Geçen gün Ege bölgemizin güzel bir ilçesine gittim. Gittiğimiz yer Türkiye’mizin cennet köşelerinden…
Bir eve misafir olarak uğradım. Duvarda oldukça eski görünümlü koçbaşı motifli bir el dokuması Türkmen kilimi vardı. İlgimizi çekti tabii…
Ev sahibesine sorduk, bunlar hâlâ buralarda dokunuyor mu? Cevap verdi:
– Yok, bunları eskiden nenelerimiz dokurmuş. Şimdi kimse dokuyamıyor.
– Ooo, epey kıymetlidir o zaman, dedik.
– Tabii çok kıymetli, bu bizim bayrağımız.
– Nasıl yani?
– Bize geçen yıl oğlanın tarih öğretmeni velilerle tanışmak için geldi.
– Eee?
– Aynen sizin gibi, kilim onun da dikkatini çekti. Dedi ki, ‘Bu sizin kilim çok önemli. Bunun aynısı Doğu Anadolu’da xxx şehrinde de var’ dedi. Sonra da, xxx aşiretinin tarihini anlattı. Bizim atalarımız oradan buraya kaçmış. Atalarımız kürtmüş. Orada devlet baskı yapınca buraya gelmişler. Şimdi onlar da bu kilimleri duvarlarına asıyorlarmış ki, birbirimizi tanıyalım diye…
Onun için biz de o aşiretle aynı soydan olduğumuzu belli etmek için bunları bayrak olarak evlerimizin duvarlarına asıyoruz. Hatta yeni evlenenlere de bunlardan getirtiyoruz ki, onlar da atalarını unutmasınlar.
– ???
* * *
Evet biz de; ‘Kürtler ve alt boyları aslında Türk asıllıdır. Bölgede son 300 yıldır devam eden Batının bilinçli asimilasyon politikaları sonucu yeni bir halk oluşturulmuş ve uluslaşma sürecine girmiştir. Bunun da ispatı Batı Anadolu’da yaşayan ve akrabaları bundan bin yıl önce Anadolu’ya geldiklerinde ilk konakladıkları yerde kalan, Türkmen aşiretlerinin Doğu Anadolu’da zamanla asimile olarak bugün tek kelime Türkçe bilemez hale gelmeleridir’ diyorduk. Bilecik’teki Karakeçilileri, Bayat’ları, Savurları vb. doğudaki aynı adlı akrabalarıyla karşılaştırıp örnekler veriyorduk.
Ama gel gör ki;
Her aileden ‘terörle mücadelede’ en az bir şehit vermiş olan ve neredeyse bütün kasaba askerliğini jandarma komando olarak yapan bir Türkmen kasabası bile Batı Anadolu’da ‘yıkıcı bir öğretmen’ tarafından kandırılarak Ege bölgesi gibi bir yerde üstelik; kürtleştirilmeye başlanmış.
Varın ihanetin boyutunu ve vahametini siz düşünün…
Cehaletin ve eğitim sistemindeki gayri millî programların ve dahi vurdumduymazlığın çetin sonucunu görün!
Devletin gönderdiği öğretmen bu şekilde kendi devletine karşı el altından psikolojik harp yürütürse, milletin direnç cephesi daha kalır mı?
Bugün ülkede en vatansever, en milliyetçiyim diyen dahi kandırılıyorsa, bu ülkenin tapusu kime emanettir?
Anlaşılan bizim vatan sevgimiz romantizmden öte geçmemiş!
Bilinçli, şuurlu ve tarihi süreci bilen, dostu – düşmanı tanıyan; nerelerden oyuna geldiğimizi bilen nesillere çok ama çok acil ihtiyacımız var.
– Hayır Arkadaşım. Doğru biz xxx vilayetinden buraya geldik. O bahsettiğin kişiler de bizim akrabamız. Ama bu, bizim kürt olduğumuzu değil, o xxx şehrinde yaşayan kardeşlerimizin de Türk olduğunu gösterir, diyebilecek kadar en azından millî konulara hâkim olunması, Türk – kürt denilen kişilerin aslında kardeş olduğunun vurgulanması elzem değil midir?
– Yoksa daha çok şehit verir, birbirimizi öldürür; düşmanlarımızı da memnun ederiz.
– Ne bu olaylar biter, ne de o; dünyanın ihtiyacı olan öncü ve örneklik yerine ulaşabiliriz.
O öğretmen mi?
Artık onu da biz düşünmeyelim değil mi? Devletin bunca birimi varken ayıp olur…