Sağlıklı Hayat İçin Su

154

Suyun tabiatı yaştır (nemli) ve özelliği de yaşlık vermektir. Suda sıcaklık ve kuruluk özelliği hissedilirse bunun sebebi, bu gibi özelliklen sahip madenlerden birine temas etmesi veya bir başka maddenin karışmasındandır. Herhangi bir madde (nesne) karışmamış halis soğuk suyun soğuk ve nemli özelliği, ateşe yakınlığı veya sıcak hava tesiriyle sıcaklık özelliği kazanır. Yine hava soğukluğu sebebiyle soğukluk özelliği de kazanır. Fakat bunlar arızi, geçici niteliklerdir.

Osmanlı hekimlerine göre suyun gıda değeri yoktur. Yiyeceklerin hepsinin gıda değeri olup çoğu besleyicidir. Su ise bedenin ihtiyat ı olan esas maddelerdendir. Suyun kullanılması susuzluğu kesmek, bedenin ısısını düzenlemek, gıdayı eritip sindirmek ve damarlara göndermektir. Ayrıca, su vücuttaki fazlalıkların ter, idrar ve dışkı yoluyla atılmasını da sağlar.

İYİ SU

Osmanlı hekimleri için içilecek su çok önemlidir ve içilen suyun iyi su olması gerekir. Hekimler iyi suyun nasıl olması gerektiğinde hemfikirdirler; tadı lezzetli, görünüşü berrak olan akar ırmak suyu. Sn içildiğinde tatlı lezzet vermeli, saf olmalı, midede çabuk sindirilen, hafif olup, çabuk ısınıp soğuyan özelliklere sahip olmalıdır. Az içildiği halde susuzluğu gideren, içildiğinde ağzı tatlanmış gibi yapan su, iyi sudur.

Akar ırmak suyu tercih edilen sudur, fakat bazı özelliklere sahip olmalıdır. Öncelikle temiz toprak veya taş üzerinden akmalı, üstü açık olmalıdır. Böyle olunca kokuları almaz duruma girer. Akarsuya otlar, yapraklar karışmamalı, zararlı ağaçların köklerine uğramamalıdır. Akarsu derin olmamalı, güneş ışıkları dibine kadar işlemeli ve suyu ılıtmalıdır. Bu sular sıcak günlerde az az akan sulardan toplanmış olmalıdır. Akarsuyun aktığı yön de önemlidir. Güneşin doğduğu yöne, yani doğuya doğru ya da kuzeye doğru akmalıdır. Dağdan ovaya akarsa daha iyi olur. Uzak mesafeden gelirse ve zaman zaman yüksek kayalardan dökülerek gelirse daha da iyidir.

Akar ırmak suyundan sonra gelen iyi su, yağmur suyudur. İçilecek suların başında gelen yağmur suyunun nemlilik bakımından diğer sulardan daha iyi olduğu bildirilir. Hekimlere göre kış yağmuru, yaz yağmurundan daha iyi kalitelidir. Kış yağmur suyunun içinde zararlı buharlar ve tozlar daha az olur. Bunu şöyle açıklarlar; kışın güneşin tesiri düşük olduğundan buharlaşan zararlı maddeler ve tozlar havada

|t olur. Yaz yağmuru kış yağmurunun tersidir ve içinde istenmeyen paddeler olabilir. Yaz yağmuru iyidir, ancak çabuk bozuşur, sebebi je latif olmasındandır. Çünkü latif nesneler çabuk etkilenip tesir ||l ında kalır. Kaynatılırsa daha dayanıklı olup geç bozulur. Bahar yağmuru ise yaz ve kış yağmurunun nitelikleri açısından orta yerdedir.

1 )aha sonraki sırada pınar suyu gelir. Osmanlı hekimlerine göre ■inar suları ağır sulardandır ve çok tercih edilmezler. Bu durumu jııyle açıklarlar; “pmar suyu galizdir akan sudan, çıkttğı yerde iken ırak Hİuikçe lâtif olur. Galizliği buhardan olur ya topraktan olur”. Pınardan kaynayan su, çıktığı yerde, iyi niteliklere sahip değildir. Çünkü içinde kaynadığı topraktan aldığı maddeler ve gazlar vardır. Bu sebepten pınar suyu çıktığı yerden uzaklara akarsa veya devamlı akar çeşmede ulursa kalitesi iyileşir. Böyle olmazsa pınar suyunu büyük bir kaba koymalı ve bekletmelidir. Bir zaman sonra bu suyun üstünü dökmeli, ortasını başka bir kaba koymalı, dibinde kalan suyu da dökmelidir. Artık ortada kalan pınar suyu içilebilir.

Kuyu suyu tercih edilmeyen ve zararlı bulunan sulardandır. “Kuyu suyu yaramaz sudur, dahi yaramazı sızıntı sudur” diye belirtilir. Kuyu

ularının tercih edilmeyen sular olmasının sebebi de basittir. Sızıntı ■ulardır ve geldiği yerdeki topraklar bilinmiyordur. Bu sebeple kuyu

uyu içerken çok dikkat edilmeli, mümkünse tercih edilmemelidir. Kuyu suyu yeraltından fışkıran pınar suyuna nispetle daha yaramaz »ulardandır. Kuyu suyu ile pınar suyunu toplayıp içmek doğru değildir.

