Seçilme şansı olan iki Cumhurbaşkanı adayı, Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kişisel özellikleri de, yapmak istedikleri Cumhurbaşkanlığı tarzı da farklı.
Türkiye içinde huzur ve istikrar, uluslararası ilişkilerde ise itibarımız için hangi adayın bir şans oluşturacağını anlamak için bazı mukayeseler yapalım.
*****
HANGİ ADAYA SORU SORULABİLİYOR?
Recep Tayyip Erdoğan binlerce güvenlikçi, tarafından koruyor, halkın içinde dolaşmıyor. Fakat çok organize, devlet destekli, Sovyet/Nazi partisi toplantıları kadar disiplinli ve aynı anda yirmiden fazla kanalda canlı yayımlanan miting ve kapalı salon toplantıları yapıyor. Bir ayin havasında geçen toplantılarda sadece “lider” dinleniyor. Bazen hayranları çığlıklar atarken, bazen gözyaşları içinde kalıyor.
Ama hiçbir toplantıda Erdoğan’a soru sorulmuyor, sorulamıyor. Hele eleştiri yapmak kimsenin aklına bile gelmiyor, gelemiyor.
Buna karşılık Ekmeleddin İhsanoğlu halkın içerisinde dolaşıyor. Mütevazı salon toplantıları yapıyor. Katıldığı iftar programlarında sohbet tarzı toplantılar yapıyor. Yüz yüze geldiği vatandaşlarımız aklına gelen her türlü soruyu soruyor. Ekmel Bey bütün soruları geniş bir hoşgörü ile dinliyor ve cevap veriyor. Hatta kendisine sosyal medya üzerinden yapılan esprili eleştirileri de “siyaset asık suratlı olmamalı, bu zekâ ürünü esprili eleştirileri beğeniyorum” diyebiliyor.
*****
DAHA FAZLA YETKİ
AKP yetkilileri, ilk defa halkoyuyla seçilecek olması sebebiyle, seçilecek Cumhurbaşkanının yetkilerini fiili Başkanlık yaratacak şekilde genişletme hakkına sahip olacağını ifade ediyorlar.
Bundan önce parti adayı olarak seçilen Celal Bayar, Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın kullanmadığı yetkileri Tayyip Bey’in kullanmaya çalışacağı kesin. Yani ‘hem cumhurbaşkanı olacağım, hem parti başkanı olacağım, hem de hükümeti yöneteceğim’ diyecek.
Ak Parti toplantılarında verdiği mesajlarla “aranızdan ayrılmayacağım, her şeyi birlikte yapacağız” tarzı cümlelerle, Cumhurbaşkanı seçilirse bir yandan partiyi de, hükümeti de yönetmek istediği mesajlarını vermekte. Mevcut Başbakanlık ve Genel Başkanlık yetkilerini devam ettirmek, yani AKP milletvekillerini, parti içi yönetim kademelerini ve bürokratları belirlemek istemekte.
“Seçilirsem tarafsız olmayacağım” dediğine göre, CHP ve MHP’ye karşı daima AKP tarafında olacak.
Ekmeleddin Bey ise “Türkiye’nin gerçekten bütün Türkiye’yi kucaklayacak, Türkiye’nin dünyadaki itibarını yükseltecek, düşmanların hedefi olmayacak bir ülke haline getirecek, yani içeride huzur, dışarıda itibar sağlayacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacı var. Atatürk’ün çok güzel bir sözünü hatırlatmak gerekirse ‘Yurtta Sulh Cihan da Sulhu‘ sağlayacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacı var” diye konuşmakta.
“Ankara’ya gönderilecek kişinin sigorta attıran değil, devletin tepesindeki sigorta olması gerektiğini” vurgulamakta.
*****
BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ, PARLAMENTER SİSTEM Mİ?
Tayyip Erdoğan ve AKP’nin Meclis’e getirip kabul ettiremediği Başkanlık modeli tam bir diktatörlük sistemi idi.
Erdoğan imkân bulursa bu modeli, bulamazsa fiili Başkanlığı zorlayacak.
