Tayland’taki 468 Türk Kurşuna mı Dizilecek?

121

Geçtiğimiz yılın Mart ayında ajansılara bir haber düşmüştü. Tayland’ta 360 kaçak göçmen tutuklandı ve ilk sorguları ardından yapılan açıklamada kaçakların Türk olduklarını söyledikleri ve Türkiye’ye iade edilmek istedikleri Tayland makamlarınca ifade edildi deniyordu. İlk etapta akla 360 Türk neden Tayland’a iltica etmeye çalışsın sorusu geliyordu elbette. Bir de o kadar yolu 360 kişi nasıl hiç bir devlete yakalanmadan gittiler diye düşünmekten kendimizi alamıyorduk. Neyse ki Tayland’taki Türk Büyükelçisi olaya müdahil olunca konu anlaşıldı. Söz konusu kaçaklar Çin işgalindeki Doğu Türkistan’dan (Sincan) kaçarak, Laos, Taylnad ve Malezya üzerinden Türkiye’ye gelmek isterlerken Tayland’ta yakalanmışlardı.

O gün bugündür bu soydaşlarımızın Türkiye’ye getirilmesine çalışılıyor…

Bir yandan Çin, bunlar terörist ve kanun kaçağı deyip çoğu çocuklardan oluşan bu göçmenlere olmadık suçlar ‘yaratıp’ isnat ederken; diğer yandan da hür dünya bu insanların Çin’e iade edilmemesi için Tayland hükümetine baskı yapıyor…

Elbette Türkiye de bu soydaşların Türkiye’ye getirilmesi için Büyükelçilik nezdinde girişimlerde bulunuyor.

Fakat geçtiğimiz aylarda ülkedeki ekonomik yapının iyiden iyiye bozulması ve başlayan iç karışıklıkları öne süren Tayland ordusunun hükümeti devirmesi sonucu şu anda Tayland kendine yeni bir yol haritası çizmekle meşgul.

Ya demokrasi kültürüne sahip çıkacak, ya da yakın komşusu Çin’in şemsiyesi altına girip totaliter bir rejim tercih edecek ve ekonomik, politik sorunlarının hepsini halının altına süpürecek…

Ya Uygur Türkleri?

Evet, yazımızın başında 360 Türk’ten bahsetmiştik. Oysa Haber 7’de 6 gün önce yayınlanan bir röportajda Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Türklerin 2 farklı bölgedeki 6 hapishaneye paylaştırıldığından bahsederek gerçek rakamın 468 olduğunu ve bunları tek tek ziyaret ettiğini söylüyor.

Ve işin daha acısı, Tayland’taki mevcut hükümete ise Çin adeta rüşvet veriyor…

Çin başkanı Li Keqiang geçen hafta Tayland’a yaptığı ziyarette 3 milyar dolarlık kredi ve komşu ülkeleri olan (Çin güdümündeki) Kamboçya, Vietnam ve Laos’a da alt yapılarını ve üretimlerini geliştirmeleri için yardım etmeyi teklif etti. Bunun üzerine Tayland başbakanı Prayut Chan-ocha’nın Pekin’e yaptığı ziyaretin ardından Çin Dışişleri Bakanlığı açıklamada bulundu. İki ülkenin koordineli bir şekilde “illegal göçmenler, uyuşturucu trafiği, terörizm ve uluslararası suçlar” konularında çalışma yürüteceklerini açıkladı.

Yani…

Yanisi şu: Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 468 Türk, illegal göçmenler ve terörizm antlaşması sonucu Çin’e iade edilerek ibret-i âlem için idam edilecekler.

Bu insana, Sayın Cumhurbaşkanımızın da 12 Temmuz 2014 tarihinde AK Parti grup toplantısında veciz bir şekilde ifade etmiş olduğu Boraltan faciasını hatırlatıyor. Devrin CHP hükümetinin ve dolayısıyla da Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçen olayı.

1945 yılı, Türkiye’de “Milli Şef” döneminin yaşandığı, “Türk yurdunda Türk’üm demenin suç olduğu” bir dönem. 146 Azerbaycanlı soydaşımız yoğun bir mücadele ardından sınırı geçerek Türkiye’ye sığınır. Sovyet Rusya hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini ister. Türkiye’ye sığınan soydaşlarımız, kuşkusuz kendilerinin Rus askerlerine geri verileceğine olasılık bile vermemektedirler. Çünkü kardeşlerinin, bağımsız olan soydaşlarının yanına gelmişler ve kendilerini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişlerdir. Fakat Milli Şef’in talimatı kesindir. ‘İade edilecekler!’

Türk sınır karakolu komutanı aldığı emre inanamaz. Ankara’yı bir daha arar, cevap aynıdır.

– Sığınmacıları derhal iade edin!

Bu korkunç yanıta komutan yine itibar etmez ve Ankara’dan bir emir tekrarı daha ister. Fakat sonuç aynıdır: “Ülkelerine iade edin!” oysa Sovyetler Birliği asla onların ülkesi olmamıştır. Sovyet Rusya onların öz vatanlarını işgal etmiştir…

Azerbaycanlı soydaşlarımız bu yanıt karşısında “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün. Kendi vatanımızda, kendi bayrağımızın altında ölmüş oluruz” deseler de, karakol komutanı içini kan ağlaya ağlaya 146 sığınmacı Türk’ü Rus askerlerine teslim etmek zorunda kalır.

Ruslara teslim edilen 146 Türk evladı, sorgu, sual, mahkeme hiç bir şey olmaz… Elleri ayakları bağlanarak hemen sınır çizgisinin öte tarafında, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülür!

Azeri sığınmacıların kurşuna dizilmeden önce söyledikleri ağıt şöyledir:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,

Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,

Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,

Beni siz vursaydınız, şu gâvurun yerine…

Kurşuna dizilme hadisesi ardından Türk sınır karakolu komutanı silahını çekerek intihar eder…

Daha sonra Azerbaycan’ın millî şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde şöyle dile getirir:

Türk denince özü, sözü mert olur,

Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,

Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,

Şimden geru bu bana bir dert olur.

Ben ne diyem bu vefasız dağlara,

Öz kardaşı dönek olan ağlara!

* * *

Evet, ikinci Boraltan faciasını yaşamamak için gün bugündür…

Tayland’taki Uygur Türkleri yardım beklemektedir.

İspanya’dan Yahudileri, Macaristan’dan Protestanları, Polonya’dan kraliyet ailesini, 1940’lı yıllarda Almanya’dan yine Yahudileri, Iraktan Peşmergeleri, Suriye’den 2 milyon sığınmacıyı ve daha neler neleri yurduna kabul eden Türkiye, elbette 468 dindaş ve soydaşına da sahip çıkacaktır.