Akmayan, durgun su yaramaz sulardandır, kesinlikle içilmemelidir. Ağaçlık ve sazlıklar arasındaki durgun su içildiği takdirde, dalağı şişirir, bütün iç organlara zararlı olup istiskâ (karında su biriktiren bir hastalık) getirir. Daha birçok zararlı özellikleri vardır. Akmayan su gerek sazlı yerlerde olsun, gerek olmasın, az da içilse zararlıdır. Kuyu suları veya akmayan yerlerdeki suları içmemek lazımdır, zarurete ılüşülürse önce kaynatıp soğutup, sonra içmek lazımdır.

İyi suların donmasıyla oluşan buz veya temiz yere düşmüş olan karı içme suyu olarak kullanmak tercih edilmez. Böyle sular sıcak havalarda suyun içine katılarak ya da su kabının dışına koymak Miretiyle dışarıdan suyun soğutulmasında kullanılır. Kar ve buzu su kabının dışına koyarak suyun soğutulmasında kullanmak, içine katmaktan daha iyidir.

 

71

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

 

Osmanlı hekimleri için suyun kalitesi çok önemlidir. Fakat istenen özellikteki su bulunamazsa o zaman fena kaliteli suyu düzeltmenin yollarını da bildirirler. Zararlı, yaramaz ve bozuk suları temizleyip zararsız hale getirmek mümkündür. Bunun için, yaramaz su bir çeşil toprakla karıştırılıp süzülür, imbikten geçirilir veya bu zararı gideren yiyecekler yenilir.

Fena suların düzeltilmesi için ilk yapılacak şey temiz bir toprakla süzmektir. Çok temiz bir yerden toprak alınır, o suyla karıştırılır ve çok çalkalanır. Toprak iyice ezilir, bulamaç haline gelir. Sonra dinlenmeye bırakılır. Toprak dibine çöker, su durulanır. Suyun üstü dökülür, ortası ayrı bir kaba alınır. Dibi dökülür. Ortadaki su içilir. Eğer yeterince emin olunamazsa bu suyu kaynattıktan sonra içmek daha iyidir.

Suyu süzmek için kullanılacak toprağın iyi olup olmadığını anlamak için bir test yapılabilir. Bir miktar su o toprakla karıştırılır. Bir saat sonra bakılır, su durulmuş olmalıdır. Bu su güneşe tutularak dikkatle bakılır, suda görülen madde kalmamalıdır. Eğer böyleyse bu toprak fena suların düzeltilmesi için kullanılacak toprak olabilir.

Tuzlu ve fena suların düzeltilebilmesi de mümkündür. Gemi ile uzun yolculuğa çıkıldığında, gemi limana yanaşamadan tatlı su biterse bu usule başvurulur. Gemiciler çoğu zaman bu usulü kullanırlar. Basil usullü imbik şöyledir: Büyük bir tencereye veya geniş bir kaba deniz suyu konulur. Bu kabın ortasına derin bir ufak kap konulur ve tencerenin kapağı ters olarak yerleştirilir. Bu tenceredeki su kaynatılır. Buharlaşan su ters dönen kapakta su damlaları haline gelir ve ortasındaki kaba dökülür. Su buharının terlemesi için de ters duran kapağın içine soğuk su koyarak soğuması sağlanır. Buhar haline gelip, sonra su damlaları halinde soğuyan suyun toplandığı kap alınır. Bunun içerisinde toplanan su tatlı, latif ve temiz sudur. Bu yolla yeterince içilecek su elde edilebilir. Bu usul, çok faydalı olan imbikten geçirme usulüdür.

Kirli olmadığı halde tadı kötü ve acımsı sular içilmesi gerektiğinde, sirke ve sirkencübin ile içilmelidir. Sirkencübin; sirke ve balla yapılan bir şerbettir ve bunlar suyun zararını önler.

Fena sular içildiğinde mide ve bağırsakları bozuyor, ishale sebep oluyorsa alıç, keçiboynuzu ve mersin yemişi gibi kabız etkili yemişler o suyun içine konup bir gün bekletilir. Bu meyvelerden hangisi varsa

n 111 etkilidir. Bir gün ve gece bekletilir, sonra içilir. Böylece suyun bu zararları gider ve ishal olunmaz.

Acı suyu olan yerde yaşayan insanlar yağlı ve tatlı yiyecekler ■ n içlidirler ki zararları telafi edilsin. Bulanık suyu olan yerde yaşayanlar

ı imsak yemelidir ki zararlar giderilsin. Bütün fena kalitedeki tuların panzehiri soğandır. Böyle suları olan yerde yaşayanlar soğanı {Ok yemelidir. Özellikle sirkede kavrulmuş ve turşu haline getirilmiş lOJjan daha da faydalıdır.

Durgun su içmek mecburiyeti olduğunda hiç sıcak yiyecek . ı ıınemelidir. Soğuk yiyeceklerle beslenilmelidir. Suyu az olan ve llcak rüzgârları bulunan yerlerdeki suyu sirke ile karıştırıp içmek .■.i ek ir. Böylece susuzluk giderilir. Eğer tohmekân.33 tohumu dövülüp nke ile karıştırılıp içilirse hiç susanmaz. Bu da geçici bir önlemdir.

