İnisiyatif Kimde?

84

Bebek katili Abdullah Öcalan, tutuklanıp yurda getirilirken uçaktaki komutanlara: -“Benim Annem de Türk, bırakın bundan sonraki hayatımda TC. ye hizmet edeyim” demişti. Yargılanma sürecinde kendisiye görüşüldü mü, o günler için devlete bir hizmeti oldumu, ilerde tarih bunu yazacaktır elbet ama gerçek olan bir şey var ki; 2002 yılının sonuna kadar PKK denen kanlı terör örgütü, kahraman Türk ordusu tarafından çökertilip dağıtılmıştı.

Ancak, 2002 den sonra iktidara gelen AKP, önce Kürt sorunu sonra adına milli birlik ve kardeşlik projesi ve en sonunda da aslı çözülme ve yıkım projesi olan çözüm süreci ile bu günlere gelindi. Önceleri F tipi örgütle ittifak halinde, TÜRK Ordusunun kahraman komutanlarına kumpas kurup, Silivri cezaevinde yıllarca esaret hayatı yaşattılar, Oslo görüşmeleri ve Habur rezaletleriyle Türkiye Cumhuriyetinin şerefiyle oynayıp, devletin elindeki inisiyatif’i PKK ya kaptırdılar. Dolmabahçe sarayında ise Bebek katilinin mutabakat metnini okutarak adına çözüm süreci dedikleri çözülme sürecini adeta taçlandırdılar. Çözüm süreci boyunca terör örgütü güya elindeki silâhları bırakıp yurtdışına çıkacaktı. Hâlbuki PKK, dağa adam çıkarıyor, daha fazla silâhlanıyordu. Güneydoğuda yol kesiyor, vergi topluyor, kendi yargı sistemini kuruyordu. Bu rezaletleri görüp hükümet yetkililerini uyaranlar ise kandan beslenmekle suçlanıyorlardı.

13 Sene geriye gidip hafızamızı yoklayacak olursak; çözüm süreci ve Kürt sorunu hakkında bazı yetkililer neler söylemişler bir bakalım.

Bülent Arınç: -“Sayın Öcalan demeyi, PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkarttık“. BDP Milletvekili Gülten Kışanak‘ı kastederek: -“O bayanın yerinde olsam bende dağa çıkardım“.

Kanal kanal gezerek kendisine aydın yaftası yapıştıran, o günlerde yandaşlıkta sınır tanımayan Nihal Bengisu Karaca ise: -“Bebek katili dediğiniz adam, bize geleceği gösterdi.” diye Öcalan’a methiyeler diziyordu.

Yiğit Bulut, namı diğer Jöle’li: -“Öcalan, Türkiye’nin önünü açıyor

. Dediler.

Gelinen son durumda ise; 7 Haziran seçimlerinden sonra, PKK’nın kandildeki lider kadrosu, çatışmasızlık olayının bittiğini, içerideki PKK’lılara ilan ediyordu. Aslında Suruç olayı başlı başına bir tezgâhtı, ne kadar fazla insan öldürülürse onların cinayet işlemelerine o kadar meşruiyet zemini kazandıracaktı ve öyle oldu. Hükümet’in bunlara karşılık vermesinden başka çareleri kalmamıştı. Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerek’se Hükümet, çok geç kalınmasına rağmen mecburen PKK’nın hem yurt içinde hem de sınır ötesinde müzakereyi bırakarak, terörist’in anlayacağı dilden mücadele yolunu seçti.

Hükümet kanadının bu günkü sözlerine bakacak olursak:

Bülent Arınç: -“MHP önceleri bizi tenkit ediyordu haksız buluyorduk ama anladık ki onlar haklıymış”.

Bülent Arınç: –“Aldatıldık diyemeyiz PKK’nın yaptığı her şeyden haberimiz vardı. Omuzlarında silâhlarla karakollara el sallayarak geçiyorlardı ama çözüm süreci yara almasın diye sesimizi çıkarmadık”. (Tam yüce divanlık bir söz.)

Önceleri çözülme sürecine iman etmiş gibi savunan Yasin Aktay: -“Devlet göz yumdu PKK 2,5 kat silahlandı.

Olayların akabinde malum medya bülbülleri devreye girdi:

-“Efendim gençler ölüyor taraflar silâh bıraksın”. Taraf dedikleriniz bir tarafta devlet, diğer tarafta terör örgütü.

Efendim, doksanlı yıllara mı dönüyoruz Allah korusun”. Niye, doksanlı yıllarda 2002 ye kadar terörle gerçekten mücadele edilmiş ve netice alınmıştı.

“Efendim İspanya, İngiltere bu işi nasıl çözdüyse bizde öyle çözelim”.

Bu ülkelerin jeopolitik yapılarıyla Türkiye’nin konumunu mukayese etme yeteneğinden yoksun gafiller. Hâlbuki İran’da da vardı PKK terör örgütü ve çok kısa zamanda bu meseleyi bitirdi ve şimdi bütün dünya’yı karşısına alarak, atom reaktörlerinde uranyum zenginleştirme çalışmaları yapıyor. Ama bunlar, İran’ı akıllarına dahi getirmek istemiyorlar.

Terör örgütü ve onun lideriyle tek bir şartla görüşürsünüz (Bütün dünya da aynısını yapmıştır çünkü)hatta müzakere yaparsınız ancak; Terörün belini kırarsınız, onu mağlup edip inisiyatifi elinize alırsınız işte o zaman -“gel bakalım derdin ne senin” diye karşınıza alıp konuşursunuz. Gerisi ise lâf-ı güzaf.