Ekmeleddin İhsanoğlu ise parlamenter sistemi şu gerekçelerle savunmakta: “Başkanlık sistemi Amerika’ya has bir modeldir. Farklı federasyonlar bir araya geliyor. Siz lider bir devletsiniz. Tek bir devlet var. Allah bunu iki etmesin. 81 vilayet bu devletin mülki taksimatıdır. Parlamenter sistem Cumhuriyetle birlikte değil, Osmanlı döneminde de vardı. Atatürk Cumhuriyeti kurarken aynı modeli takip ediyor. Arkamızda hem 90 senelik Cumhuriyet tecrübemiz, hem Osmanlı var. ‘Amerikan sistemi’ diyorsunuz. Biz Amerika değiliz. Kafa başka türlü, gövde başka türlü hareket ederse Frankenstein yaratırsınız. Türkiye rejimini değiştirmek değil daha iyi işler hale getirmelidir.”
*****
HANGİ İŞLERİ TAKİP EDECEKLER?
Tayyip Bey de Ekmel Bey de Cumhurbaşkanlığı makamının “yan gelip yatma yeri olmadığı” konusunda hemfikir. Ancak Cumhurbaşkanı olarak takip edeceklerini açıkladıkları alanlar çok farklı.
Tayyip Bey, “Kusura bakmasınlar Cumhurbaşkanı yol da yapar, havaalanı da yapar. Cumhurbaşkanlığı makamı yan gelip yatma makamı değildir” diyor. Yani rant getiren her türlü projeyi yönlendirmek ve “havuz medyası” oluşumunda katkı sağlayan şirketlerle alakasını devam ettirmek hevesi içinde.
Her ne kadar bu sözleriyle kendisinden önce yol, köprü ve havaalanı yapmayan Atatürk’ten, Abdullah Gül’e kadar bütün Cumhurbaşkanlarını “yan gelip yatmakla” suçlamış oluyorsa da, Erdoğan’da kusur aranmaz.
Buna karşılık Ekmel Bey öncelikle “seçilecek cumhurbaşkanının halktan aldığı gücünü kendi siyasi gündemi için değil, bütün milletin refahı, huzuru için kullanması gerektiğini” dile getiriyor.
Huzur ve refah, hukukun üstünlüğü, hizmetkâr devlet, modernleşme, gelir dağılımında adalet gibi alanlarda takipçi olacağını aşağıdaki cümlelerle vurgulamakta.
“Türkiye’nin sıkıntılara tahammülü yok. İçerideki sıkıntılar, gerilim, endişe, zıtlaşma milleti germiştir. Milletin huzura ihtiyacı vardır. Türkiye’nin tekrar Ortadoğu’nun, Avrupa’nın, Balkanların, İslam dünyasının ve bütün dünyanın modern ülkesi haline gelmesi lazım.”
“Türkiye’nin hukukun üstünlüğünü yeniden oturtması lazım. İnsanların hukuk karşısında eşit olmasının temel bir insan hakkı olduğunu devletin, herkesin kavraması lazım. Devlet insanları korkutmak için değil onları korumak için vardır.”
“Türkiye ekonomik bakımdan eskiden 18’nci ülkeydi şimdi 19’ncu oldu. Kişi başına milli gelir 3 bin dolardan 10 bin dolara çıktı. Evet. Ama 2009’dan beri 10 bin dolar. Bu 10 bin dolar milli gelir, toplumun değişik kesimleri arasında nasıl dağıtılıyor? Gelirin dağılımında bir adalet var mıdır? Yoksa yine şişko kedilerin midelerine mi gidiyor?”
*****
KİM MİLLETİN, KİM DEVLETİN ADAYI?
Tayyip Erdoğan 12 yıldır ülkeyi yöneten bir Başbakan. Demokrasi tecrübemiz içinde devletin bütün kurumlarına ve bunun yanında medya ve sermayeye bu kadar hâkim olan bir Başbakan olmadı. Tam anlamıyla o bir muktedir. Çankaya, asker, YÖK, bürokrasi, polis, yargı her şeyin emrinde olduğu tek kişi O.
Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olduğu zaman “etik olarak Başbakanlıktan istifa etmesi gerektiğini” söyleyenlere hiç aldırış etmedi. Devletin, belediyelerin, palazlandırdığı sermayenin, medyanın gücünü ve imkânlarını sonuna kadar kullanmakta. Bugün “devlet kim?” diye sorulsa herkes tek bir kişiyi gösterecektir.
İşte bu imkânların sahibi Erdoğan “ben devletin değil, milletin adayıyım” diyebiliyor.
Buna karşılık devletin TV kanalı TRT’de Tayyip Bey’e ayrılan sürenin onda biri kadar yer alamayan Ekmel Bey’e ise “devletin adayı(!)” diyor.
Karar sizin…