SU İÇMENİN KURALLARI

ı smanli hekimlerine göre su hayatın devamı için en önemli unsurlardandır. Fakat sağlıklı yaşamak için su içmenin kurallarını da çok iyi bilmek lazımdır. Suyu ihtiyaçtan az içmek bedeni kurutur ve «ayıflatır. Fakat zamansız ve çok içilen su da bedende kokuşmalara

ı hep olur ve zararlıdır. Mizacı sıcak olan kimseler istediklerinde su İvebilirler, mizacı soğuk ve yaş (nemli) olanlar ise az su içmeli,

M uzluğa sabretmelidirler.

Su içmenin zamanı da çok önemlidir. Aç karnına su içmek doğru legildir. Aç karnına içilen su mideyi soğutur, iştahı keser ve sinirleri ıııyıflatır, vücutta balgam hıkının oluşmasına sebep olur. Özellikle vnıümüş, iş yapmış, yorulmuş aç insan su içmemeli beklemelidir.

Yemek yedikten sonra üzerine su içmek doğru değildir. İçilen su midenin altına iner ve yemek suyun üstünde kalarak su ile yemek I a birinden ayrılır. Bu da hazımsızlığa sebep olur. Yemek sırasında ve yemekten hemen sonra susuzluğa biraz sabır ederek yemeğin mide .ılı ına inmesi beklenmelidir. Şayet susuzluk çok bastırırsa azıcık soğuk ıı ıçmelidir. Zira hararet kesmede soğuk su uygundur ve mideyi ilerleyip toparlar, hazma da yardımcı olur.

Hekimlerin hemfikir oldukları su içme zamanı, yemek yendikten «.nra gıda sindirilmeye başlamış olduğu vakittir. “Vakti su içmenin ııl vakittir kim gıda sinmeğe yönelmiş ola” derler. Normalde yemek •arasında ve yemekten sonra su içilmemelidir, fakat kebap, pirinç

‘ ‘To(vmek4n tohumu: Tuhmekân semizotu, tokmagan, hurfe. Portulaca oleracea.

 

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

74

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

pilavı ekmek gibi kuru gıdalar yenmiş ise yemekten çekildikten soma, yemeğin kuruluğunu giderecek kadar su içilebilir. Tabiatı sıcak nitelikteki insanlar yemek sırasında su içebilir, ama onlar dahi çı >k az içmelidirler.

Gıda sindirilmeye başlansa bile yemek üzerine çok su içilmesi doğru değildir. Eğer sabredilemeyecek olunursa, birazcık soğuk su ağza alınıp, yavaş yavaş emilip yutulmalıdır.

Eğer yağlı yemekler yenmiş ve su içilmiş ise mide dolgunluğu, şişkinlik yapar. Fakat sıcak mizaçlı kişilere zarar vermez, faydalı olur. Çünkü böyle kişiler su içmezlerse midelerinin hararetinden gıda yanar. Su bu alevin soğutucusu olarak görev yapar ve gıda dengeli bir şekilde hazmedilir.

Yemek sırasında su içen bir başka grup daha vardır. Bunlar su içmeyi adet, alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu alışkanlık zamanla tabiatı haline gelmiştir. Bunlara yemekte su içmek zarar vermiyorsa devam edebilirler. Çünkü bir tabiat haline geldikten sonra artık içmezlerse zararlı olabilir.

Bir başka tip insanlar ise su içmeden iştahı gelmez ve yemek yiyemezler. Böyle insanların midesi zayıftır ve tabiatları kurudur. Eğer su gibi yaş bir gıda almazlarsa midenin iştah dediğimiz “kuvvet-i cazibe”si harekete geçmez ve yemek yemek istemez. Böyleleı ı az miktarda çok soğuk olmayan suyu, yavaş yavaş içmelidirler.

SU İÇİLMEMESİ GEREKEN DURUMLAR

Uykudan uyanınca su içilmez. Uykudan uyanıldığında susamış olunsa bile su içmek çok zararlıdır. Zira sinirlere zarar verir, titreme getirir ve karında su biriktiği çok olur. Yalnızca sıcak mizaçlı kişilere daha az zararlıdır.

Açken, yürüyüp yorulmuşken ve terliyken su içmek zararlıdır. Organların kuvvetini azaltır. Hamamdan çıkınca su içilmemelidir. Hamamdan hemen sonra su içilmez ancak bir saat geçtikten sonra içilebilir. İçilirse sinir ağrıları oluşur ve sinirlere, hatta kemik iliğine bile zararı vardır.

ilaç içildikten sonra üzerine su içmek de zararlıdır. Mideyi zayıflatır, damarlarda yel yapar, kulunç hastalığına sebep olur. Cinsel ilişkiden hemen sonra su içmek de zararlıdır. Bel ağrısı getirir ve cinsel kuvve 11 keser.

Sulu meyveler yendikten sonra da su içilmemelidir. Yemiş yiyip su kmek balgamdan, yelden olan hastalıklar getirir” diye özetlenen bu durum jfeln bir örnek de verilir. Hekime gelen bir kişinin bir türlü geçmeyen Ve çok rahatsızlık veren ağrıları vardı. O kişiyi muayene eden hekim Şök su içmekten sakın, az su iç diye tembihledi. Hasta uymadığı için |grıları geçmedi. Ne zaman ki az su içerek hekime uyduğunda ağrılarının («alıp geçtiğini gördü. Bunun için hekimler insanın kendisini test İtmesini ve çok su içmenin zararlı olduğunu fark ettiği zaman önlem tllınası gerektiğini yazarlar. Başlangıçta az su içmeye tahammül edilemezse testinin emzik kısmından az az emerek içmeleri gerektiğini, hı ‘ylelikle az suya alışılacağım bildirirler.

