Yazıma başlarken tüm öğretmenlerimin gününü kutluyorum. Öğretmenlerimizin gön dolayısı ile kavuştuğu imkânları, müjdeleri, iyileştirmeleri konuşmak ne kadar güzel olurdu aslında.
Gün nedeniyle süslü konuşmalar yapılmakta, yemekler konferanslar verilmekte. Fakat öğretmenlerin gönlü yine buruk, çalışma şartları hala istenilen düzeyde değil.
Oysa memleketin en ücra köşelerinde ayak izleri, çağlayan sularında O’nların gözyaşı var. Her emekte, her çiçeğin nadide kokusunda, medeniyetin her hamlesinde, karanlıkların aydınlanmasında, barışta, sevgide,insanlığın harcında öğretmenin katkısı var.
İhtiyaç duyulduğunda köşe bucak aranan, günü geldiğinde, yere göğe sığdırılamayan, baş tacı yapılan öğretmenlerimiz, “mevzuatlar“düzenlenirken, iyileştirmeler söz konusu olunca,“yılın üçte birini ve günün yarısını yatarak geçiren memur” tanımlamasıyla haksız ve yersiz yakıştırmalarla yıpratılarak literatürden silinmektedir.
Yıllardır birçok kereler“öğretmenin çalışma şartlarını iyileştirmekiçin araştırma komisyonları” kurulmuş, devasa çalışmalar yapılarak iğneden ipliğe tüm sorunları belirlenmiş, umut veren balonlar uçurulduktan sonra da tozlu raflara terk edilmiştir.
Geçmişteki iktidarlar, öğretmenlerin durumlarını iyileştirmeye yönelik, “bahçeli mi, daire mi, hangi tür evde oturmak istersiniz” türünden anketler uygulatmış, ümit pompalayan vaatlerde bulunmuş, sonra da hiçbir şey yapmayarak, hayal kırıklıkları yaşatmıştır.
Anadolu’nun kuşuçmaz kervan geçmez köylerinde bedava arsalara ferah bir lojmanyapmak çok görülmüş, öğretmenler yıllarcalojman diye tavanı bile olmayan 65 metrekarelik Amerikan tipi hücre evlere tıkılmıştır. Oturduğum için yakinen bilmekteyim.
Öğretmenler kimi zaman da bu köylerde, suyu VC si olmayan tahtadan bozma barakalarda kalmak zorunda bırakılmışlardır.
Yıllardır öğretmenler “ilksan” a aidat ödemektedir, fakat emekli olduklarında umdukları katkıyı görememektedirler.İlksan, kırk yıllık hizmeti olan emekli öğretmene tahminen 20-25 bin TL civarında ikramiye vermektedir. Bu hizmetle ordudan veya fabrikadan işçi olarak ayrılan birisi en az 150 bin TL ikramiye almaktadır.
Her kurumun sahillerde dinlenme tesisleri olduğu halde, İlksan’ın sosyal tesisleri nerededir? Emekli olan öğretmenlerimiz tatili unutmuş, kısıtlı maaşları ile ömürlerini öğretmenevlerinde geçirmektedir.
Görevde olanlar dâhil, emekli, hasta, şehit olan öğretmenlerimizden bazıları, yılda bir kez, gün dolayısıyla, program gereği sembolik olarak hatırlanmakta, diğer zamanlarda ahvali, hatırı, durumu nedir bilinmemektedir.
Öğretmenken, ilçeden köyüme dönüyordum. Bindiğim minibüste fazla yolcu var diye,trafik polisi öğretmen olduğum için beni suçlamış, yapmadığı hakaret kalmamıştı. Köylülerimin yanında gururumu rencide etmişti.
Yine köyde öğretmenken, “öğretmenler günü”nde karakoldan çağrılmıştım. “Bu gün öğretmenler günü, programımız var, yarın gelsem olmaz mı?” diye rica ettiğimde, “gelmezseniz biz gelir kelepçeleyerek getiririz” tehdidiyle, programı terk ederek özel taksi tutup, cüzi maaşımdan fahiş fara ödeyerek ilçeye gitmiştim.
Gittiğimde de muhatap bulamamış ortada kalmıştım. Sonunda adliyede bir memur, “falan günü mahkeme var, şahit yazılmışsın o gün gelip ifade vereceksin” diyerek başından savmıştı. O günüm heba, moralim altüst olmuştu.
Emekli olan çoğu öğretmenimiz geçinemediği için mesleğine yakışmayan işlerde çalışmak zorundadır.
Her türlü koşullarda devletimizi en ücra köylerde temsil eden, şerefli Bayrağımızı buralarda dalgalandıran, İstiklal Marşımızı gururla, şevkle minicik çocuklarımızın yüreklerine taşıyan vefakâr ve fedakâr öğretmenlerimizin de her birey gibi rahat ve huzurlu ortamlarda çalışmaya ve mutlu olmaya hakkı var elbette.
Fakat ne yazık ki herkese mutluluk reçeteleri sunan, insanlığın huzuru için heba olan öğretmenlerimiz, kendilerini rahatlatacak koşulların özlemi içindedirler.
Artık “Öğretmenler Günü”, öğretmenlerimize üzüntülerini, kırgınlıklarını küskünlüklerini hatırlamaktan öteye gitmeli, mutluluklarına katkı sağlayan güzel imkânlar sunmalıdır.
O’nlar senede sadece bir gün süslü laflar duymak, “değerli” ve “önemli” olduklarını dinlemekten ziyade, her zaman ve her ortamda, karşılaştıkları olaylarda ve muhatap alındıklarında, “gerçekten değerli ve önemli olduklarını” yaşayarak hissetmek istiyorlar.
Bu da ancak, eğitimlerinden tutun da istihdam, maaş ve sosyal yaşantılarına kadar, tüm sorunlarının giderilerek, her türlü iyileştirmelerin ve en iyi şekilde yetiştirilmelerinin sağlanması ile mümkün gözükmektedir.
Güne adlarını vermekle değerli ve önemli kılan öğretmenlerimizi, özverili emekleri ve yüreklerindeki hizmet aşkından ötürü kutluyorum. Emekli olanlara sağlıklı ve mutlu bir hayat, çalışanlara işlerinde başarılar diliyor, kendime ait şiirimin iki dörtlüğü ile yazıma son veriyorum.
Öğretmenim
…
Gönlün sevgi dolu, engin,
Öğrencindi, ünlü, zengin,
Pırlantasın, yok ki dengin.
Kırılsan da, düşsen eğer,
Yitirmez ki, elmas değer.
Hizmetlerin, hep yüz akın,
Bilmezlerse, şaşma sakın,
Hüzünlenme, vakar takın.
Anlayacak, her kes, bakın;
Doğacak gün, elbet yakın.