“Yeni Türkiye” ve Yeni Paralel Yapılar

94

Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimin kaybettiği veya kazandığından çok, kazananın Yeni Türkiye ile Türkiye ye nasıl bir dönüşüm getirmek istediği önem taşır. Keşke oldukça kısa süreli seçim propaganda döneminde Yeni Türkiye tuzağı üzerinde yeterince durulabilseydi. Acaba durulsaydı ne fark ederdi konusu da ayrı bir mevzudur.

 

Önce “Cumhurbaşkanını artık milletin kendisi doğrudan seçti; Vekiller ve TBMM değil” iddiasına kimse sığınmamalıdır. Vatandaş da doğrudan seçemedi. Genelde Türk Milleti önüne konan adayları bağlı olduğu siyasi partinin telkinlerine göre seçer. Adayları beğenmeyerek boykota gidenler, kızıp başka adaya oy verenler bunun istisnasıdır.

 

Vatandaşımız parti adayına alışmıştır; Çatı Adayı diye bir tecrübesi yoktur. Demokrasinin bu faziletine yeni alışıyoruz. Seçmen partiler arası mücadeleye, hatta kavgaya alıştırılmıştır. Rasyonel bir tercih yapması mümkün değil. Bu demokrasi kültürünün seviye meselesi ile ilgili bir konudur.

 

Haber kaynakları ve basın menfaat hesaplarına göre vatandaşı bilgilendirmeye ve şartlandırmaya çalışır. Görüntülü ve yazılı basın bu bakımdan büyük oranda sınıfta kalmıştır. Demokrasinin vazgeçilmez bu unsuru bizzat demokrasiyi desteklemedi.

 

Çatı adayı ve onu destekleyen partiler Türk demokrasisi için büyük fedakârlıklar yaptılar ve güzel örnek oldular, meşru ve gayrimeşru imkânları sonuna kadar kullanan AKP adayına karşı haysiyetli bir mücadele verdiler. Çok değişik kanallardan Ekmeleddin Beyin yeterince destek görememesi, uzlaşma alanındaki tecrübesizlikten kaynaklandı. İnşallah bu güzel örneklere alışırız. İlla benim partim yerine “Türkiye kazansın” deriz.

 

AKP adayı aslında mahalli seçimlerde aldığı oyu alabildi. Büyük çabalara ve imkânlara rağmen, mahalli seçimlerde 20 milyon oya karşılık yüzde 43 oranında rey alırken, bu seçimde 20 milyon oy yüzde 51,8 rey getirdi. Seçim sonucunu tatilde istifini bozmayıp rey vermekten kaçanlar Sayın Erdoğan’a çalışan boykotçular ve partisi kimi gösterirse göstersin ona karşı ret cephesi oluşturanlar ön plana çıktı.

 

Mahalli idareler seçiminde yüzde 89 olan katılım oranı yüzde 74 e düştü. 10 Ağustos sıcağının seçilmesi ise maksatlıydı. Türkiye’yi dışardan izleyen yurtdışı seçmenlerimiz ise, çok düşük oranda sandığa gittiler.

 

Bir bakıma ülkedeki yolsuzluk, hırsızlık, suiistimal ve hukuksuzlukları, tek adam diktasına gidişi, Türkiye’de Türk düşmanlığı, milli ve üniter devlet karşıtlığını daha iyi fark eden vatandaşlarımız seçimden soğudular. Türk olmadıklarını iktidar sayesinde öğrendik diyenlere destek olmadılar.

 

Kim kazandığı konusunu biraz açarsak burada Sayın Başbakan önde gözükse de yapılacak pazarlıklardan ve açılımlardan çok şey bekleyen Ermenistan yöneticileri, Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı, bize zorla sevdirilen Barzani ve Kandil bu işten memnun çıktı.

Birçok seçimde olduğu gibi bu seçimde de tercihini taşıyan oy pusulasının resmini çekerek çalıştığı yere göstermek zorunda kalanlar, benim mahallemde de olduğu gibi hayat boyu oturmadıkları adreslere ilave edilmiş garip seçmenler dikkat çekti. Ekmeleddin Bey’in gazete ilanlarına bile çok farklı yüksek rakamlar istendi. Havuz medyası patronuna uşaklık etti.