Tuzlu su içmek uyuz ve kaşıntı (gicik) yapar, evvela ishal eder daha I >nrada kabız yapar.

Acı su içmek daima ishal yapar. Bulanık su içmek mesane ve böbrekte taş yapar.

Hık su içmek mideyi gevşetir, yavaşlatır, mide bulanmasına sebep > ‘İm. Ilık su yemeği mide üzerine getirir ve hazmı bozar.

Suyu ihtiyaçtan az içmek bedeni kurutur ve zayıflatır, iştahı azaltır, görme gücünü zayıflatır. Uykusuzluk verir, cinsel istekde dahil duyguları a altır. Çabuk ihtiyarlama sebebidir. Gerektiği zaman sıcak içecek İçmek mideyi balgamdan yıkayıp temizler, “öksürük maddesini pişirir” öksürüğü tedavi eder, kulunçlu kişiye fayda sağlayıp ondan soğukluğu giderir. Yemek üzerine çok su içilmemelidir. Eğer sabredilemeyecek olunursa, birazcık soğuk su ağza alınıp yavaş yavaş emilip yutulmalıdır.

YALANCI SUSUZLUK

insan üç durumda “yalancı susuzluk” hisseder. Birincisi yürüyüşten sonra, bir yerden bir yere uzun mesafe giden kişinin hissettiği susuzluktur. I lı ı durumda su içilmemelidir, çok zararlıdır. Bu yürüyüş sonunda ı ıi urup dinlenilmek, bir müddet sabredilmelidir. Susuzluk kısa süre M >nra geçer. İkinci durum tatlı yiyecekler yedikten sonra hissedilen susuzluktur. Hemen su içilmemelidir, az bir süre beklenirse geçer. I üncüsü de cinsel birleşmeden sonra hissedilen susuzluktur. Bu .lıııumda da bir süre sabredilirse susuzluk geçer. Bu üç durumdaki Misamaya “ateş-ı kâzih” yani yalan susamak derler. Eğer yalancı susuzluk ı ‘kluğunda su içilirse susamak daha da artar. Çünkü o zararlı madde ■u içtikçe daha da artar. Rezene tohumu, rezene suyu, anason ve bal şerbeti içmek yalancı susuzluğu giderir. Bu üç durumda da beklenmeli ve zamanı gelince su içilmelidir.

 

75

2. ETKEN “YEMEK-ÎÇMEK”

 

76

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

Tabiatı safravî veya tuzlu balgamı olanlar susuzluğa tahammül edemezler. Bu durumda ılık suyu, yavaş yavaş içmelidirler. Sıcak yemek yedikten sonra su içmek de zararlıdır. Eğer, yalancı susuzluk baskın olursa, sabredip mümkünse uyunmalıdır. Böylece tabiat, kendisine susuzluk getiren yaramaz maddeyi uyku esnasında pişirip tahlil eder.

SOĞUK SU İÇMEK

Sağlıklı yaşam için içilecek su soğuk olmalıdır. Bu çok soğuk veyi ılık değil, ikisinin arasındaki soğukluktur. Bütün hekimlerin ortak düşüncesi mutedil derecede soğuk su içmenin, sağlıklı insanlara faydalı olduğudur. Suyun soğuğu susuzluğu daha iyi dindirir. Bilinmeni gerekenleri şöyle özetlerler: Soğuk su insanın sağlığını korur, bünyenin normal nemini de saklayıp cildin rengini taze ve güzel eyler. Bedeni etlendirir, nemli kılar ve serinletir. Susuzluğu giderir, yüksek harareti defeder. Sıtma ateşini durdurur, damarlarda olan kokuşmalara engel olur, mideyi derli toplu yaparak yemeği hoşça kaplamasını sağlar.

Özellikle sıcak mizaçlı kişiler için mutedil derecede soğuk su içme! çok faydalıdır. Sıcak tabiatta olan mideler için şifa yerine geçer. Çünkü mideyi büzüştürerek onun midedeki besinlerin üzerini kaplayıp çevrelerini sarmasını sağlar. Sinirlere ve ıssı yüreğe soğuk hava yerim geçer. Beyne çıkan zararlı buharları döndürüp defeder. Bedende hıkların artmasını önler.

Çok soğuk su içmek zararlıdır. Soğuk suyun faydalarını alıp götürür. Soğuk suyu çok içmek bedeni gevşetir, sinirleri soğutur ve titreme getirir. Soğuk tabiatlı hastalıklar çıkmasına neden olur. Ayrıca insanda bir hastalık baş göstermişse de soğuk su içilmemeli, hastalığın oluşması veya geçmesi beklenmelidir.

Karlı ve buzlu su zararlı olup çok zaruret olmayınca içilmemelidir. Çok hararet olunca veya zaruret halinde az miktar içilebilir. Karlı ve buzlu su solunum sistemine ve sinirlere çok zararlıdır. Öksürük getiriı, boğazda hırıltı ve nezle yapar. Özellikle bu suları içme alışkanlığı olmayanlarda bunlar görülür. Böyle alışkanlığı olanlarda zararı azdır, fakat aşırı içmezlerse. Aşırı derecede karlı ve buzlu su, içenler için zararlıdır, özellikle soğuk mizaçlı olanlara daha çok zararlıdır.

