için teşekkür eden yüzlerce öğrenci oldu.

Artık kolayca yazabildiğini, eski yazmaları okuyabildiğini, günümüz dilini damgalarla işleyebildiğini bildiren binlerce kişi var. Kimisi özel notlarını, kimi günlüğünü, kimisi de anılarını damgalarla yazıyor.

Ulaşabildiğim kişilerle yüzyüze dersler geçtim. Öğrenekler(6) açtım. Ulaşamadıklarıma da genelağ(7) üzerinden, çektiğimiz görüntülerle el uzattım. Şimdi de bu çalışmalarımı burada toplayıp elle tutulur bir ürüne dönüştürdüm.

Türk ulusunun dili hep var olsun diye, kendi sözünü kendi damgalarıyla yazsın diye, ben de bu betiği yazdım.’

Gökbey Uluç, sâdece Göktürkçeyi öğretmekle yetinmiyor. Hayran olunacak, gıpta edilecek bir hassasiyetle Türkçenin inceliklerinden, güzelliklerinden birini 8. Sayfadaki dipnotta de hatırlatıyor:

‘Değinmeden edemeyeceğim bir sözcük olarak, ‘bacı’dan söz açmak istiyorum. Rusçada, İngilizcede bile, -bile diyorum çünkü çoğu kez akrabalık ilişkilerimizin çok yüksek olduğunu, bu yüzden akrabalık üzerine öbür dillere göre daha çok kavramımız olduğunu deyip övünürüz; İngilizlere, Ruslara söz çatarız- işte bu Ruslarda, İngilizlerde bile tek sözcükle belirtilen ‘sistır/sistra’, bizde sanki sonradan ortaya çıkma bir durummuş gibi, uzun uzun ‘kız kardeş ‘ diye söylenmekte, yazılmaktadır. Bundan dolayı, ‘bacı’ sözcüğünün yaygınlık kazanmasını, eski işlekliğine, daha doğrusu Anadolu’daki işlekliğine, yazı dilinde de var olmasına umut besliyorum. Hem bacı gibi bir sözcük dura dura, ‘kız kardeş ‘ deyiminin kullanılmasını çok da doğru bulmuyorum.’

Bacı‘ kelimesine gösterilen sevginin Anadolu’muzdan, ‘söz çatmak‘ deyiminin Azerbaycan Türkçesinden aparılıp Türkiye Türkçesine kazandırılmaya çalışılmasının yüzü suyu hürmetine, ‘sözcük‘ kelimesinin kullanılmış olması hoş karşılanabilirse, hemen herkesin altına imza koyacağı bu satırlar, kitabı daha da sevimli hâle getirir.

Yazarın; ‘Yad‘, ‘yordam‘ gibi, unutulmak üzere olan çok güzel kelimeler kullanılarak, onların Türkçemize kazandırılması, dilimizin, özünü koruyarak gelişmesini, zenginleşmesini sağlamaya çalışması, her türlü takdirin üzerindedir.

Kitabı okurken göze ilişen ‘altı mış‘ = altmış, ‘yiti miş‘ = yetmiş, ‘sekiz on‘ = seksen, ‘tokuz on‘ = tokuzan = toksan = doksan, ‘min‘ = bin, ‘tümen‘ = on bin gibi bazı kelimeler, okuyucuda tebessümler oluşturan hoşluklar ihtiva ediyor.

Satırlar arasında ‘gülün dikeni‘ olarak kabul edilebilecek kelimeler de yok değil. Türk dili uzmanlarının ‘uydurma‘, Türk dil kaidelerine aykırı olarak üretilmiş olduğunu yazıp söyledikleri; ‘olanak‘, ‘anımsatmak‘, ‘odaklanmak‘, ‘kişisel‘, ‘neden olmak‘, ‘örneğin‘, ‘tümce‘ ve ‘gereksinim‘ gibi kelimelerin kullanılış sebepleri, kendisiyle yapacağım ve gazetemizde yayınlanacak röportajda yer alacaktır.

Göktürk Türkçesinden alınıp, günümüz Türkçesine kazandırılmaya çalışılan bâzı kelimelerin karşılıkları, okuyucuya kolaylık sağlamak maksadıyla dipnotlar hâlinde veriliyor. Birkaç örnek: beltek: defter, bakacak: televizyon, yır: şarkı, güngen: saat, damgalık: alfabe, öğbilim: matematik, harma: destek.

