Batman’a bağlı Vergili Köyü’nün ismi Maliye Bakanının da katıldığı bir törenle değiştirilir. Efendim isim Türkçeymiş… Sanki bölge yabancı işgal altında… Artık Türkçe yer adlarını değiştirmek T.C. Maliye Bakanlarının görevi olmuş!
Terör örgütü Diyarbakır’da çocukları kaçırır. Zaten yakaladığını kaçırıyor. Aileler tepki koyarak gösteri yaparlar. T.C. Başbakanı malum partiye çağrı yaparak “yerlerini biliyorsunuz, getirin bakalım çocukları da görelim” der. Acaba bu ülkede yetki ve sorumluluk devri mi var diye düşünürsünüz.
***
Herkes her şeyi aynı şekilde düşünmek davranmak zorunda değildir. Fertlerin ve sosyal gurupların farklı siyasi görüşleri, zevk ve düşünceleri, ilgi alanları olabilir. Değişik baskı guruplarına mensup olarak farklı yasal menfaatler peşinde koşmaları ve bunun için örgütlenmeleri de normaldir.
Ancak T.C. vatandaşlarında Türkiye’yi Türkiye yapan değer ve ilkelerde ortak mutabakatların, ortak kabul ve redlerin teşekkül etmesi de milletleşme için gereklidir. Ortak maddi ve manevi unsurlarda birlik ve beraberliğin olmaması, milletleşme değil; kalabalık haline gelmektir. Kalabalıklarda ortak hayatı sistemli sürdürecek milli seviyede mutabakatlara ihtiyaç olmaz. Ancak milletleşme farklıdır. Dini yaşama üslubu bile aynı ümmet içinde milletten millete değişebilir.
Mutabakatların milli seviyede gelişmesi kamplaşmayı, insanların birbirine kapalı hale gelmesini ve sosyolojik açıdan cemaatleşmeyi önler. Aksi bir durum, Türk Milletine mensubiyeti zayıflatarak hemşerilik duygusunu, dayanışmasını ve mezun olunan okulun sağladığı statüyü öne çıkarır. Mensup olunan etniklik içinde fertler adeta topluma kapanır. Mutabakatlar gelişmeden kamplaşmanın mahsurları ortadan kaldırılamaz. Bugün olduğu gibi, bazı siyasetçiler oy kaybettiklerini fark ettikçe, seçmenlerin gerçekleri görerek ve iradesiyle tercih yapmalarını engellemek için çatışmacı, toplumu geren, şiddeti körükleyen, kin ve öfke pompalamaktan medet umarlar.
Günümüzde aşağıdaki mutabakatsızlık örneklerimiz toplumu kamplaştırıcı olmaktadır:
-Son yıllarda etnik ağırlıklı politikaların etkinliği dolayısıyla milli kimlikle etnikliği rakip zannetme karmaşa ve çelişkisi,
-Hala süren laik-anti laik çekişmeleri,
-Türk tarihine bir bütün olarak bakılamadığından devam eden Osmanlı-Cumhuriyet karşıtlığı,
-“Biz” merkezli düşünme ve davranış yerine “ben” merkezli yaklaşımlar,
-Fert, gurup ve cemaat çıkarlarının milli çıkar ve mensubiyetin önüne geçmesi,
-Bir tarafta dini siyasete âlet etmek ve kullanmak, diğer tarafta din dışılığı öne çıkarılması,
-Irkçılık, milliyetçilik, hakimiyet, özgürlük, demokrasi, millet ve ümmet gibi kavramlara farklı anlamlar yüklenmesi,
-Osmanlı’nın son dönemlerinde şiddetlenen Hürriyeti itilaf ve İttihat ve Terakki kamplaşmasının günümüze önce DP-CHP, AP-CHP ve AKP-CHP şeklinde taşınması,
-Hadis ve ayetler arasında rekabet,
-Yolsuzlukların yoksullaşmayı, vatandaşlık duygusunu zedelemesi,
-Milli devlet ve Cumhuriyete karşı çıkmanın dinin bir gereği gibi zannedilmesi,
-Seçilmişler ve tayin edilmişler arasındaki yarış ve çekişme,
-Etnik bölücü ırkçılığın demokratikleşme zannedilmesi,
-Hayali AB üyeliği konusunda farklı yaklaşımlar,
-Terörle mücadele yerine müzakere, pazarlık ve tavizin öne çıkması,
-Anayasa’nın değiştirilemez temel maddelerine farklı bakış,
-Demokrasiye ve hukuk devletine içten bağlılık yerine, onları yozlaştırma,
-Yıpratılmaması gereken kurumlara uygulanan hukuk dışı işlemler ve kumpaslar,
-Artan işsizliğin ve gelir dağılımı bozukluklarının dayanışmayı ve mensubiyeti zayıflatması, milli meselelere karşı kayıtsızlık ve ilgisizlik doğması,
-Toplumu sarsan askeri ve sivil darbeler.