SU KONUSUNDA UNUTULMAMASI GEREKENLER

  • İyi su tadı lezzetli, görünüşü berrak olan akar ırmak suyudur. Su ■ ildiğinde tatlı lezzet vermeli, saf olmalı, midede çabuk sindirilen, İmli!’, çabuk ısınıp soğuyan özelliklere sahip olmalıdır.
  • I in iyi su akar ırmak suyudur. Bu akarsu öncelikle temiz toprak ı ya taş üzerinden akmak, üstü açık olmalıdır. Akarsuya otlar,

yapraklar karışmamalı, zararlı ağaçların köklerine uğramamalıdır. Uarsu derin olmamalı, güneş ışıkları dibine kadar işlemeli ve suyu ıhı inalıdır.

  • Akar ırmak suyundan sonra gelen iyi su yağmur suyudur. Kış v ii;nıuru, yaz yağmurundan daha kalitelidir.
  • Pınar suları ağır sulardandır ve çok tercih edilmezler. Pınardan luiynayan su çıktığı yerdeki topraktan aldığı maddeler ve gazları

M indirir. Bu sular akan su haline geldiğinde kalitesi iyileşir.

  • Akmayan, durgun su yaramaz sulardandır, kesinlikle içilmemelidir. Afiaçlık ve sazlıklar arasındaki durgun su içildiği takdirde, dalağı |l|irir, bütün iç organlara zararlıdır.
  • Kirli olmadığı halde tadı kötü, acımsı sular içilmek mecburiyetinde ı ılındığında zararını giderecek olan sirke ve sirkeli bal şerbeti İrilmelidir.
  • Acı suyu olan yerde yaşayan insanlar yağlı ve tatlı yiyecekler minelidirler ki zararları telafi edilsin.
  • Suyu bulanık olan yerde yaşayıp, bu suları içmek zorunda olanlar lOğan veya sarımsak yemelidirler. Özellikle sirkede turşu haline yetirilmiş soğan daha da faydalıdır.
  • Durgun su içmek mecburiyeti olduğunda hiç sıcak yiyecek ,< n memelidir. Soğuk yiyeceklerle beslenilmelidir.
  • Suyu az olan ve sıcak rüzgârları bulunan yerlerdeki su sirke ile karıştırılıp içilmelidir, böylece susuzluk giderilir.
  • Suyu ihtiyaçtan az içmek bedeni kurutur ve zayıflatır. Fakat îiımansız ve çok içilen su da bedende kokuşmalara sebep olur ve

.narlıdır.

  • Mizacı sıcak olan kimseler istediklerinde su içebilirler, mizacı

. ığuk ve yaş (nemli) olanlar ise az su içmeli, susuzluğa sabretmelidirler.

 

77

2. ETKEN “YEMEK-İÇMEK”

 

89

 

HAREKET VE SPOR

Osmanlı tıbbının sağlıklı yaşam konusundaki olmazsa olmazlarından rcnsi de spordur. Osmanlı tıp kitaplarında bu bölüm “Hareket ve Sokun” başlığı altında işlenir. Hareket etmek, hem bedenin, hem

. nlarm hem de nefsin hareketi olarak tarif edilir. Sükûn ise •^ıreketsizlik ve tam bir istirahat halidir. Sükûn, hiç hareket etmeden :curmak, yatmaktır ki bu halde sinirler dinlenir, beden dinlenir, hıltlar oturur, akıl tazelenir, bedenin kuvveti toplanır.

Bedenin mutlak sükûnu ise bedende hiçbir hareket olmamasıdır, rareket etmek gerektiği zaman bile hareket etmemektir. Bu istenmeyen bir durumdur. Uzun süreli hareketsizlik bedene ve sinirlere gevşeklik • erir, aklı köreltir, vücutta tıkanıklıklar yapar, gıdalar sindirilemez, iştah olmaz ve daha birçok rahatsızlıklar belirir.

Hareket etmeyi de ikiye ayırırlar; cüzi, yani ufak bir bölgenin r.areketi ve külli, yani bütünün hareketi. Cüzi hareketler herhangi bir organın hareketidir ki bir organ hareket eder, diğerleri etmez. Dilin hareketi gibi. Sadece konuşulduğu zaman dil hareket eder, iığer organlar hareket etmez. Bu hareketin o organa faydası vardır.

Elin hareketinde elin sinirleri, damarları, kemikleri hareket eder, böylece elde zararlı, lüzumsuz madde kalmaz. Dilin hareketinde de böyledir ve oradaki zararlı maddeler uzaklaşır ve o organ bundan rayda görür. Bir şartla ki bu hareket uzun süreli ve yorucu hale gelmesin. Yorucu hareket etmek vücut ısısını arttırır, mizacı soğutur

e kurutur. Bir organın veya vücudun uzun süre ve sert hareketi faydalı olmaktan çıkar, zararlı olmaya başlar.