Göktürkçe Öğreniyorum‘ isimli kitap; ‘Önsöz‘ ve kitabın yazılış sebeplerini, maksadını açıklayan sayfaları hâriç, *Türk Damgalarının Kökeni, *Okuma Yazma Çalışmaları, *El Yazısı Geliştirme Çalışmaları, *Okuma Yazma Kuralları, *Günümüz Türkçesini Yazarken, *Uyulması Gereken Kurallar, *Okuma Parçaları, *Eski Türk Sayıları, *Gültekin Yazıtından Örnek, *Bilge Kağan Yazıtından Örnek, *Irak Bitig’den Örnek, *Bahadır Çiğşi Yazması, *Eski Atasözleri, *Türk Damgalarının Dile Yararları başlıklı 14 bölümden oluşuyor.

Kitaptan tadımlık bölümler:

‘Gönül kapalı bir evdir. Ne güzel ki, onun bir kapısı var. Aç o kapıyı! Açmazsan sevgi içeri nice girer? Sevgi, soylu bir hanım gibidir. Kapıyı kırmasını bekleyemezsin. Ya kulağını dört açıp kapının vurulmasını bekle veya açık bırak öylece. Ancak, uyanık ol. Kapıyı açık görüp hırsızlık yapmak isteyen olabilir. Evdeki kutsalı, gönlünü çalabilir; ışığını, gücünü alabilir. Yılma! Al o hırsızdan kutsalını ancak, kapına da kilit vurma. Böyle yapar kimileri, gönül evine bir kez hırsız girdi mi, kapar kapısını, gömer kendini.’

*   *    *

Türk damgalarının dile yararları:

Türk damgaları, Türkçe yazmak için yaratıldığından katı kuralları vardır. Bundan ötrü dil yapısını sıkı sıkı koruma altına almıştır. Türkçe’nin ses kurallarından kesinlikle ödün vermez. Yad sözcüklerin Türkçe’ye girmesi olanaksız bir durum alır. Yurt dışında ortaya çıkan yeni bir kavram, Lâtin damgalarının olduğu dönem elini kolunu sallayarak girerken, Türk damgalarının olduğu dönem bunu yapamayacak, zorunlu olarak öz dilden bir karşılığının üretilmesine yönlendirecektir. Nedeni, yad sözcükleri Türk damgalarıyla yazmak çetin, dahası olanaksızdır.

Bunlarla birlikte bu damga düzenine geçmenin en büyük getirisi, ulus olmanın bilincini doya doya yaşatması olur. Kendimize ait olan bir yazı düzeni demek, gerçek bir ulus olduğumuzun kanıtıdır.

 

Lâtin damgalı herhangi bir yazı görüldüğünde doğrudan Avrupalı usa gelmektedir. Çin damgaları görülünce, betin Japonca bile olsa tezden uslara Çin gelir. Arap damgaları da Arapları çağrıştırır, Osmanlıca yazılmış bir betin olsalar da… Bu yüzden damga eşittir kimlik demek doğrudur. Yazıya göz ucu ile bakıldığında Türklerin usa gelmesi için kullanılmalıdır.

Türkçe için yaratıldığından Türkçenin tüm kurallarını savunur, onları korur. Ödün vermez. En sıradan örnek, ünlü uyumuna girmeyen Ali adı bile yazılamamaktadır. Eli azı alı yazabilirsiniz. Böylece dile girmeye çalışan yeni bir kavram olduğunda yazılamayacak, öz dilden karşılık türetilmesine neden olacaktır.

Ünlüler değme durumda yazılmadığından ortak Türk diline hizmet eder. Unuturum ile unutaram sözcüklerinin yazımı birdir. Ancak okuyanın kimliği, bakış açısı ile ayırt edilebilir. Bir Türkiyeli unuturum derken, Azerbaycanlı unutaram diye okuyacaktır.

Damgaların her birinin bir köken açıklaması olduğundan usta kalıcıdır.

Ünlüler her durumda yazılmadığından hızı artıracak, daha az yer kaplayacaktır. Örneğin ‘ancak ‘ sözü 5 lâtin damgası ile yazılırken Türk damgaları ile bu sayı 2’ye inmektedir.

Sözcüklerin köken açıklamasını anlaşılabilir kılar, Türkçe’ye ilgi doğurur. Böylece gençler dili sever, bir bakıma dilbilime ilgi duyarlar, dilimizi geliştirirler. Örneğin oktay sözünün /ok/, /at ile /ay/ damgalarından geldiğini bilmek, ilgi yaratabilir.

Bambaşka bir düzenek olduğundan yad dildeki özel adların okunduğu gibi yazılmasını sağlar, lâtinde yaşanan çelişkiyi kökünden siler.

Göktürkçe öğrenmek isteyenler; www.gokturkceogreniyorum.com adresinden bilgi edinebilirler.