 

CHP seçmeninin bir kısmı hala eski alışkanlıklara kapılıp çatı adayını içine sindiremedi ve ezilenler edebiyatı yapan Demirtaş’a yöneldi. Bazıları seçimi boykot etti ve İşçi Partisi ile ortak hareket ederek çatı adayının aleyhinde propaganda yaptı. Hala sağ-sol tasnifinin etkisinden çıkamayanlar ulusalcılığı da yeni tartışmalara açtılar. Etnik Irkçı parti, sosyalist mesajlar verdi ve oy topladı. Eski bir Cumhurbaşkanımız bile nedense çatı adayını içine sindiremediği için seçime gitmedi. Oysa geniş bir kitle kendisini içine sindirmede bir beis görmemişti.

 

Aslında her partinin kendi adayıyla seçime gitmesi, AKP adayına figüranlık yapmaktan başka birşey değildi. Bazıları hala değişen ülke ve dünya şartlarının yerine 1970’lerin sağ ile sol kutuplaşmalarını yaşıyor. Öbür tarafta ise milli devletin ve cumhuriyetin altı oyuluyor.

 

Demirtaş’ın birleştirici dil kullandığı iddiası da safdillik olur. Bu aday milli kimlikte mi birleşme mesajı verdi? Bu partinin çizgisi bellidir. Bunlar etnisite ile milliyeti anlaşılmaz bir şekilde rakip gösterirler. Aynen bazı iktidar sahipleri gibi…

 

Vatandaşı tahminlerin aksine, 17 ve 25 Aralıktaki yolsuzluk ve suiistimal iddiaları pek ilgilendirmedi. Vatandaş yolsuzluğun kendisini yoksullaştırdığını ve neden işsiz kaldığını hala fark etmişdeğil… Bu bakımdan seçmen davranışında ahlaki ve manevi yönlendiriciler yerine basit menfaat bağlantıları, gelip geçici yardımlar, araştırma kuruluşlarının ve yayın organlarının tertipleri öne çıktı. İnsanlar fakirleştirildikleri oranda reylerine ipotek konabiliyor ve iradeleri esir alınabiliyor.

 

77 milyonun Cumhurbaşkanı olacağını iddia eden Sayın Başbakan parti balkonundan konuşmamalıydı. Bugüne kadar ne ölçüde bu iddianın geçerli olup olmadığı ortadadır. Seçim geldi mi sağ ve bazı MHP seçmeni hep gıdıklanıp oy kotarılmaya çalışılır. Balkonda yer alan zevat bir zamanların Doğu Bloğu Politbüro üyelerini andırıyordu.

MHP seçmeninde bilhassa Orta Anadolu’da çatı adayını yeterince destek vermediği iddiaları var. Bu iddialarda bir ölçüde doğruluk payı olabilir. Bazı seçmenlerin bugüne kadar hangi adayı ve lideri beğenip benimseyebildiklerini anlamış değiliz. Daima genel merkez karşıtlığı akıl ve mantıkla bağdaşır birşey değildir. Anlaşılan milliyetçiliği ayaklar altına alan, onları faşistlikle ve kafatasçılıkla suçlayan, Türk değilde Türkiyeliliği öne çıkaran adaya destek oldular.

 

Zaten Yeni Türkiye diye ortaya atılan tuzak milli devlet, milli kimlik karşıtlığıdır ve 1923 Türkiye’sine meydan okumaktır. Yeni Türkiye yeni paralel yapılar doğurmaktadır. Federal yapıya özenmektir; Cumhuriyetle hesaplaşmadır, etnik ve ayrılıkçı bir gözlükle ülke sorunlarına bakmaktır.

 

Buna uygun Türksüz bir anayasa hazırlanarak Türkiye’nin yörüngesi değiştirilecektir. Aşırı yön değiştiren Numan Bey’e göre, bu Cumhurbaşkanlığı seçimi Yeni Türkiye’nin doğum günü imiş. Oysa adaylarının birinci sırada çıkmış olması mevcut Anayasadaki yetkilerini artırmayacak ve zorlamalara rağmen beklentileri karşılamayacaktır. Paralel yapıdan şikâyetçi olanlar, yeni paralel yapıların doğuşunu hazırlamaktadırlar.

 

Önceki İçerikBir varmış, İki Varmış
Sonraki İçerikMilletvekili Yapman Yanlış Olmuş!
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)