 

3. ETKEN “SPOR”

 

3. ETKEN “SPOR”

 

Bir misal olarak gözün hareketi verilir. Bir kişinin kısa bir müddet gayet ufak, ince nesnelere bakması gözü netleştirir, kuvvetini artiııırJ sinirlerini kuvvetlendirir. Eğer uzun zaman ve ısrarla bu ufak nesnelere] bakmaya devam edilirse ve özellikle tok karnına böyle bakılırsa görme kuvvetini zayıflatır, tıkanıklıklar ve baş ağrısı yapar. Aç karnına bakmaya devam edilirse göz sinirlerini zayıflatır, gözde kararma hissedilir ve göz yaşarması olur.

Hareketin belli amaçlarla yapılması riyazet, yani spordur. “Riya., ı eyle mek sağlık saklamakta bir ulu rükündür” diyerek önemini bildirirler, Spor tüm bedenle veya bedenin parçalarıyla yapılır. Koşmak, güreşmek, atlamak, ata binmek tüm bedenin sporudur.

SPORUN FAYDASI

Osmanlı hekimleri spor konusunun başında spor yapmanın sağlll bakımından faydasını uzun uzun anlatırlar. Bedenin hareketi olan spor yapmak (beden riyazeti) vücutta oluşan zararlı fazlalıkların atılması, uzaklaştırılması ve sağlığın korunmasında gerekli tedbirlerdendir.

“Bilinmelidir ki insan yemeği hazmettikten sonra geri kalan fazlalıktı m atmak ve sağlığı korumak için harekete muhtaçtır” diye başlanan bu bölümde anlatılan sporun sağlığa etkisi şöyle özetlenir: insanlar hel gün çeşitli, birbirinden farklı, türlü türlü yiyecekler yerler. Bunların bir kısmı mizaca uygun düşmeyebilir veya ihtiyaçtan fazla yiyecek yenmiş olabilir. Bunların sindirilmesinden sonra harcanmamış olan “fazlalar” damarlarda kalır. Bu fazlalıkların vücuttan atılması gerek ıı Böyle durumlarda spor, hem yenen yemeğin sindirilmesine yardınn ı olacak, hem de daha önce yenmiş yemeklerden yakılamayan, damarlarda kalmış olan fazlalığın, ilaca gerek kalmadan harcanması ve atılmasını sağlayacaktır.

Bu bilgilere göre spor vücuttaki harareti arttırarak, vücutta yakılmamış fazlalıkları uzaklaştırıyor ve atılmasını sağlıyor. Burada çok açık olarak sporun sağlık açısından en önemli faydasının “fazlalıkların atılması” konusunda yaptığı yardım olduğu belirtilmektedir. “Vücuttaki zararlı fazlaların tahlil ve ihracı, sağlığın muhafazasında gerekli tedbirlerden birisidir” diye bu bilgi tekrarlanır. Sporla vücutta oluşan “harâret-i aslî” atılması gerekip atılamayan maddelerin yanarak atılmasını sağlar.

Spor yapmak, o dönem için yürümek, cirit oynamak, ok atmak ve bunlatın benzeri hareketler yapmaktır. Bu sporlarda öylesine harekel imlidir ki beden kızmak ve terleme mertebesine gelmelidir. Bu İldeki spordan sonra insana bir sevinç, neşe gelir, iştah artar. Spor çınları, eklemleri ve bedeni kuvvetlendirir. Zor işleri yapmak ona J.ıy gelir, bedensel hastalıklara yakalanmaz. Çünkü o hareket eliyle madde esas unsurlarına ayrılır ve hastalığın ortaya çıkması ı ortam oluşmaz. Bazı mizaç hastalıkları dahi düzelir, hasta sıhhat ılın. Spot bedeni düzeltir, ciltteki gözenekleri genişletir ve terle eok madde oradan dışarı atılır.

SPOR NE ZAMAN YAPILMALI

ı temanlı hekimlerine göre sporun vakti, nasıl yapılacağı çok ıcmlidir ve belli kurallara bağlıdır. Spordan fayda sağlanmak eniyorsa ki bu amaçla yapılmalıdır, o zaman vaktinde yapılmalı ve rta dereceli spor” uygulanmalıdır.

Spor her istendiği zaman yapılamaz. Spor yapılması gereken vakit [Otlusunda bütün hekimlerin ortak kararı yiyeceğin hazmedilmiş ı i lıığu, bağırsaklardan besinlerin fazlasının boşaltılmış olduğu vakittir. Venen gıdalar mideden geçmiş, karaciğerden geçmiş ve damarlara ıl ısınış olmalıdır. Bu zaman tam hazmın bittiği zamandıt. Kana geçen la gereken yerlere ulaşmış, hatta şahıs tekrar acıkmış olduğu zamanın luşlangıcı, en iyi spor zamanıdır.

Böylece spordan gereken fayda görülür ve atılamayan artıklar tporla vücuttan uzaklaştırılır. Bu bilgi “riyazet ve hareket eylemek içün vakitlerin yeğreği taam yemekten öndür” diye de özetlenir. Bu zamanda yapılan sporda beden hafifler, gerektiği derecede ısınır, organlar kuvvetlenir, yumuşar, yüze bir renk gelir ve iştah açılır. Böylece o jahıs başka hiçbir ilaca gerek kalmadan sağlığını korumuş olur.