KUTLU YAYINEVİ:

Şirinevler Mahallesi, Fevzi Çakmak Caddesi, 1. Sokak Nu: 4/26 Bahçelievler, İstanbul.                                                          Telefon: 0.212-603 56 61 www.kutluyayinevi.com

GÖKBEY ULUÇ:

1988 yılında Iğdır’da doğdu. 2008 yılında Anadolu Üniversitesi’nden Laborant ve Veteriner Sağlık Teknisyeni diploması aldı. 2014 yılında Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tahsil hayatı devam ediyor.

Yayınlanmış kitapları: *Sevilmek İsteyen Kişi: (Roman, 2011, *Yazışmalık: (Dil Üzerine Yazılar, 2012), *Ustan Gönüle: (Roman, 2013), *Irak Bitig: (Ortak çalışma), *Dede Korkut Betiği: (Ortak çalışma)

KUŞBAKIŞI:

MUHTEİLİF EVHAMLAR KİTABI:

Ömer İklim Demir, kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanları, birbirini ıskalayan hayatları ve eskidikçe güzelleşen, güzelleştikçe de insanı dibe çeken hâtırâları önümüze koyuyor. İs Bağlamış sokaklar, naftalin kokan paltolar, hikâyesi hiç bitmeyen sokak bilgileri, mesâi mesâi deliren beyaz yakalılar, günlük hayatın lime lime ettiği bütün evhamlı ruhlar… (Tanıtım bülteninden)

YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK:

İstiklal Caddesi Nu: 161-161/A Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-252 47 00 Belgegeçer: 0.212-293 07 23 www.ykykultur.com e-posta: ykypazarlama@ykykultur.com

TÜRKÇE ADLARIMIZ:

H. Coşkun Avşaroğlu’nun ‘Türkçe Adlarımız’ isimli, 14 X 21 santim ölçülerinde 352 sayfalık eseri, 2015 yılında yayınlandı. Yazar, eserini hazırlama maksadını;  ‘Türk kültürü ve Türk’ün geçmişle bağını ortaya koyan eksiksiz bir kaynak oluşturmak…’ şeklinde açıklıyor. Bir Türk’ün çocuğunun adının güzel Türkçemizden seçilmesinin önemini belirten Avşaroğlu, bunun kültürümüze sâhip çıkmak açısından her Türk ana babanın birinci görevi olduğuna işaret ediyor.

Türkçe adları bırakıp, dolaştığımız coğrafyalardaki milletlerin adlarını benimsememizin dilimiz, kültürümüz, tarihimiz açısından mahzurlarını belirten Avşaroğlu her Türk’ün görevinin Türk kıyılarına çıkıp, Türkçe adlarla çocuklarımızı çağırmamızın önemine işâret ediyor. Unuttuğumuz adlarımızı hatırlamamızı ve yaşatmamızı teklif ve tavsiye ediyor.. Sözlüğü bu maksatla hazırladığını söylüyor.

Büyük bir boşluğu dolduran eser, alfabetik sırayla geniş bir Türkçe adları ihtiva ediyor.

BUĞRA YAYINLARI / GAZİ KİTABEVİ:

53. Sokak, Nu: 29 Bahçelievler, Ankara Telefon: 0.312-223 77 73 Belgegeçer: 0.312-215 14 50 E-posta: info@gazikitabevi.com.tr internet: www.gazikitabevi

 

 

BU TOPRAKLAR BİZİM!

“Heyecan dolu, Atatürk sevgisi ile coşan, ‘vatan tehlikede ‘ deyince ayağa kalkıp ‘Ben de varım’ diyen bir Kıbrıs Gazisi’nin, Atilla Çilingir’in ‘Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim‘ adını verdiği eseri, bir babanın 23 yaşına gelmiş evladını kaybetme korkusuna benzer bir endişe içinde, 23 yaşını doldurmuş olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ebediyete kadar yaşatılması andı ile kaleme alınmıştır ve heyecan vericidir, Yer yer okuyucuyu düşünmeye sevketmektedir.’  (K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş)

14 X 21 santim ölçülerinde 240 sayfalık kitap, Mustafa Kemal’in askerlerine ithaf edilerek 2007 yılında yayınlandı.

TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM YAYINLARI: Cağaloğlu Yokuşu Ergüç Han Kat: 3, Nu: 9 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-528 66 89 Belgegeçer: 0.212-519 84 85 e-posta: toplumsaldonusum@gmail.com

KISA KISA / KISA KISA…

1- BALKAN ŞAHİNİ: Hasan Erdem. Ötüken Neşriyat.

2- HÂNEDÂN’IN SÜRGÜN ÖYKÜSÜ: Kerime Senyücel. Timaş Yayınları.

