1954 yapımı 7 Samuray (Seven
Samurai), sinema tarihinden kült filmlerinden biridir. Japon ve Hollywood
sinemasının efsane ismi Akira Kurosawa tarafından yönetilmiştir. Akira Kurosawa
aynı zamanda senaryo yazarlarından biridir ve filmin kurgusunu da kendisi
yapmıştır.
Filmde, haydutların saldırdığı
bir köyü korumaya çalışan yedi samurayın hikayesi anlatılmaktadır. Filmin
başlangıcında, köy civarından geçen haydutlar “hasat zamanı geldiğinde burayı
yağmalamaya gelelim” diye aralarında konuşur ve köylülerden biri bu konuşmayı
duyup diğerlerine haber verir. Köylerinin yağmalanacağını duyan köylüler büyük
bir paniğe kapılırlar ve yağmalanmaktan korunmak için çare ararlar. Sonunda
şehirden bir grup “aç” samuray getirip ücret (pirinç) karşılığı samurayların
kendilerini korumasına karar verirler. Verecekleri ücret günde üç öğün yemekten
başka bir şey değildir. Bu arada köylülerden bazıları samuray getirme fikrine
sıcak bakmamaktadır çünkü genç ve kuvvetli samurayların köydeki kızlarla ilişki
kuracaklarını düşünmektedir.
Köylülerin teklifi maddi olarak
cazip olmadığı için sadece yedi (7) samuray tekliflerini kabul edip köye gelir.
Onların da gerçekten samimi duygularla köylülere yardım etmekten başka bir
niyetleri yoktur. Samuraylar köye vardıklarında köylüler korku içinde evlerine
saklanarak, sözde tehlikeli bu savaşçılardan kendilerini ve kızlarını korumaya
çalışır. Köyü savunmak için hemen hemen hiçbir karşılık almadan yardıma gelen
samuraylar bu soğuk karşılamayı hakaret kabul ederler ama sonunda iş tatlıya
bağlanır.
Samurayların en yaşlısı ve en
tecrübelisi olan Kambei Shimada tam bir generaldir. Köyün her tarafını gezerek
nerelerde nasıl savunma hatları kurabileceğini kararlaştırır. Eli silah tutan
köylüleri eğitir.
Bu arada genç bir samuray ile
köylü kızlardan biri gönül macerası yaşarlar. Bu kız, samurayların kız düşkünü
olduğu ve köylü kızlara musallat olacaklarını (!) en ateşli şekilde savunan
adamın kızıdır. Ve işin esasında samuray kıza değil kız samuraya musallat
olmuştur.
Derken hasat zamanı gelir ve
haydutlar köye saldırırlar. Samuraylar ve eğittikleri köylüler sağlam bir
direniş gösterir ve haydutların önemli bir kısmını yere sererler. Bu arada
köylülerden onlarcası ölür. Ve tabi ki yedi samurayın dördü köylüler uğruna
canlarını verirler. Geriye sadece üç samuray kalır. Sonunda haydutlar tamamen
bertaraf edilir ve savaş kazanılır.
Filmin sonunda hayatta kalan üç
samuray, bir yandan savaşta ölen silah arkadaşlarının mezarlarına bakmakta bir
yandan da neşe içinde şarkılar söyleyerek bir sonraki dönem için pirinç ekimi
yapan köylüleri izlemektedir. Ne uğurlarına canlarını veren kişiler ne de onlar
için hayatlarını ortaya koyarak büyük bir fedakârlıkla köyü haydutlardan
kurtaran samuraylar, köylülerin umurunda bile değildir. Samurayların en yaşlısı
ve en bilgesi olan Kambei bu manzarayı ibretle seyrederek şu sözleri dile
getirir; “Yine biz yenildik! Köylüler kazandı, biz değil!”
Er Ryan da
Kurtarılmıştı
7 Samuray filmindekine benzer bir
ana fikir Er Ryan’ı Kurtarmak filminde de işlenir aslında. Hikaye malum, ABD’li
Bayan Ryan’ın dört oğlunun dördü de İkinci Dünya Savaşı’na katılmışlardır ve bu
çocuklardan üçü savaşta ölür. ABD kurmayları, geride kalan tek oğlu kurtarıp
sağ salim annesine kavuşturma kararı alır ve cephedeki çocuğu bulup getirmeleri
için sekiz (8) kişilik özel bir tim kurarlar. Bu sekiz kişilik özel tim sonunda
hayatta kalan oğul Ryan’ı bulup kurtarırlar ve annesine kavuşmasını sağlarlar.
Ancak bu başarı sekiz askerin sekizinin de hayatına mal olur. Filmin
sonlarındaki şu sahne çok manidardır; Sekiz (8) kişilik timin komutanlığını
yapan Yüzbaşı Miller (Tom Hanks), önce Ryan’ın hayatını kurtarmak için hayatını
feda eden askerlerine bakar, sonra da Ryan’ın gözlerinin içine bakarak şu
sözleri söyler; “Bunu hak et!”
Vatan Ne?
Kendimi bildim bileli birilerinin
ülke için fedakârlık yapması gerektiği söylemlerini duyuyorum. Buna göre
birileri vatan için kendi konfor alanlarından vazgeçmeli ve hatta canını bile
verebilmeli. Bu söylem her ne kadar kulağa hoş gelse de derinlemesine
düşündüğünüzde insanın aklına pek çok soru işareti de takılmıyor değil. Bu
uğruna konfor alanından vazgeçmen ve hatta hayatını ortaya koymanı gerektiren
vatan tam olarak nedir?
Vatan, sadece birkaç milyon
kilometrekarelik bir toprak parçası olabilir mi? Elbette olamaz. Vatan dediğin
o toprak parçasını, o toprak parçası üzerinde yaşayan insanları ve tabi ki o
toprak parçası üzerinde yaşanan hatıraların tamamıdır. O hatıralar içinde
mutluluk, başarı gurur, aşk gibi güzel olanların yanında nefreti ihanet,
cinayet, dolandırıcılık, arzsızlık, hırsızlık, namussuzluk gibi kötü olanları
da vardır tabi.
Dolayısıyla, vatan için fedakârlık
yapan herhangi biri, bu fedakârlığı bir toprak parçası için değil o toprak
parçası üzerinde yaşayan tüm insanlar ve tüm hatıralar için yapmıştır esasında.
Uğruna fedakârlık yapılan bu insanlar arasında arabasında içtiği suyun şişesini
gelişigüzel bir şekilde etrafa atanlar, piknik alanlarını çöplüğe çevirenler,
insanların bir amaç için sıraya bekledikleri yerde araya kaynak yapan, hakkı
olmadığı halde arabasını engelli park yerine bırakan, ihaleye fesat karıştıran,
imar usulsüzlüğü yapan, rüşvet alan/veren, kamu malına el koyan, kul hakkı
yiyen, yetim hakkı yiyen kişiler de var elbette. Ve nedendir bilinmez, vatan
için kim fedakârlık yaparsa yapsın veya muktedirler eliyle kim feda edilirse
edilsin kazanan hep bunlar oluyorlar.
Daha da acısı, vatan için fedakârlık
yapan büyük ruhların taşlanmalarına ve hatta hain ilan edilmelerine bile
rastlayabiliyoruz bazen. Çerkes Ethem gibi mesela.
Bunca şeyden sonra insan sormadan
edemiyor; uğruna fedakârlık yapılanlar bu fedakârlığı gerçekten hak ediyorlar
mı?