ııyı ya-be

 

 

 

uy İçi

 

3. ETKEN “SPOR”

 

3. ETKEN

“SPOR”

 

devam etmelidir. Özellikle ayaktan başlanır, baldırlar ve dizler ovdurulur. Uyluğa gelince sertçe ovma devam etmeli, kaslar yumuşayın ısınınca durmalı, spora başlanmalıdır. Bu hazırlık masajıdır.

Sporun süresi ve ağırlığı insanın yüzünün renginin kızarıp, han L ı ve tavırlarını aşırı zorlayacak seviyeyi aşmayacak şekilde olmalıda Sporun bitiminde yine yavaş yavaş masaj yapılır. Bu sefer el ve bacakları uzatıp kendine çekmek suretiyle birkaç kez gerilme hareketleri yapmalıdır. Böylece spordan arta kalmış olan fazlalar vııı ise bu yolla harcanmış olur. El ve ayaklar uzatılıp kendisine çeki vakit, nefesini tutabildiğince tutmalıdır.

ÖLÇÜLÜ SPOR

Sağlıklı yaşam adına yapılan sporun faydalı olabilmesi için ölçülü olması, ifrat derecesinde yapılmaması lazımdır. Orta derecede spordu ten kızarır, deri dolu dolu olur ve ter belirir. Spor ifrat derecesine dönüştüğünde ise vücut çok terlemeye başlar. Bu zararlıdır, çünkü bu ter önce bedeni kızdırır daha sonra soğutur, vücudun hıklarını tahrik edip çürümesine sebep olur, organlar zayıflar. Bu hiç istenmeyi 11 durumdur.

Spora başlama hazırlığından sonra hareket etmeye veya spora yavaş yavaş başlanmalı, devamında tedricen arttırılmalıdır, istenen düzeye geldikten sonra gene yavaş yavaş hareket azaltılmalıdır, ta kl hareket bitip, sükûn haline gelinceye kadar. Spor yapmakta istenin düzey şudur: Beden ısınmak, özellikle sırt ısınıp kızmak, ter gelmem başlamalıdır. Ter derinin kıllarının dibinde fark edilmeli, fakat bu ter gözeneklerden dışarı çıkıp damlamamalıdır. Elle yoklayınca tendi I | nem hissedilmek, bu ter ele bulaşmamak ve asla akacak düzeye gelmemelidir. Bu düzeye gelince sporu bırakmak gerekir. Fakat bırakmanın da kuralları vardır.

Spor bırakılırken tekrar masaj yapılır. Masaj veya ovma başlangıçla sert ve katı olmalı, zamanla hafif ve yavaş hale gelmelidir. Yavaş yavaş ovarken beden soğumak, nefes alıp verme yavaşlamalıdır. Bu hale gelince el ve yüz yıkanır ve spor bitirilmiş olur. Bundan sonra yemek yenebilir.

Spor bu şekilde yapılırsa hekimlerin istediği amaca ulaşılmış olur, Yani vücutta kalan ve atılması gereken maddeler vücuttan atılır, sağlık kazanılır. Spordan sonra yapılan masaj çok önemlidir, çünkü sporla uzaklaşamamış bazı maddeler son masaj ile vücuttan uzaklaşır. Spor bırakılıp, vücut sükûna ulaştıktan sonra hemen kuvvetli, sert

hareket etmek, sonra tekrar hiç hareketsiz duruma geçmek vücut İn çok kötüdür. Buna çok dikkat edilmelidir.

SPOR YORGUNLUĞU VE TEDAVİSİ

K >r yaparken yorgunluk sezildiği vakit ve terleme başlayınca spor İMİ akıtmalıdır. Böyle olmazsa kısa süre sonra vücutta yorgunluk hissi Iayacak, devam edilirse büyük yorgunluk hissedilebilecektir. Bu ıhınım hekimlerin istemediği bir durumdur. Fakat çeşitli sebeplerle ^Hpılan spor bu amacı aşıp yorgunluk verebilir. Bu durumun ■Üzeltilmesi ve tedavisi için hekimler yapılması gerekenleri kurallar İmline getirmişlerdir.

()smanlı hekimleri yorgunluğu dört bölümde tanıtırlar: “a) kurhî, p) temdûdî, c) veremî ve d) kaşağı” yorgunlukları. Biz bunları daha kolay anlamak için birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecedeki yorgunluklar olarak ele alacağız.

Birinci derecedeki yorgunlukta bütün vücutta ve organlarda lııssedilen büyük acı ve ağrı vardır. Organlarda bazen öyle bir yorgunluk olur ki el değdirince veya hareket ettirince yaralardaki acı gibi ağrı olur. Bunun sebebi vücutta oluşan istenmeyen maddelerdir. Vücut elde çok ısınmıştır, organlar da fazla ısınmışlardır, sırt soğuktur e üşür, hatta titreme bile başlar.

Böyle durumlarda sıcak su dolu küvete (âbzen) girip, içinde ağır |gır ovulup masaj yapılmalıdır. Biraz rahatlayınca vücuda sıcak nitelikteki yağlar sürülmelidir. Papatya yağı, dereotu tohumu yağı, lıııtmi tohumu yağı bu yağlardandır. Sonra sıcak hamama girilmelidir. Böyle rahatsızlık içinde olanlar, latif yiyeceklerden olan koruk suyuyla pişirilmiş piliç eti, arpa çorbası, kabak kalyesi, ıspanak kalyesi ve benzerlerini pişirip yemelidir.

ikinci derecedeki yorgunlukta spor yapan şahıs kol ve bacaklarının ı,ekildiğini sanır, damarlarında ve eklemlerinde hararet ve dolgunluk hissedip, zorlukla ve zahmetle hareket eder. Bunun sebebi de kaslarda biı ıkmiş ve anlamamış olan fazlalıklar ve bunun sonucunda oluşan bir çeşit “dolaşan” havadır. Bu acı ve ağrılar uzun sürer, günlerce ijjjeçmez.