3- EY RABBİM DUALARIMI KABUL EYLE: Mehmet Ali Bulut / Hayat Yayınları.

4- MASONLUK VE MASONLAR: Süleyman Kocabaş. Vatan Yayınları Kayseri.

5- YORGİOS SFRANCİS’İN ANILARI: Chronicon Minus Çeviren: Levent Kayapınar.

Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.

DERKENAR:

GÖKTÜRKLER:

Avarlar hâkimiyeti altındaki Göktürklerin Boy Beğ’i Uluğ Yabgu’nun oğulları Bumin ve İstemi, Avar Kağanı Onabay Kağan’a isyan ettiler ve 552 yılında yönetimi ele geçirdiler. Devletin adını, ‘Göktürk Devleti‘ olarak değiştirdiler. Tarihte, devletin adında ‘Türk’ kelimesini kullanan ilk siyasî kuruluştur. Bumin, ‘Büyük Kağan ‘ olarak devletin doğu bölgesinin, İstemi Kağan da O’na tâbi olarak batı bölgesinin hâkimi oldu. Bumin Kağan’ın ölümünden sonra oğlu Kara Kağan ve kısa bir süre sonra O’nun da ölümünden sonra Mu-kan Kağan, ülkenin sınırlarını genişlettiler. Sasani ve Bizans imparatorluklarını da kendisiyle aynı politikaları tâkip etmek mecburiyetinde bıraktılar. Mu-Kan Kağan, 572 yılında vefat etti. Yerine geçen kardeşi Ta-po, Çinli prensesle evlendi. Zaman içerisinde Göktürk Devleti, zayıfladı. Sonraki Kağan Tardu, ihtiraslı davranınca Ta-po ile arası açıldı. Göktürk Hakanlığı ikiye bölündü. Bir müddet sonra Doğu Hakanlığı Çin hâkimiyetine girdi. Doğu Göktürk Hakanlığı 630 yılında tarih sahnesinden silindi.

Batı Göktürk Hakanı Tardu, 600 yılında Çin üzerine sefer düzenledi. Çinliler Türklerin yolu üzerindeki içme suyu kaynaklarına kuvvetli zehir koydular. Türk ordusu büyük zayiat verdiğinden geri döndü. Çinliler halkı, Tardu’ya karşı ayaklandırdılar. Batı Göktürk Hakanlığı da 658 yılında kurnaz ve hilebaz Çinliler tarafından tarih sahnesinden silindi.

Aşina soyundan Kutluk Beğ, 680 yılında İkinci Göktürk Devleti’ni kurdu. Kısa süre içerisinde Göktürk Devleti eski gücüne kavuştu. İlteriş Kağan adını alan Kutluk Beğ, 691 yılında. Oğullarından Bilge 8, Kül Tegin 7 yaşında idi. Bu sebeple 27 yaşındaki kardeşi Kapgan, Kağan ilan edildi.

Kapgan Kağan, düzenlediği saldırılarla Çin’i perişan etti, haraca bağladı. Sonraki yıllarda onlarca savaşta, 80.000 – 100.000 kişilik Çin ordusunu yendi, generallerini esir aldı. Çinliler Türkleri savaş alanında yenemeyeceklerini anlayınca, Türgişler, Bayırkular, Kırgızlar gibi diğer Türk topluluklarını Kapgan Kağan’a karşı isyan ettirdiler. Ancak uzun süre sonuca ulaşamadılar. Kapgan Kağan, 716 yılında Bayırkular ile yaptığı savaşı kazandıktan sonra sağ kalan bir düşmanın kurduğu pusuya düştü ve öldürüldü. Yerine oğlu İnel geçti ise de bir müddet sonra İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge ve Kül Tekin ülke yönetimini üstlenmek mecburiyetinde kaldılar.

Bilge Kağan’ın ölümünden sonra Göktürk Hakanlığı’nda çöküş belirtileri baş gösterdi. Ülkeyi, çocuk yaştaki hakan adına Tonyukuk’un kızı olan annesi Po-Fu Hâtun idare etmeye çalışıyordu. Devlete hâkim olamadı ve hânedan üyeleri birbirine düştü. Huzursuzluk bütün yurda yayıldı. Basmıllar, Karluklar ve Uygurlar birleştiler, 745 yılında İkinci Göktürk Devleti’ne son verdiler, Uygur Türk Devleti’ni kurdular.

OĞUZ ÇETİNOĞLU

 

Önceki İçerikİmam Hatipliler
Sonraki İçerikYüce Türk Milleti Başımız Sağolsun! Genelkurmay Başkanlığı’na Açık Mektup
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.