Böyle durumlarda gene sıcak su banyosuna girilip kendini yavaş yavaş ovdurmak, sıcak nitelikteki yağlar sürülmek ve sık sık sıcak hamama girilmelidir. Bu arada hafif yiyecekler yiyerek bu acılardan 11utulmaya çalışılmalıdır.

 

3. ETKEN “SPOR”

 

3. ETKEN “SPOR”

 

Üçüncü derecedeki yorgunlukta insanın vücudu ısınır, teni sıcakJ damarlar ve kaslar dolu dolu olur, kaslara el değdirildiği zaman şi| bir uzvun ağrısı gibi ağrır ve organlar pişmiş gibi hissedilir. Bunun sebebi vücutta acı veren maddelerin oluşmasıdır. Bu durumda yapılmj gereken üç şey vardır; bağırsakların boşaltılması, kusma ve az yem« Bunlar mutlaka uygulanmalı, tamamen geçene kadar az yenmelidir. Vücuttaki hararet de soğuk nitelikteki şerbetler ile teskin edilir; gi şerbeti, menekşe, limon şerbeti gibi. Kasların kasılması ve ağrısı içli] sıcak suya (âbzen) girmek, sık sık hamama gitmek ve sıcak nitelikte yağlarla vücudun ovulması gerekir. Ayrıca dinlenilmelidir.

Dördüncü derecedeki yorgunlukta insan vücudunda ve bütün organlarında kuruluk hisseder. Sebebi, birkaç zor işin bir arada yapılması, aşırı terleme, yorulma, çok sıcakta kalma ve bu arada 112 yemektir. Kendinde yorgunluk ve kuruluk hissedenler öncelikle su al su dolu küvete (âbzen) girmelidirler. Bu banyoya faydalı bitkiler d) kaynatılıp ilave edilmelidir. Bundan başka hamama girmek ve diğe yorgunluklarda sayılan yağlarla yağlanmak da şifadır. Yemeklerden yumuşak, iyice pişen yiyecekler yenmeli ve şerbetler içilmelidir. Badem yağı ve şekerli şerbetler içilmeli, paça, haşlanmış veya keba| olmuş etler yenmelidir. Böyle durumlarda kavrulmuş veya şişte çevrilmiş etler de yenebilir.

SPOR ÇEŞİTLERİ

Spor tarif edilirken, kendi isteğiyle bütün bedenle veya bedenin bir kısmı kullanılarak yapılan hareketlerdir denilmekteydi. OsmanI tıbbının uygulandığı dönemlerde yapılan spor çeşitlerine bakacak olursak; güreşmek, koşmak, zıplamak, atlamak, kılıç oynamak, ata binmek, ok atmak, top oynamak karşımıza çıkar. Ayrıca, tek ayak üzerinde zıplamak, amuda kalkmak, çelik çomak oynamak, aşık oyum oynamak, nefes çekmek, yumruklaşmak, at arabasına binmek, yayar yürümek, yelpek koşmak gibi hareketler de spordan sayılmaktadır. Kurallara uygun masaj yaptırarak bedeni, el ve ayakları ovdurmak da spor çeşitlerindendir.

Osmanlı hekimleri kitaplarında faydalı sporlardan birkaç tanesini tavsiye ederler. Bunlardan en başta geleni ata binmektir. Ata binmek eğer dengeli itidalli yapılırsa tüm bedenin sporudur ve tüm bedeni besleyip takviye eder, atılamayan maddelerin ayrışmasını ve atılmasını sağlar. Ata binmek bedeni gerektiği kadar kızdırır, bu da faydalı olmayan maddeleri çözer ve ayırır. Özellikle hastalıktan yeni kalkan kimselere uygundur. Hastalıkla bedende oluşan ve atılamadan kalan d.lelerin atılması sağlanır. At koşturarak cirit oynamak, hem [enin hem nefsin sporudur. Bedenin sporudur, çünkü beden hareket u İrdir. Ama nefsin sporu olduğu da gerçektir. Çünkü cirit oyuncusu, •r galip gelirse, nefse bir ferahlık ve sevinç dolar. Oyuncu eğer Hup olursa öfkelenir ki bu da nefsin hareketi, sporudur.

alıncağa binmek ve yavaş yavaş sallanmak da bir spordur. Özellikle hktan yeni kalkanlar için uygundur. Hızlı sallanmak iyi değildir, ü bedenin ısısı çok artar ve bedendeki yararlı birçok maddeyi

ırır.

t arabasına binmek de tavsiye edilen sporlardandır. Her çeşit at ası ve fayton çeşitleri buna dâhildir. Özellikle baş ağrıları için .. ık iyidir. Eski

Önceki İçerikDana’nın Kuyruğu Kimin Elinde Kalacak?
Sonraki İçerikKutup Petrollerinin Jeostratejik Önemi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.